Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

KAVRAM

(Genel kabul görmüş anlamı)

ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK

(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)

YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR

(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)

“Bir konudaki çıkarın korunması görevini üstlenen birisi, aynı konuda kendisine  çıkar sağlayamaz” şeklinde tanımlanabilir.

(Yüklenen anlamlar) bölümünde daha geniş bir açıklama bulunmaktadır.

Bkz. ayrıca. https://www.wikiwand.com/en/Conflict_of_interest

TDK'na uygun bir karşılık bulunması amacıyla yapılan müracaat ekindeki açıklama şöyledir:

TDK Güncel Sözlüğünde “dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, menfaat, yarar” şeklinde tanımlanan “çıkar” kelimesine dayalı “çıkar çatışması” bir deyim olarak tanımlanmamış olsa da (bkz. TDK Deyimler Sözlüğü), güvenilir bir sözlükte[1] şöyle bir karşılıkla yüklenmiş durumdadır: “Menfaat / Çıkar Çatışması (Conflict of Interest): Kişinin veya idarenin çıkarına olmayan veya menfaatine görünmeyen herhangi bir ilişkidir. Menfaat çatışması, kişinin veya idarenin sorumluluklarını ve görevlerini tarafsız bir şekilde yerine getirmesini olumsuz yönde etkiler. (http://www.internalaudit.bham.ac.uk/audit/glossary)”

Sözlükler bir yana halk ağzında da benzer bir tanım, üstelik farklı bir kavram olan Conflict of Interest (CoI) için yer almıştır.

Bu noktada önemsenmediği için belirsizlik yaratan fark da, (bir çıkar çevresindeki çok kişi) ile, (bir kişi çevresindeki çok çıkar yani CoI) kavramlarının karıştırılmasıdır.

İki veya daha çok kişinin bir çıkar için mücadele etmesi yaşamın değişmez alanlarından birisidir ve tek başına etik değerlere aykırı bir yanı yoktur. Buradaki eksik, bu olağan -ve yaygın- ilişki alanının “çıkar çatışması” biçimde bir deyim olarak tanımlanmamış olmasıdır ve taleplerimizden birisi bu eksiğin giderilmesidir.

İkinci talebimize konu olan ise, bir kişide zıt çıkarların birleşmesi’dir. Aslında tüm yaşam, "zıt çıkarlar karşısında tercihlerin doğru kullanılıp kullanılmadığıyla" ilgilidir. Örneğin, maaşını çoluk çocuğunun geçimi için ya da salt kişisel çıkarı için kullanmak durumundaki ya da özel şirkette satın alma görevlisinin oğlunun aynı alanda bir şirkete sahip olması durumundaki kişi de potansiyel birer CoI karşısındadırlar. Bu kişiler doğru tercihler yaptıklarında bir etik bir sorun ortaya çıkmaz. Bu durumlar birer potansiyel CoI olsa da aktive olmamışlardır. Bu gibi durumlara sonsuz sayıda örnek verilebilir. Tabii ki yüksek ahlaki standartlara sahip kişiler, bu gibi durumlarda potansiyellerin de sorun olabileceği (en azından algısı) nedenle şirketlerini kayyuma devreder, satar ya da o işi yapmaktan vazgeçebilirler.

Tercihlerden bazılarının kullanımı başka kişilere değil, kişinin kendisine (mesela sağlığına) zarar verebilir. Bu durumda dahi CoI söz konusu olabilir. Çünkü bu dolaylı olarak kişinin ailesine ya da sağlık sistemi nedeniyle başkalarına da zarar verebilir. Bu yüzden potansiyel CoI yaratabilecek durumlardan kaçınmak daha “yüksek ahlaklı” bir davranış sayılabilir.

CoI anlamındaki Çıkar Çatışması, halen utandırıcı bir içeriğe sahip değildir. Ama herkesin (istisnasız) üzerine yapışmasından çekindiği sözcüklerden birisi ile birlikte kullanıldığında utandırıcı bir içerik kazanacaktır. O halde ilk adım olarak, utandırıcı sıfatlardan birisiyle birlikte “Kirli Çıkar Çatışması” şeklinde bir deyimin dolaşıma sokulması yararlı olacak ve böylece hem Çıkar Çatışmasının “kirli” türü olacağına göre kendi başına kirli olmayabileceği ilan edilmiş olacak, hem de CoI terimi utandırıcı olduğundan uzak durulması sağlanabilecektir..

Tanım olarak CoI, Wikipedia’da “bir kişinin, finansal veya başka türlü birden fazla çıkarla ilişkili olduğu ve bir çıkara hizmet etmenin, bir başkasının aleyhine çalışmayı gerektirebileceği bir durum” olarak tanımlanıyor.

CoI için, Çıkar Çatışması deyiminin başına eklenebilecek utandırıcı sıfatların neler olabileceği bir beyin fırtınasında aranmış ve şu karşılıklar önerilmiştir:

Ç Ayrışması, Ç Çekişmesi, Ç Üstelemesi, Ç Bencilliği, Ç Aymazlığı/Gafleti,  Ç İkiyüzlülüğü (Riyâsı), Ç Kabalığı, Ç Dayatması, Ç Geçimsizliği, Ç Düşkünlüğü, Ç Değersizliği, Ç Çirkinliği, Ç Sefilliği, Ç Ahlâksızlığı, Ç İlkesizliği, Ç Vicdansızlığı,  Ç "Aklı" / Akılsızlığı, Ç Körlüğü, Ç İnakçılığı (Dogması), Ç Geçimsizliği, Ç Pazarlıkçılığı, Ç Çıkarcılığı, Ç Beklentisi, Ç Önceliği, Ç Korumacılığı, Ç Hazcılığı, Ç Fırsatçılığı, Ç Haksızlığı, Ç Adâletsizliği, Ç Hizmetçiliği, Ç Samimiyetsizliği, Ç Vefâsızlığı, Ç Korumacılığı, Ç Ümidi, Ç Sabırsızlığı,  Ç Örtüşmesi, Ç hırsızlığı, Ç Gizleme, Ç Tellallığı, Kirli Çıkar Tercihi, Kirli Çıkar Çatışması, Kirli Tercih, Tercih SuistimaliSuistimali, Ç Kavat - P.... - O...... - Dümbük - Kodoş, Menfaat Hortumcusu, Kendine Hizmet hareketi”, “Kendine Hizmet örgütü”.

Bunların bir bölümü utandırıcılıktan uzak, bir bölümü ise halk arasında hoş karşılanmayan sıfatlardır. Sadece “kirli” sıfatı hem utandırıcıdır hem de ayıp bir terim değildir. Böylece Kirli Çıkar Çatışması deyiminin uygun bir niteleme olabileceği sonucuna varılmıştır.

[1] http://www.idarehukuku.net/sozluk/terim/Menfaat-Cikar-Catismasi-Conflict-of-Interest.html

 

Yorumlar

Tinaz Titiz

9.11.2021 16:10:07

TDK'na müracaatla "Kirli Çıkar Çatışması" sözcüğünün sözlüklere alınması önerilmişti. TDK farklı bir yöntemle bu anlamı, Çıkar Çatışması deyiminin açıklaması içine kattığını 06.09.2021 gün ve E-4578 sayılı yazısıyla Beyaz Nokta Gelişim Vakfı'na bildirmiştir.

Türkçe’de (eski) : ??

Türkçe’de (yeni) : çıkar çelişkisi

Yabancı Dilde : conflict of interest (İng.)

Yorumlar

“Bir konudaki çıkarın korunması görevini üstlenen birisi, aynı konuda kendisine  çıkar sağlayamaz”, çıkar çelişkisi kavramının açıklamasıdır. Aşağıda, bu kavramla ilgili bir makale yer almaktadır:

«Milletvekillerinin kendileriyle ilgili ayrıcalıklı yasalar çıkarması ya da ellerindeki imkanları kendilerine çıkar -en genel anlamıyla- sağlayacak biçimde kullanması, son zamanlarda giderek yoğunlaşan biçimde medyada  dile getirilmeye başlandı.  Bu yoğunlukta şüphesiz ki kamuoyunun artan duyarlığının da etkisi olmuştur.

Kamuoyu, temsilcilerini artık daha bir dikkatle izlemektedir. Bu duyarlık sevinilmesi gereken bir gelişmedir. Seçimden seçime bir partiye  oyunu verip, böylece seçtiği kişilerin ne yaptığını 4-5 yıl izlemeyen bir seçmen profili yerine, öksürürken niçin ağzını kapatmadığını soran bir seçmen tabii ki çok daha iyidir.

Son olarak gündeme gelen bir konu, kamuoyunda “kıyak emeklilik”  olarak bilinen ve kısa bir süre milletvekilliği yapan bir kişinin emeklilik hakkı kazanması ile ilgili bir yasadır. Çalışanların hiçbir kesimine sağlanmayan böyle bir ayrıcalığın -hangi gerekçeyle olursa olsun- onların vekillerine sağlanmasının mantıki bir açıklaması yoktur. Nitekim kamuoyu da bu mantıksızlığa gereken tepkiyi göstermiş, birçok siyasetçi ve hatta siyasi parti, bu kanunun iptali için yasal yolları zorlayacaklarını beyan etmişlerdir. Muhtemelen bir yol bulunup bu yanlış yoldan geri dönülecektir.

Acaba böylelikle mesele bitmekte midir? Örneğin yarın öbürgün bir başka konuda bir başka ayrıcalık gündeme gelmez mi? Elindeki yetkileri sürekli olarak kendisine bir avantaj sağlayacak şekilde kullanan bir kurum gerekli saygınlığı sağlayabilir mi? Halk, bu şekilde davranan temsilcilerine ve onlardan oluşan bir kuruma sahip çıkıp, “gerektiği zamanlar” onları korur mu? Bu soruların hepsinin de yanıtı “hayır”dır.

O halde mesele bitmemiş, daha yeni başlamaktadır. Daha doğrusu başlayıp başlamadığını, bu sorunu doğru anlayıp anlamadığımız gösterecektir. Eğer bu sorunu -bütün diğer sorunlarda olduğu gibi- kaynağına inmeden ve mesela  “onlar çıkar sağlarsa biz de iptal ettiririz” formülüyle çözmeyi (ya da çözdüğümüzü sanmayı) düşünüyorsak, daha mesele başlamamış demektir.

Buradaki sorun, hareketlerine özel duyarlık gösterilen halkın temsilcilerinin ellerindeki imkanları kendileri için kullanmalarına karşı ne yapılacağı DEĞİLDİR. Sorun, medeni toplumların, ortak yaşamlarını düzenleyen değer ölçüleri dağarcığına yüzlerce yıl önce attıkları bir kavramın, toplumumuzun dağarcığında bulunmayışıdır.

Ne ithal edilmesi gerektiği bilgisi hariç her şeyi ithal edebilen toplumumuz, kavram ithalinin önemini ne yazık ki henüz farkedememiştir. Medeni toplumlar gibi olabilmek için onların davranışlarını taklit eden insanımız, onların davranışlarını düzenleyen kavramların farkında değildir sanki!

Bu eksik kavram, “çıkar çelişkisi”dir ve yalnız temsilcileri değil, halkın -büyük bir çoğunluğu- her an ve hiç gözünü kırpmadan bu kavramın ifade ettiği kuralı çiğnemektedir. Temsilcilerine karşı daha duyarlı olunmasının nedeni, onların ellerinde daha geniş yetkilerin bulunmasıdır. Taksi şoförü, elindeki “istediği konfor düzeyinde araç sürme yetkisini, en kısa sürede varmak ve dolayısıyla da yolcusunu azami derecede rahatsız etmek” yönünde kullanırken çıkar çelişkisi'na düşmektedir.

Kamu veya özel kesimdeki satın alma görevlisi, satın alacağı malı kimden alacağına karar verirken, kendisine avanta sağlayan satıcıda karar kılarken de çıkar çelişkisi içindedir.»

Ticaretle uğraşan gazete ve TV'ler, bankacılık yapan sanayici, elindeki bilgileri borsada para kazanmak için kullanan yetkili, yurtdışı görevleri, para kazanmak, eşya almak, çocuğunu okutmak ya da  geleceğini güvenceye almak için kullanan kamu görevlisi, ellerindeki imkanları kendilerine çıkar sağlamak için kullanmaktadırlar ve hepsi çıkar çelişkisi içindedirler.  Sağladıkları çıkarların küçük olması, ellerindeki yetkilerin sınırlı olmasıyla ilgilidir. Taksi şoförünün kendini emekli edebilecek hali yoktur. Olsaydı yapabileceğinden kimsenin şüphesi olmamalıdır. Dikkatli bakılırsa toplumdaki hemen herkesin çıkar çelişkileri içinde bulunduğu görülecektir.

O halde mesele, bu kavramın ortak değerler dağarcığımıza yerleştirilmesine ve bir yandan da gerekli caydırıcı düzenlemelerin yapılmasına gelmektedir.

Ancak, bunun yapılabilmesi için ortak değerler dağarcığımız içinden bir kavramın dışarı çıkarılıp atılması gerekmektedir. Bu da, çıkar çelişkisi’nin tam tersi olan ve yüzde yüz yerli malı bir deyimdir: “Bal tutan parmak yalar”!  Dikkat edilirse yukarıda birkaç örneği sıralanan çıkar çelişkisi örneklerinin hepsi, bu deyime tam olarak uymaktadır.

O halde, başlangıçta üstünkörü biçimde, “milletvekilleri kendilerine çıkar sağlıyor” biçiminde dile getirilen  sorunun doğru ifade edilmiş bir mesele olmadığı, doğru problemin, toplumumuzun davranışlarına önderlik etmekte bulunan ve parmağa bulaşan balın yalanabileceğini (eldeki imkanların birazcığının da kendi için kullanılabileceğini) ifade eden felsefenin sökülüp, yerine çıkar çelişkisi kavramının yerleştirilmesi olduğu görülmektedir. Milletvekillerimiz, tam olarak bu felsefeye uygun hareket etmekte ve mesela savaş ilan etme yetkisi gibi büyük bir sorumluluğu taşırlarken, kavanozdan akıp parmaklarına bulaşan bir parça balı yalamaktadırlar.

Bundan hoşnut değilsek, balın yalanması ile değil, onun yalanmasına cevaz veren anlayış ile uğraşmalıyız. Bu bağlamda yapılması gereken ilk iş, konunun kamuoyuna bu boyutlarıyla getirilip, herkesin ne kadar bal yaladığının kendilerince de görülmesini sağlamak; ikinci olarak ise şu şekilde bir yasa* ile bir miktar caydırıcılık sağlamaktır:

 “Kamu görevlilerinin özlük haklarını doğrudan veya dolaylı olarak ve bu hakları artırma ve/ya genişletme yönünde etkileyebilecek olan düzenlemeler, bu karara, teklif, oylama ve/ya onama yoluyla şahsen iştirak etmek durumunda bulunanlara uygulanmaz.” Ancak şu kesindir ki temel çözüm, mevcut bal yalama ölçüsünün yerine çıkar çelişkisi kavramının geçirilmesindedir. Yasal düzenleme, ancak küçük bir caydırıcılık sağlayabilir.

Profesyonel bir yargı veya eyleme ilişkin birincil bir çıkarın, ikincil bir çıkar tarafından haddinden fazla etkilenmesi riski yaratabilecek koşullardır (http://bit.ly/1h074rR).

Kavram dağarcığımızda bulunmayışı çok ciddi bir sorun olarak değerlendirilmektedir.