Türkçe Yetkinliği ve “Gürültü”den Arınmış Düşünme
Türkçe’nin kullanımındaki yetmezlik ile etkileşimli olan bir diğeri Doğru Düşünme[3] becerisi yetmezliğidir[4]. Kendi Kendine içten Konuşma (KKiK) denilebilecek düşünme sürecinin amacı, “istenmeyenden uzaklaşıp istendik’e yaklaşma yolunda, henüz sahip olunmayan bilginin, iç (belleğin taranması, akıl daraltıcıların askıya alınarak tekrar tekrar taranması, sezgiye kulak kabartılması ile) ve/ya dış (başkalarının akılları, makine aklı, AGI/ASI ile) yollardan üretilmesi”dir. İstenmeyen ve/ya istendik şey ne kadar zorlu ise başvurulan yolların çeşitliliği ve gücü de o denli yüksek olacaktır.
ANADOLU’DA BİLİM DİLİ: TÜRKÇE
Gelişen bilim ve teknolojinin gerisinde kalmamak için yalnızca dili korumakla yetinmeyip, ortaya çıkaran yeni kavramları, terimleri karşılayan bir zenginliğe kavuşturulmasına çalışmak gerekir. Türkçenin şu andaki en önemli sorunu, dildeki yabancı ögelerin artmasıdır. Her dilde yabancı kökenli söz vardır. Hiçbir dil saf değildir. Türkçe de pek çok dile söz vermiş, pek çok dilden söz almıştır. Dildeki yabancı sözlerin bir ölçüsü olmalıdır. Bu ölçü dilin kimliğini bozacak derecede olmamalıdır. Terimlerin Türkçeleştirilmesi demek, Türkçe terimlerle bilim yapmak anlamına gelir.
Bilim ve Felsefe Dili Olarak Türkçe
Türkçe'nin felsefe yapmak için yeterli olmadığı söylenir. Gerekçe olarak da Türkçe'nin kelime dağarcığının az olduğu, diğer dillerdeki birçok felsefi kavramın Türkçe’de karşılığının olmadığı ileri sürülür. Evet, Batı dillerinde kullanılan birçok felsefi kavramın Türkçe karşılığının olmadığı doğrudur. Fakat herhangi bir dildeki felsefi bir kavramın diğer bir (Batı) dilinde karşılığının olmadığı da bir gerçektir. Çok bilinen Almanca bir kavram olan "geist"ın, İngilizce bir sözlüğe bakıldığında, "ghost, nous, specter, esprit, mind, pneuma, animus" başta olmak üzere çok çeşitli kavramla karşılandığı görülür. Fakat bunların hiçbirisi, Hegel'in söz konusu kavram ile anlatmak istediğini karşılamamaktadır. Diğer bir ifadeyle, bir filozofun o dile ait bir kavrama kazandırdığı içeriktir önemli olan.
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
Büyüklük; aritmetik değil, logaritmik olarak artar. Yani her bir tam sayı arasında 10 kat fark vardır. Örneğin M=2,0 büyüklüğünde bir deprem, yeryüzünün derinliklerinde yaklaşık bir futbol sahası büyüklüğünde bir kırığın meydana geldiğini gösterir. Büyüklük bir birim artarsa, yani 3,0 büyüklüğünde bir deprem oluşmuş ise, yaklaşık 10 futbol sahasına eşit bir alanın kırılmış olduğu anlaşılır. Aynı şekilde 4,0 büyüklüğü 100 futbol sahasına, 5,0 büyüklüğü 1.000 futbol sahasına denk düşer. Depremin şiddeti: Büyüklük (magnitüd) depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü iken; şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.
ANLAM SANATLARI
Bunlar, Aşağıdaki terimler, Osmanlı Türkçesi olarak Arapça'ya ya da herhangi bir dile indirgenemeyecek biçimde, yazın alanının kullanılmış terimleri olarak kullanılmış ve kısmen, hâlâ kullanılmaya devam eden sözcük ve kavramlardır. Umarım, Türkçe'leri oluştukça onlar da eklenebilir.