Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

KAVRAM

(Genel kabul görmüş anlamı)

ETİMOLOJİ / KÖKEN / KAYNAK

(Etimoloji, köken, kaynak vb bilgiler)

YÜKLENEN ANLAM VE SORUNLAR

(Anlam kayması yoluyla kazandığı anlam ve yol açtığı sorunlar)

 

Dünyada bilinen ilk halı Orta Asya Türklerince dokunmuştur. Halılar en başından beri dokundukları yer adı ile anılmıştır. Hereke, Milas, Gördes, Isfahan gibi. Dokunmuş ilk halı, Pazırık halısı günümüze kadar ulaşabilmiş olup MÖ 6-5. yüzyıllara tarihlenmektedir. Bu Pazırık halılarından bir örnek hâlen Leningrad/ Petersburg Müzesi'nde sergilenmektedir.

İlhan Ayverdi Kubbealti Lugatı (s.2738) :  SECCÂDE başlığı altındaki bu sayfasını aynen alıyorum.  (ﺳﺠّﺎﺩﻩ) i. (Ar. secde’den seccāde) 1. Üzerinde bir kişinin namaz kılacağı büyüklükte, halı, kilim, kumaş, hasır vb. inden yapılmış, daha çok dikdörtgen biçimindeki yaygı, namazlık:
Ve her iki salona da sırma, kasnak, anavata, dival işlemeli, ipek, arakiye ve yazma seccâdeler serilirdi (Sâmiha Ayverdi).
Sonra seccâdesini sofaya sererek namaza durdu (Târık Buğra).

TDK 1966 Türkçe Sözlük ’te (s.632) seccade, Arapça bir sözcük olarak gösterilmiş ve anlamı üzerinde bir kişinin namaz kılabileceği büyüklükte bir halı, kilim veya kumaştan bir yaygı, namazlık olarak tanımlanmıştır.

Fransızlar seccadeye tapis de prière, İngilizler de prayer rug/mat yani dua halısı diyorlar.

Ferit Develioğlu Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ da seccâde: secde’den secâcîd olarak geldiği belirtilmiş ve 1) üzerinde namaz kılınan küçük kilim, küçük halı ve 2) yazmalarda görülen belli başlı motiflerden biri olduğu anlatılmıştır.

Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı adlı kitabında (s.420) seccadeyi namaz halısı olarak tanımlamakta ve sözcüğün Arapça scd kökünden gelen sacada/ secde etti eyleminden türetildiğini vurgulamaktadır.

İsmet Zeki Eyüpoğlu Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü adlı eserinde (s.590) Seccade sözcüğünün Arapça secde ( yüzükoyun yere kapanma, eğilme) den, seccade (üzerine yüzükoyun yere kapanılan secde edilen) sözcüğünden türediğini anlatmaktadır. Secde sözcüğü de gerçekte devenin yere kapanması, eğilmek, pusuya yatma, pusu kurar gibi yere kapanma anlamına gelmektedir. 

Ali Püsküllüoğlu Türkçe Sözlük’ te  (s.1152) seccadeyi üzerinde bir tek kişinin namaz kılabileceği büyüklükte halı veya kumaştan yaygı, namazlık olarak tanımlamaktadır.

Şemseddin Sami’nin Kâmû-ı Türkî’ sine göre, (s.556) sözcük dilimize Arapça secde sözcüğünden türetilmiş olarak girmiştir. Anlamı ekseriya üstünde secdeye varmakta yani namaz kılmakta müsta’mel (istimal edilen=kullanılan) olan küçük halı, kaliçe (Eski Türkçelerde halı=kali olup kaliçe küçük halı)  olarak anlatılmıştır.

Halıdan söz açılmışken unutmadan şunu da bir yere sıkıştıralım: Dünyada bilinen ilk halı Orta Asya Türklerince dokunmuştur. Halılar en başından beri dokundukları yer adı ile anılmıştır. Hereke, Milas, Gördes, Isfahan gibi. Dokunmuş ilk halı, Pazırık halısı günümüze kadar ulaşabilmiş olup MÖ 6-5. yüzyıllara tarihlenmektedir. Bu Pazırık halılarından bir örnek hâlen Leningrad/ Petersburg Müzesi'nde sergilenmektedir.

İlhan Ayverdi Kubbealti Lugatı (s.2738) :  SECCÂDE başlığı altındaki bu sayfasını aynen alıyorum.  (ﺳﺠّﺎﺩﻩ) i. (Ar. secde’den seccāde) 1. Üzerinde bir kişinin namaz kılacağı büyüklükte, halı, kilim, kumaş, hasır vb. inden yapılmış, daha çok dikdörtgen biçimindeki yaygı, namazlık:
Ve her iki salona da sırma, kasnak, anavata, dival işlemeli, ipek, arakiye ve yazma seccâdeler serilirdi (Sâmiha Ayverdi).
Sonra seccâdesini sofaya sererek namaza durdu (Târık Buğra).

2. Genellikle bu büyüklükte olan süs halısı: Berlin müzesindeki seccâdelerden biri, Osmanlı saray halıları adı ile tanınan zümreye girmektedir. XVI. asrın ortasından îtibâren ortaya çıkan Osmanlı saray seccâdeleri saray için yapılmış lüks seccâdelerdir. Bunlar hediye olarak Avrupa’ya da gönderilmiştir (İslâm Ansk.).

Buradan devam edelim. Seccâdeyi suya salmak (sermek): Kerâmet göstermek anlamını taşımaktadır.
Gerçi ki seccâdeyi saldı suya / Dedi ne lâzım bizi âlem duya (Nâilî’den).

 

Bu arada bir de seccâde-nişin (ﺳﺠّﺎﺩﻩ ﻧﺸﻴﻦ) olarak tanımlanan bir deyim de türetilmiştir. Bu deyimin anlamı seccade üzerinde (Farsça nişіn “oturan”), çok namaz kılan, takva sahibi olan demektir.

Bir de Osmanlı’da seccâdecibaşılar varmış. Bunlar pâdişâhın namaz kılacağı seccâdeyi yaymak ve namaz bittikten sonra kaldırıp bir yerde saklamakla görevli kişilermiş.

Bu seccadelerin namazla birlikte serilmesi ve işi bitince hemen kaldırılıp bir yerde saklanmaları gelenekselleşmiştir. Bu seccadeler genel olarak üzerlerine bir şekil işlenmiş ve kuşaktan kuşağa geçmiş iseler kendiliğinden değerli hale gelmişlerdir. Dinsel bir ayin aracı oluşu da hiç kuşkusuz bu kutsallığın doğumuna yardımcı olmuştur.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi asıl olan kutsallık değil temizlik olduğundan mescitlerin, camilerin de tabanlarının temiz olması gerekmektedir. Ancak uygulamada bunun gereği gibi sağlanamadığını görmekteyiz. Ülkemizde ve yurt dışında titizlikle uygulanan kurallardan bir tanesi bu zeminlere ayakkabılarla basılmamasıdır ancak yalın ayak veya çorap ile basıldığında da sağlık sorunları başka türlü devam etmektedir. 

 

TDV İslam Ansiklopedisine göre ilk dönem kaynaklarında, Türkiye’de namazlağ veya namazlık da denilen yaygının Arapça adı olan seccâdeye (secdeden) rastlanmaz. Ancak bazı muahhar kaynaklar, ilk dönemlerde üzerinde namaz kılınan halı-kilim türü yaygılardan seccade olarak söz eder. Hz. Peygamber’in, üzerinde namaz kıldığı hurma lifinden dokunmuş küçük hasır kaynaklarda humre/ humra (örtü) adıyla geçmektedir (Buhârî, “Ṣalât”, 21; Müslim, “Mesâcid”, 270). Abdullah b. Ömer’in bir halı seccadesi (tınfise) olduğu rivayet edilir (Müsned, II, 56). İbn Teymiyye, İmam Mâlik’in, Abdurrahman b. Mehdî’nin Medine’ye geldiğinde mescide bir seccade sermesini hoş görmediğini ve onu bid‘at saydığını söyler (el-Fetâva’l-kübrâ, II, 33).

Seccade konusunda farklı bir görüşe göre: Şiî Müslümanlar, secdeyi mühür denen basılmış bir toprak parçasının üstünde ifa ederler. Bu toprak çoğu zaman Irak’ın Kerbelâ kentinden getiriliyormuş.

İslam’ın beş önemli mezhebinden olan Şiî Caferî fıkhına göre secde, yiyecek ve elbiselerin dışında, pak toprağın ya da toprakta biten tabiî bir maddenin üstünde yapılmalı. Buna göre secdenin toprak, tas, kum ve çimen üstünde yapılması caizdir. Madenlerin üstünde secde edilmez. Kâğıdın üzerinde secde etmek ise, toprakta biten maddelerden üretildiği için caizdir. Ama elbise veya halının üzerinde secde etmek caiz değildir. İran ve Azerbaycan gezilerimiz sırasında bu mühürlerden iki tanesini anı olarak aldım, getirdim.

İslâm Ansiklopedisindeki açıklamalardan anladığımız kadarıyla seccadenin kavram ve bir nesne olarak herhangi bir kutsallığı bulunmadığı gibi Hz. Peygamber’in sağlığında da herhangi bir örtü veya yaygı olmaktan başka bir anlam ve işlevi bulunmadığı görülmektedir. Yine aynı açıklamadan anladığımız gibi mescitlere seccade serilmesi hoş karşılanmamakta ve bid’at olarak değerlendirilmektedir.

 

Kaynak: Ali Can Polat

Kavram Mutfağı, Makaleler 

https://www.kavrammutfagi.com/makale/seccade

 

Yorumlar

TDK 1966 Türkçe Sözlük ’te (s.632) seccade, Arapça bir sözcük olarak gösterilmiş ve anlamı üzerinde bir kişinin namaz kılabileceği büyüklükte bir halı, kilim veya kumaştan bir yaygı, namazlık olarak tanımlanmıştır.

Fransızlar seccadeye tapis de prière, İngilizler de prayer rug/mat yani dua halısı diyorlar.

Ferit Develioğlu Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ da seccâde: secde’den secâcîd olarak geldiği belirtilmiş ve 1) üzerinde namaz kılınan küçük kilim, küçük halı ve 2) yazmalarda görülen belli başlı motiflerden biri olduğu anlatılmıştır.

Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı adlı kitabında (s.420) seccadeyi namaz halısı olarak tanımlamakta ve sözcüğün Arapça scd kökünden gelen sacada/ secde etti eyleminden türetildiğini vurgulamaktadır.

İsmet Zeki Eyüpoğlu Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü adlı eserinde (s.590) Seccade sözcüğünün Arapça secde ( yüzükoyun yere kapanma, eğilme) den, seccade (üzerine yüzükoyun yere kapanılan secde edilen) sözcüğünden türediğini anlatmaktadır. Secde sözcüğü de gerçekte devenin yere kapanması, eğilmek, pusuya yatma, pusu kurar gibi yere kapanma anlamına gelmektedir. 

Ali Püsküllüoğlu Türkçe Sözlük’ te  (s.1152) seccadeyi üzerinde bir tek kişinin namaz kılabileceği büyüklükte halı veya kumaştan yaygı, namazlık olarak tanımlamaktadır.

Şemseddin Sami’nin Kâmû-ı Türkî’ sine göre, (s.556) sözcük dilimize Arapça secde sözcüğünden türetilmiş olarak girmiştir. Anlamı ekseriya üstünde secdeye varmakta yani namaz kılmakta müsta’mel (istimal edilen=kullanılan) olan küçük halı, kaliçe (Eski Türkçelerde halı=kali olup kaliçe küçük halı)  olarak anlatılmıştır.

 

Yorumlar