Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

KAVRAM

(Genel kabul görmüş anlamı)

ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK

(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)

YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR

(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)

Yüklenen anlamlardaki teorik açıklamanın benimsenmesi önerilir.

Yorumlar

Türkçe’de (eski) : ??

Türkçe’de (yeni) : öz-niyet, misyon

Yabancı Dilde : mission (İng., Fr.) > mittere (Latince) = gitmesine izin vermek, gitmesine sebep olmak, yollanmasına sebep olmak, kökünden türetilmiştir.

Yorumlar

Teorik Olarak : «İster ticari,  ister gönüllü, isterse siyasi bir kurumun niçin var olduğu ya da var edilmek  istendiğini belirten “misyon ifadesi”  acaba ne denli önemlidir ? Bir  anket yapılıp “çok önemli” den “hiç önemsiz” e kadar çoktan seçme şansı verilse, herhalde alınacak yanıtların %99'u, “misyon ifadesi çok önemlidir” gibisinden olurdu. Böyle yapmayıp da, her kurumun kendi misyonunu belirlemek ve bunu tüm ilgililere - yalnız çalışanlar değil tüm taraflara - yaygınlaştırmak yolunda ne kadar süre ya da çaba harcadığı araştırılsa bu defa da tam aksine bir sonuç elde edilir ve % 1 ‘ler civarında bir süre veya çaba harcandığı ortaya çıkardı.

Son yıllarda şirketlerin vizyon ve misyon’larını saptamak amacıyla çalışmalar yaptığı gözleniyor. Acaba bir «misyon»a ilişkin ifade nasıl geliştirilmelidir ? Daha da öncelikli bir soru olarak, “bunu kim geliştirmelidir?”.. Acaba bir danışman firma mı yoksa ortak akla dayalı olarak birlikte mi ? Ama bundan da öncelikli bir soru, misyon’un yani varlık sebebi’nin tanımlanmasının “niçin” bu denli gerekli olduğudur.

Herhangi bir işe kalkışırken, o işe ait “misyon”un ne olduğunu bu denli az sorgulayışımızın başlıca nedeni, bir şeyin “ne için var olduğu” ile var olan birşeyin “nelere yarayabileceği” gibi tamamen farklı iki kavramın aynı sayılmasıdır. Aynı sayılma nedeni de, birinci sorunun yanıtlanmasının ikinciye göre çok zor oluşudur. “Bir bardak niçin vardır?” ile, “bir bardak ne işlere yarar?” sorularının cevapları tamamen farklıdır.

 “Ben şu işi niçin yapıyorum?” sorusuna cevap aramak yerine, “ben bu işi yapsam, acaba ne gibi yararlar sağlar?” sorusuna hemencik verilebilecek yüzlerce yanıtla rahatlayıp, yaptığı işin esas nedenini (misyonunu) bir kenara bırakmak çok kolay değil midir ?  Buradan kolayca çıkarılabilecek pratik bir yöntem, herhangi bir işe başlandığında şu soru’nun sorulmasıdır. “Ben bunu çok iyi bildiğim bir nedenle mi, yoksa sağlayabileceği bir veya daha çok yarar uğruna mı yapıyorum?” Bu soru’nun yanıtı çoğu zaman ikincisidir ve  yaptığı işin nedenini iyi bildiğini söyleyenler dahi  büyük olasılıkla o şeyin sağlıyacağı en önemli bir veya birkaç yarara dayanmaktadırlar.

 “Biz bunu niye yapıyoruz?” sorusuna inatla yanıt aramak ve bu zorlu uğraş sırasında  boyuna karşımıza çıkıp aklımızı çelmeye, artık daha fazla aramanın yersiz olduğuna bizi  kandırmaya çalışan “yaparsan filan faydaları olur” yanıtlarına israrla direnmek, gelişmişlik ve gelişmemişlik arasındaki sert çizgiyi oluşturur.

Bir soru’nun cevabının bulunamayışının insanları deliliğe götürdüğü söylenir. Belki de coğu insanya bu korkudan ya da kolayına geldiğinden, “bunu niçin yapıyorum?” sorusundan kaçıp, ilk akla gelebilecek  “bunun ne yararı  vardır?” a sığınmaktadır. Çeşitli girişimlere, hatta başarıya erişmiş girişimlere bakıldığında çoğunun, varlık nedeni (misyon) sahibi olmadığı, ama yararlarından bir veya birkaçının varlık nedeni sayıldığı görülecektir.

Varlık nedeni sorgulamasında kullanılabilecek bir diğer yöntem “kısa ifade”dir. Misyon ifadesi ne denli uzun olursa, “bu niçin yapılıyor?”a yanıtmış  “gibi” sayılabilecek birçok söze rastlanabilir. Buna göre, misyon ifadesini 10-15 sözcükle sınırlamak, sonra da bunu olabildiğince azaltmaya çalışmak geçerli bir yaklaşımdır.»

Uygulamada :  Daha çok, görev anlamında kullanılıyor.  Bir kişi ya da kurumun görevi ile misyonu arasındaki farkın önemsenmeyişi, bu değerli kavramın sağlayabileceği yararlardan mahrum kalınmasına yol açmıştır. Ticari şirketler de dahil olmak üzere tüm kurumların, vazgeçilmez bir varlık nedeni olmalıdır. Bu nedenin, mutlaka ahlaki veya yasal olması, hatta başkaları tarafından önemsenmesi dahi hiç önemli değildir. Bir örgüt –ki ticari, gönüllü, mesleki, askeri, hatta yasadışı- mutlaka vazgeçemeyeceği bir nedenle kurulmuş olmalıdır. Günümüz Türkiye’sinde çeşitli kurumların başta gelen sorununun “ne için var olduğu” noktasındaki bulanıklık (netsizlik) olduğu söylenebilir. Bu soruya yanıt ararken düşülen tuzak ise, ne için var olduğu ile ne yararlar sağladığı arasındaki derin uçurumdur.

 

Kavramı açıklamak için, M.Tınaz Titiz’in, “Misyon: Bir Şeyin var Olma Nedeni” adlı yazısından alıntı yapılmıştır.