HOŞ GELDİN!
Seni yeniden aramızda gördüğümüz için mutluyuz..
Seni aramızda görmekten mutluluk duyarız!
Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..
Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..
GİRİŞ
KAYIT
Anasayfa Kavram Mutfağı İnsan Kütüphanesi (The Human Library)
Kavram Ara
KAVRAM
(Genel kabul görmüş anlamı)
ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK
(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)
YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR
(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)
İnsan Kütüphanesi, ilk olarak 2000 yılında Kopenhag, Danimarka'da başlayan uluslararası bir organizasyon ve harekettir. Normalde tanışmayacakları kişilerle konuşmalarına yardımcı olarak insanların önyargılarını ele almayı amaçlamaktadır.[1][2][3] Organizasyon, kitaplardan ziyade ödünç insan veren bir kütüphane analojisi kullanmaktadır.[4][5] Bu insanlar "önyargı, sosyal dışlanma veya damgalanma yaşamışlardır" ve katılımcılar "diğer kişi hakkında bilgi edinmek ve aynı zamanda kendi önyargılarına meydan okumak" için onlara sorular sorabilirler.[6][7] İnsan Kütüphanesi Organizasyonu 80'den fazla ülkede aktiftir,[8] birkaç kalıcı İnsan Kütüphanesi vardır, ancak çoğu etkinlik olarak gerçekleşmektedir.
Wikipedia'dan alıntıdır: https://en.wikipedia.org/wiki/The_Human_Library
BİR İNSTAGRAM PAYLAŞIMI ÜZERİNE DOĞAÇLAMA (https://bit.ly/3NsaTcF) Tunçel Gürsoy Bu resimi Instagram’dan aldım ve paylaşıyorum. Danimarka’da bir kütüphanede insanlar ödünç kitap alır gibi kendilerininin yaşam öyküsünü 30 dakika dinleyecek bir insanı alabiliyorlarmış. Amaç ön yargılara karşı savaşmakmış. Her insanın “işsiz, “göçmen”, “bipolar” gibi farklı ünvanları varmış. Onları dinlerken insanları dış görünüşleri ile yargılamamak gerektiğini farkediyormuşsunuz. Bu yaratıcı proje 85 farklı ülkede uygulanıyormuş ve adı da İnsan Kütüphanesi imiş. Ben yıllardan beri Koç olarak çalışıyorum, mesleğimi sevgi ve saygıyla yaparken gördüğüm en önemli şey şu: Birbirimizi hiç tanımıyoruz, herkes herkesi kendi çevresinin kültür kodları ile görüyor ve etiketliyor. En kötüsü kimse kimseyi merak etmiyor ve dinlemiyor. Hiç unutamadığım anım Suudi Arabistanlı bir öğrencim olmuştu. Onu yakından tanıdıkça ülkesi hakkında ne kadar az şey bildiğimi, ne kadar ön yargılı olduğumu fark edip utanmıştım. Değerli bir insan ile yaptığım bir radyo programında bana şöyle söylemişti: Alıştığınız çevrelerin dışındaki insanlar ile ilişkiler kurun. Bizim ülkemiz için bu çok önemli bir mesele, kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal fay hatlarına bölünmüş, son derece ağır sorunları olan bir ülkedeyiz. Bu ülke için bizim kendimizin için ortak bir gelecek umudu yaratmamız gerekiyor. Aksi halde başkalarının senaryolarında figuran olacağız. Ben kendi hesabıma farklı insanlar ile konuşmak ve onları dinlemek istiyorum. Özellikle imam hatip okulları mezunları ile konuşmak onların ruh hallerini, sorunlarını ve dünya görüşlerini öğrenmek istiyorum. Herkesin güçlü olmak istediği, o güç ile diğer insanlar üzerine tahakküm kurmak istediği bir dünyada bu söylediklerimin çok saf bir yaklaşım olduğunu düşünenler olacaktır. Ancak iletişimin bittiği yerde karanlıklar başlıyor. “Negotiation”, Müzakere dersimde öğrencilerime bu kavramın temelinde iki şey olduğunu her zaman söylerim: İletişim ve bir şeyler alabilmek için bir şeyler verebilmek. Tüm kanlı savaşlar sürse de, inanın tüm savaşan taraflar perde arkasında sürekli iletişim halindeler ve birbirlerini dinleyerek müzakereleri sürdürüyorlar. Sizler kimleri merak ediyorsunuz? Onlara neler sormak istersiniz? Onlar size ne sorular sorsunlar istiyorsunuz? Dinlemeye ve dinlenmeye hazır mısınız? Dünyanın en zengin insan kütüphanesinde yaşıyoruz. Okumaya değmez mi?