Karışık Zamanlarda Doğru Düşünme (Exact Thinking in Demented Times)
Dilimize "karışık zamanlar" olarak çevrilen "demented times" 1930ların diliyle yazılmış ünlü bir kitabın adında geçmektedir. Kitabın asıl adı (Exact Thinking in Demented Times) şeklindedir. Naziler tarafından işgal edilen Avusturyada -bugün halâ mevcut- Viyana Kafede bir araya gelen ve bir süre conra Viyana Çevresi (veya çemberi) denilen bilim insanları grubu mensuplarından Karl Sigmund tarafından 1945te yazılmıştır. Bir macera romanından çok daha karmaşık -ve gerçek- olaylar dizisi içinde tarihin en büyük bilim insanları, karışık zamanlarda ihtiyacı daha da çok hissedilen "doğru düşünme"nin ilkelerini aramışlardır. Günümüz bilim ve felsefesinin temelleri sayılabilecek bu kitabın 13 bölümünü önce tek tek sonra da bütün halinde inceleyen Chat GPT5'ye ayrıca bir de İstanbul Çevresi düşüncesi için bir manifesto taslağı hazırlanması istenmiştir.
VERİ ÇOK, VAKİT YOK: DİJİTAL OBEZLİĞİN ANATOMİSİ
İçinde yaşadığımız dijital çağ, bilgiye erişimi kolaylaştırmakla birlikte, bilgiyle kurduğumuz ilişkiyi sığlaştırdı. Bugünün insanı (özellikle de genç nesil) her şeye erişebilmenin verdiği rahatlıkla, içeriğin ne kadar emekle üretildiğine, ne kadar derinlik ve değer barındırdığına bakmaksızın her şeyi hızlıca ve hoyratça tüketmeye alıştı. Artık çoğu kişi, karşısına çıkan bir veriye, bilgiye, görsele ya da metne yalnızca birkaç saniye tahammül edebiliyor. Eğer gördükleri, okudukları şey kolay anlaşılmıyorsa ya da “hemen bir fayda” vaat etmiyorsa, çabalamadan vazgeçiyorlar. Sanki içeriği anlamak için değil, elemek için okuyoruz. Bu durum, “Never judge a book by its cover” (Bir kitabı kapağına bakarak yargılama) sözünü ters yüz etmiş durumda. Bugün artık kapağa değil, başlığa bile bakmadan yargı veriyoruz.
Niels Bohr’un Sorgulayıcı Bilim Anlayışı ve Türk Kültürü Üzerine Bir Değerlendirme
Bohr’un bilimsel sorgulamayı teşvik eden yaklaşımını düşündüğümüzde, bu anlayışın Türk kültüründe nasıl bir karşılık bulduğunu sorgulamak da gereklidir. Türk kültüründe yazılı geleneğin zayıflığı ve görsel sanatların yasaklanmış olması, sorgulama kültürünün gelişmesini de engelleyen unsurlar arasında yer almaktadır. Eğer bilimsel gelişme ve kültürel birikim, eleştirel düşünceye ve sorgulamaya dayanıyorsa, Türkiye’nin en büyük eksikliklerinden biri de bu olabilir: Bilgiyi olduğu gibi kabul eden, dogmatik bir yaklaşım yerine, onu sürekli sorgulayan, tartışan bir bilim ve düşünce anlayışını benimsemek.
Yazarak Gitmek
Benim A’dan B’ye yolculuğum kendime ait bir oda bir salonumdan ibarettir. Salonumun ölçüleri yirmi satıra otuz beş satır mesela. Şimdi yedi yüz satırkare mi dersiniz bilemiyorum ben ama satırla olunca işler öyle yürümüyor. Çünkü bir yazının, bir şiirin büyüklüğünü kelime sayısı belirlemiyor. Ne şairler geldi salonuma, sayfalarca yazdılar ama kenarda hâlâ bir romanlık yer kaldı ne şairler geldi, onların dört dizesini sığdırabilmek için koltuk takımını yan odaya taşımam gerekti. O yüzden yazarak yolculuk yapmanın birimleri alışkın olduğumuz birimlerden oldukça farklı. Bir adımınız size başka bir ülkeye götürürken bin adımınız sizi ancak yan apartmana götürebilir. Beklentileri düşürmek bile değil direkt yok etmek lazım. İlk gördüğünüz noktalama işaretine sıkıca tutunun ve sizi gideceği yere götürmesine izin verin.
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
Şu an için yapılabilecek olan, bir an iç sessizliğimizi sağlayıp, zihinlerimizin ne gibi kirleticilerle kirlenmiş olduğunun “farkına varmaya çalışmak”tır. Nasıl temizleneceği ise yine herkesin bireysel buluşçuluğuna bağlıdır.
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Yarın sabahtan itibaren bu toplumsal ayıplar çevresinde duyarlık yaratmak üzere, tek başımıza ya da gruplar halinde, yaratıcı fikirlere dayalı çözümler üretmeye başlayabilir miyiz?
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
Zihinsel kurgu (mind set) içindeki bu virüslerden arınmadan birinci lige geçmek mümkün değildir. Nasıl arınırız? sorusunun yanıtı ise basittir: önce, bunun bir sorun olduğunu içtenlikle kabul ederek.
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2: EVET AMA YİNE DE!
Bir toplumsal iyileşme programının ilk ve vazgeçilmez adımı, zihinlerimizin bu virüslerden arındırılması olmalıdır.
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1: BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
Bunun öldürücülüğü, dış kabuğunu saran adalet mesajından geliyor. Ama dış kabuk kaldırılınca altından şu dehşet verici öz çıkıyor:
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
Bu virüse, hepsinden önemlisi olduğunu belirtmek için de sıfır numarasını verdim. Kısa açıklamasını verince, ne kadar çok yerde işe yarayacağını(!) ve ne kadar başa çıkılmaz güçte olduğunu kolaylıkla değerlendirebileceksiniz.