HOŞ GELDİN!
Seni yeniden aramızda gördüğümüz için mutluyuz..
Seni aramızda görmekten mutluluk duyarız!
Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..
Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..
GİRİŞ
KAYIT
Anasayfa Kavram Mutfağı Özür, Özür Dilemek
Kavram Ara
KAVRAM
(Genel kabul görmüş anlamı)
ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK
(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)
YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR
(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)
Özür sözcüğü ile bağlantılı olan mazeret, mazeretli ve mazur sözcükleri de bulunmaktadır. Bunlar da özür ve özürlü anlamlarına gelmektedir. Mazereti nedeniyle örneğin okula, işe gidememek, mazeretli sayılmak veya davranış ya da tutumunun belli nedenlerle mazur görülmesi, sayılması gibi…
Özür sözcüğünün sözlük anlamı bu şekilde açıklanabilir. Özür dileme eyleminin anlamı ise: 1-Yapılmış olan bir yanlıştan, yanlış anlaşılan bir sözden veya uygun olmayan bir tutum ve durum nedeniyle kişinin karşı taraftan bağışlanma isteğidir. 2- İkinci olarak da kişinin kendisinden istenen veya beklenen bir şeyi somut ve anlaşılabilir bir özrü nedeniyle yapamayacağını bildirip bağışlanmasını dilemesidir.
Özür dilemenin önemine gelince: Bilindiği gibi insanların, topluluk halinde yaşayan bireylerin söz ve eylemleri kusursuz değillerdir. Kaldı ki söz ve eylemlerin anlamları zamana ve yere göre de değişebilir, görecelidir. Herkes zaman içinde yanlışlar yapabilir. Bu yanlışların düzeltilmesi ve bozulan dengenin eski haline getirilmesi için kişinin, bireyin yanlışını kabul etmesi düzeltme için karşıdan bağışlanma, hoş görülme isteği ve bir daha aynı şeyin olmayacağını bildirmesi özür dileme ile gerçekleşir. Bunun için uygun sözcüklerin, cümlelerin kullanılması da gerekmektedir. Konusu suç veya günah olan şeyler için özür dileme söz konusu olamaz. Bunlar için hesaplaşma yerleri yargı organlarıdır veya insanın inanç dünyasıdır.
Özür dilemenin ve özrün kabul edilmesinin bir anlam ifade edebilmesi için tarafların bu durum öncesi var olan dengenin geri gelmesi konusunda anlaşmış olmaları gerekir. Bunun için de tarafların iyi niyeti zorunludur. Özür dileme veya diletme taraflardan birinin diğerine üstünlüğünü kabul ettirme aracı olmamalıdır.
Bu arada şunu da belirtmekte yarar vardır. Tövbe ile özür arasında bir yakınlık ilişkisi bulunmaktadır. Her ikisinde de bir pişmanlık ve ilerde aynı şeylerin olmayacağı, yinelenmeyeceği yönünde kişinin söz vermesi, taahhüdü vardır.
Özür dileme dürüstlük, ahlak ve erdem kavramlarıyla doğrudan ilgilidir. Özür dilemekten kaçınmak veya sakınmak ise o kişinin kişilik yapısındaki bir soruna işaret etmektedir. Bu sorun karşımıza kendini beğenmişlik ve kibir olarak çıkmaktadır. Bu türdeki insanlar, kendilerinin yanlış yapmadığı, yapmayacağı şeklinde (bir tür narsisizm) kendilerini koşullandırmışlardır. Bu insanların özür dileyince toplumdaki saygınlıklarından bir şeyler yitirecekleri konusunda bir korkuları vardır. Oysa gerçek durum bunun tam tersidir. Özür dileyen kimse kendi dışındaki insanların gözünde daha da büyür, bilgelik katına yükselir. Erdemli ve dürüst niteliklerini kazanmış olur. Kibirli insan saygınlığını korku salarak sağlayabildiği halde özür dileyerek kendisinin de yanlış yaptığını, yapabileceğini kabul eden kişi yarattığı sevgi ortamı ile saygınlığını daha da pekiştirir. Çünkü çevresindeki insanlar bu dürüstlükten kendilerine bir zarar gelmeyeceğini kabul etmiş olurlar. Özür dilemeden bir yaşamın sürdürülmesi akılcı da değildir. Çünkü bu durumdaki kişi yarattığı korkuya dayalı düzenin sürdürülebilmesi için elindeki güçleri sonuna kadar kullanmak zorunda kalır. Bunu kendisi için bir varlık-yokluk/ beka sorunu olarak kabul etmektedir. Örneğin korunmak için savunma hatta olası bir saldırı düzeneği oluşturur. Kendisine hiç gerekmediği halde koruma orduları oluşturur. Bunun için hem kendi fiziki gücünü ve hem de parasını harcar. Oysa bu potansiyel gücü çok daha verimli alanlarda kullanabilir.
Bir insanın eylemlerinin nedenleri ve sonuçları bellidir. Bu eylemler çoğu kez üzerinde düşünülerek, tasarlanarak yapılmışlarıdır. Bazı eylemler ise kişinin kusuru yüzünden veya o işe karşı gerektiği gibi özen göstermemesi, bir öngörü eksikliği nedeniyle gerçekleşmiştir. Yine bazı eylemleri de kişinin istemi dışında ve hatta başkalarınca da öngörülemeyen nedenlerle oluşmuştur. Bunlardan ilki için hukukçular kasıt, ikinciler için kusur ve ihmal sonuncular için de kaçınılmaz durum terimlerini kullanmaktadırlar. Kişinin sorumlulukları da ilkinden sonuncuya doğru azalarak belirlenmektedir.
Halk arasında kullanılan özür sözcüğü 1-Bir kusurun, bir eksikliğin, bir suçun elde olmadan yapıldığını öne sürme ya da bunun hoş görülmesini gerektiren bir neden olarak anlaşılmaktadır.2- Ayrıca özür sözcüğü bozukluk, eksiklik, elverişsizlik ve sakatlık anlamında da kullanılmaktadır.
Topluluk halinde yaşamanın en önemli koşulu bireylerin hak ve özgürlük alanlarına karşılıklı olarak saygı gösterilmesidir.
İnsanların yukarıda sayılan eylemleri önceden belirlenmiş yazılı veya sözlü kurallara aykırılık oluşturuyorsa toplumun yine önceden belirlenmiş organlarınca yargılanır ve kasıt, kusur şeklindeki nitelemelerle suç olarak tanımlanıp cezalandırılmaktadır. Alınabilecek tüm önlemlere karşın gerçekleşen kaçınılmazlık (gayrı kabil-i içtinap) durumlarında ise bir cezalandırma söz konusu olmamaktadır. Ancak toplumda suç ve ceza tanımları dışında kalan eylemler de vardır. Bunlar için ayıp, dışlama, günah gibi yaptırımlar öngörülüp uygulanabilmektedir. Bütün bu kuralların dışında kalan bir başka alan daha vardır.
İşte o alanda da bir eksiklik, elverişsizlik ve benzeri nedenler bulunabilir. İşte bu alanda kişiler birbirlerinden özür dileyerek bozulan düzeni, barış ortamını, huzuru yeniden kurmak isterler.
Kaynak: Ali Can Polat
Kavram Mutfağı, Makaleler
https://www.kavrammutfagi.com/makale/tesekkur-etmek----ozur-dilemek
Sözcük dilimize Arapçadan gelmiş ve iyice yerleşmiştir. Sözcük Arapça ˁuḏr عذر / #ˁḏr bağışlama kökünden türetilmiştir. Arapça aḏara عذر bağışladı, mazur/ özürlü gördü anlamına gelmektedir. Hemen söylemeliyiz ki; Arapçadaki “ d ” bizim dilimizle söylenirken “ z “ şeklini almaktadır. Arapçada ve Osmanlıcada ad, adu, adû sözcükleri düşman anlamına, aduv sözcüğü de bağış yapmak anlamına gelmektedir. Buradan düşmanca olduğu düşünülen bir davranışın bağışlanması anlamını çıkarmaktayız.