Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

KAVRAM

(Genel kabul görmüş anlamı)

ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK

(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)

YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR

(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)

 

  "Söylem", Batı dillerindeki  discourse (İngilizce), discours (Fransızca), Diskurs (Almanca) terimine karşılık olmak üzere türetilen bir Türkçe kelime. Bu terimler Batı dillerinde yeni kelimeler değildi. Daha önce "konuşma", "nutuk" anlamına gelirdi. Örneğin, Descartes'ın ünlü metni  Discours de la méthode "Yöntem / Metod Üzerine Konuşma" adıyla Türkçeye çevrilmişti,  daha eski bir çevirisinde de konuşma" yerine "nutuk" kullanılmıştı. Yirminci yüzyıl başlarında modern dilbiliminin gelişmesiyle birlikte yapısalcı (structuralism) dilbiliminde bu terime  yepyeni bir anlam yüklendi. Bu yeni anlamıyla discourse, cümle sınırlarını aşan söz birimlerinin yahut metinlerin bir iç örgütlenmeyle barındırdığı anlamı; cümlelerin birbirlerine bağlanışları, birbirlerini besleyişlerini, birbirlerine destek oluşuyla ortaya çıkan bir özel söz düzeyini nitelendiriyordu.

   Söylemin anlamı bir çözümleme, bir irdeleme, ya da bir aşinalık gerektirir. Bir metinde geçen tek tek kelimelerin, cümlelerin anlamlarını bilmek, o metnin söylemini çözmeye yetmez. Bir futbol maçının eleştirisinde bir düzenlilik vardır; futbola tamamıyla yabancı bir kimse o eleştirinin söylemini kavrayamaz. Bir moda  haberinin verilişinde de tek tek cümleleri aşan bir düzenlilik, bir amaçlılık vardır.  Öğrencilere bilgi vermek amacıyla yazılmış bir ders kitabında da tek tek cümleleri aşan, dilsel bir iç tutarlılık vardır.

  Bir dilbilim sözlüğünde şöyle tanımlanmış "söylem": "Yapısal yaklaşıma göre, tümce ötesi, tümceden büyük dil birimi; dilin toplumsal boyutu vurgulandığında ise, dilsel büyüklüğüne bakılmaksızın (tek sözcük, tümce, paragraf vb.) işlevsel, iletişim değerli birim olarak tanımlanabilecek sözce (utterance)."[1]  

   Bu ilk anlamın biraz genişlemesiyle terim "akıl yürütme, muhakeme" anlamını kazandı. Bu açıdan, bütün bilimler birer akıl yürütme biçimi olduğuna göre, bilim de bir söylem üretir. Örneğin,  hukuk metinleri bir söylem üzerine kurulur. Bir hukuk metni ne denli açık bir dille yazılmış olursa olsun, hukukun söylemine yabancı bir kimse o metnin tâ içindeki söylemi açıkça göremez.  Aynı şekilde, iktisat, tarih, sosyoloji, felsefe  gibi bilim dallarının, sanatın bir dalı olan edebiyatın da  (bütün bu dalların her birinde eser veren yazarların da) bir söylemi vardır.  Öğretilerin, ideolojilerin, akımların; liberalizmin, Marksizmin, faşizmin, milliyetçiliğin, ırkçılığın, feminizmin, gerçekçiliğin, modernizmin, postmodernizmin kendi içinde hükmünü yürüten söylemleri vardır. 

Söze dökülen her şey bir söyleme dayanır.  Popüler kültür alanındaki alışverişlerde de bir söylem vardır. Eğlence amaçlı televizyon  programları, basit gazete haberleri, ucuz magazinler, piyasa filmleri, dedikodular, kısacası akla gelebilecek her dil ürünü bir akıl yürütmeyle kendini gösterir. İnsan davranışlarının, duyguların, düşüncelerin de bir dili olduğu için, davranış biçimleri, toplumsal roller de bir söylemle kuşatılmıştır; böylece terimin anlamı biraz daha genişler.

Anne, baba, öğretmen, politikacı, gazeteci, sanatçı gibi toplumsal roller; yurtseverlik, yardımseverlik, aşk, cinsellik gibi duygular da kendine özgü söylemleriyle biçimlenir.       

   Söylem teriminin yeni bir  anlam boyutu daha var.  Söylem dille gerçekleştiği için, her bildirim (message) sözün özel bir kullanımıyla kendi içinde tutarlı olan bir anlamı dile getirir.   Ama bu anlamın  gerçeklikle bağı, gerçekliğe sadakatle bağlı olması hayli su götürür. Söylemin dili, dil düzleminde bir gerçeklik algısı doğurur; ama bu gerçeklik nesnel, dış gerçekliğin ifadesi  değildir.     

Bu noktayı daha iyi anlayabilmek için insan dilindeki değişime bakmak gerekir. Yirminci yüzyıl başlarında (bunu biraz daha geriye, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısına kadar geriye götürebiliriz) dile bakışımız değişti. Dil, yani geleneksel dil, adlandırdığı kavramlarla nesneleri gösteren bir  anlaşma aracıydı. Eski dünyada bir inanç ortaklığı vardı çünkü. Örneğin, "iyi", "doğru", "erdem",  "aşk"  kelimeleri ağızdan çıktığı zaman herkes aynı şeyi anlıyordu. Yirminci yüzyıl bu ortak zemini çökertti, güvenilmez bir şey olup çıktı insan dili.  Dil eskiden  gösterdiği kavramı, nesneyi artık göstermez olmuştu. Sonunda şu gerçek anlaşıldı: dil kendi üstünde dönüp duran, kendini gösteren, kendine  gönderen (atıfta bulunan) bir sistemdi. Hani basından sık sık işittiğimiz,  kulak okşayan  kafiyesi uğruna durmadan kullanılan, ama asıl anlamı fark edilmeden bir ikileme haline getirilen "söylem-eylem" ikilisi de "söylem"in bu halini yansıtır gibidir. Fakat ne olursa olsun, terimin kavram çerçevesine oturuyor. 

 

Söylemin başka bir terimle karıştırılmaması gerekir. "Discourse analysis", yani söylem çözümlemesi diye bir yöntem vardır. Bu yöntemde üslup (style) incelemesinden çok, içeriğin nasıl bir  dil düzenlemesiyle verildiği üzerinde durulur. Bu açıdan, söylemin "üslup"la da, dilin söz sanatlarıyla beslenen etkileyici, inandırıcı bir biçimde kullanılması anlamına gelen  rhetoric (belâgat) ile de karıştırılmaması gerekir.  

Kaynak: Bülent AKSOY

Kavram Mutfağı, Makaleler

https://www.kavrammutfagi.com/makale/yalama-olan--soylem--terimi-

Yorumlar

Yorumlar