“ALLAH”LI, “TANRI”LI TERİMLER, DEYİMLER, SÖZLER
1990’lı yıllarda dindar bir çevrenin kurduğu bir yayınevi Batı edebiyatı klasiklerinin çevirilerini yayımlıyordu. Bu çevirilerde çok garip bir uygulama dikkati çekiyordu. Roman kişilerinden biri bir sahnede şarap içiyorsa çevirmen ona su içirtiyordu. Bu durum okurların dikkati çekmeyebiliyordu. Ama hemen dikkati çeken bir şey vardı. Olur olmaz yerde, “Şükürler olsun Allah’a”, “Allah’ın hikmeti işte”, “Allah’ın her şeye gücü yeter” gibi deyimleri hıristiyan roman kişilerine söyletiyordu! Yayıncı bu tutumunu değerli Batı klasiklerini müslüman okurlara kolayca sevdirebilme isteğiyle açıklamıştı! Aslında çevremizde de görmüşüzdür, dört cümleden ikisine “Allah” diye başlayan, Allah kelimesini dillerinden düşürmeyen kimseler vardır.
Buna karşılık, Batı edebiyatından çevirilerde İslam dinine özgü “allah” yerine daha kapsayıcı bir anlamı olan “tanrı” kelimesinin daha uygun düşeceğini düşünenler de vardır. Böyle kimseler “allah” kelimesinin geçtiği deyimlerin, kalıplaşmış sözlerin dine bir gönderme olduğunu söyler, bu yüzden de allah’lı sözlerden ısrarla kaçınırlar. Bu da yanlış bir tutum. Ama bir laiklik takıntısına bağlanamaz bu. Dil üzerinde yeterince düşünmemişlerdir. Ayrıca, Türkçede “allah”ın yeri ayrıdır, “tanrı”nın yeri ayrı. Gene bu bağlamda anılabilecek bir örnek… Türkiye kadın voleybol ligi için kullanılan “Sultanlar Ligi”, kadın basketbol liginin başarılı takımları için de “Potanın Kraliçeleri” sözlerindeki “sultan”, “kraliçe” kelimelerinden rahatsız olan, bunların birer mecaz olduğunu anlamak istemeyen kimseler çıkıyor; ekranlardan da biliriz. Böyle kimseler bu yakıştırmaların monarşiyi hatırlattığına ciddi ciddi inanabiliyorlar.
İyi anlaşılması gereken bir şey var. Allah ya da tanrı kelimelerinin geçtiği her söz kalıbı mutlaka dine bir gönderme değildir. Türkçede bu sözlerin çoğu dinden de, dindarlıktan da kopmuş, günlük dilde başlıbaşına birer deyim haline gelmiştir. Deyimler düzanlamları (denotative) değil, yananlamları (connotative) yansıtan sözlerdir. Bu deyimleri kullananlar da bu ikinci anlamını kastederek kullanırlar.
Her dilde vardır allahlı, tanrılı sözler, deyimler. Türkçede ise çok zengin bir anlam öbeğidir. Bu sözleri, bu deyimleri gözden çıkarmak, dili yoksullaştırmaktan başka bir anlam taşıyamaz.
Bir sorun da şudur: bu sözlerin günlük dilde kullanılması ile edebi çevirilerde kullanılması farklı bağlamlardır. Bu tür sözler arasında doğrudan doğruya dine, inanca gönderme amaçlı olarak kullanılanları da vardır. Örneğin, Cenâb-ı Hak, Hak Teâlâ, Hak, Huda gibi kelimeleri dindar kimselerden duyarız. Ama Allah kelimesi ya da bu kelimenin kökünden türemiş olan her kelime, her deyim öyle değildir. Bunlar günlük dilde birer kalıp söz olarak rahatça kullanılır. Bunları bu yananlamıyla kullananlar hakkında da, onlara, niyetlerini aşan bir niyet yüklenemez.
Bu gibi sözlerin Batı edebiyatlarından çevirilerde kullanılması ayrı bir konudur. Çevirmen her şeyden önce yabancı dilde yazılmış bir metnin kendi anadilindeki bir dengini yaratmaya çalışır. Bunun için de yabancı dildeki metni kelimesi kelimesine çevirmez. Elindeki bir romanı, bir hikâyeyi kelimelerin sözlük anlamına bakarak çeviren bir çevirmen söz konusu eserin bağlamını veremeyen, kuru bir metin yazar. İyi bir çevirmen elindeki metni kendi okuruna yaklaştırmaya çalışır. Bunun için de kendi dilinin söz dağarcığına başvurur, Türkçenin imkânlarını kullanır. Örneğin, sofu bir adam varsa hikâyede, onun ağzına yakışan sözleri kendi dilinde arar. Çarpıcı bir örnek vereceğim burada. Epeyce oluyor, on beş yıl kadar önce Beyoğlu’ndaki St. Antoine Katolik kilisesinde düzenlenen bir Noel ayinine gitmiştim. İlahiler okunuyordu; dağıtılan kitapçıklarda ilahilerin İngilizce ve Türkçe çevirileri vardı. Türkçe çevirilerde bol bol “Allahım”, “Rabbim”, “Yarabbi” gibi kelimeler kullanılmıştı. Burada bağlam elbette dinî. Ama dindışı bir bağlam söz konusu ise, çevirmen Allah temelli günlük deyimleri, sözleri kullanmaktan korkmaz. İyi bir çevirmen lüzumsuz bir yerlileştirmeden, uyarlamadan (adaptation) da kaçınır. Her şey yerinde, dozunda olmalı.
Bir imla sorunu üzerinde de durmak istiyorum burada. Deyimlerde “allah” kelimesinin küçük /a/ ile yazılması doğru olur. Bu imlaya en yol gösterici örnek “allahaısmarladık” olabilir; çünkü “Allah’a ısmarladık” diye yazılamaz. Şaşılacak şeydir: TDK’nin basılı Yazım Kılavuzu’nda da, çevrimiçi kılavuzunda da bu en yaygın veda sözü yok. TDK Güncel Sözlük’te de yok. Muhafazakâr bir çevrenin hazırladığı çevrimiçi www.lugatim.com sözlüğünde ise maddebaşı kelimenin kullanımı için verilen örnek cümlelerle örnek mısraların birinci kelimesi olarak yazıldığı için doğal olarak büyük harfle yazılmış “allahaısmarladık”. Yani saklanmışlar. Demek ki her iki sözlüğü hazırlayanlar da bu kelimeyi küçük /a/ ile yazmaya cesaret edememişler! Saklandıklarına göre, orada /a/nın küçük harfle yazılması gerektiğini dilci oldukları için pekâlâ biliyorlar demektir…
Aşağıda Türkçe sözlükleri tarayarak hazırladığım, Türkçenin bu bağlamda ne kadar zengin olduğunu gösteren “Allah”lı kelimeler ve deyimler ile, bu kelimenin kökünden türeyen kavramların bir listesini veriyorum. Onun altında “tanrı”lı sözler var. Üçüncü listede ise, İngilizceden seçtiğim, “god” (Allah, Tanrı) kelimesinin kullanıldığı kalıplaşmış sözler ile bunların Türkçeye nasıl çevrilebileceğine dikkati çekmek istedim. Elbette, bu sözler sadece bu şekilde değil, bağlamına göre, başka Türkçe sözlerle de karşılanabilir.
EK 1
Türkçede
Birinci öbek: allahım! allah allah ! allahaısmarladık, allah bağışlasın, allah bilir, allah aşkına, allah belanı versin, allah bereket versin / bereket versin, allah cezanı versin / vermesin, allah hakkı için, allah için, allah (seni) inandırsın, allah iyiliğini versin, allah müstahakını versin, allah rahatlık versin, allah rahmet eylesin, allah ıslah etsin, allah razı olsun, allah gecinden versin, allah vere, allah vergisi, allah göstermesin, allah versin, allah yapısı, allah yapısı değil, allah yarattı dememek, allaha emanet, allah razı olsun, allah rızası için, allah kurtarsın, allaha şükür, allahını seversen, allahın belası, allahın gazabı, her allahın günü, allahın hikmeti, allahın işine bak, allahından bulsun, evelallah, allahtan, allahlık, allahsız...
İkinci öbek: inşallah, maşallah, mazallah, illallah, vallahi (valla), vallahi billahi, yallah, estağfurullah, ilah, ilahe, ilahî, ilahi (ünlem: İlahi Ahmet!), ilahiyat, fesuphanallah, hafazanallah (“allah korusun” anlamında, kötü bir ihtimalden söz açılınca söylenir), ibadullah, hasbetenlillah (allah rızası, Allah uğruna), alimallah, haspinallah (“hasbinallah ve nimel vekil”: allah yeter bana, o benim vekilimdir, dayanabileceğim güzel varlıktır anlamına gelir; umulmadık bir halle karşılaşınca söylenir), neûzübillah (“Allah’a sığınırız, Allah korusun; tehlikeli bir durum karşısında söylenir), fîsebilillah (1. allah yolunda, allah uğruna; 2. Karşılık beklemeden, hiçbir karşılığı olmadan), eyvallah (1. "allahaısmarladık"; 2. "Teşekkür ederim"; 3. "Kabul ediyorum, razıyım".
Üçüncü Öbek (dinî anlamı dindışı bağlama aktarılan iki deyim):
* Yâ Hû! (yahu), Hû (Arapçada üçüncü tekil kişi zamiri: “O”, Allah) / hu (hû komşu!).
* “Haydan gelen huya gider” deyimi: “Hay”, Allah’ın isimlerinden biri. Deyimin asıl anlamı Allah’ın verdiği şeyin yine Allah’a döneceğidir. Ama bu atasözü ya da deyim halk ağzında, hiçbir emek harcamadan ele geçen bir nimetin belli bir sebep yokken ansızın ya da kolaylıkla kaybedileceği anlamında kullanılmıştır.
EK 2
Tanrı: 1. Allah; 2a (çoğul) Çoktanrılı dinlerin tanrıları hakkında; 2b. Müslüman toplumların İslam öncesi tanrıları hakkında; 3. (mecaz) Çok üstün değer taşıyan insanlar hakkında kullanılır.
Tanrıça: 1. Çoktanrılı dinlerin tanrıçaları hakkında; 2. (erkekler arasında) çok güzel yahut tapılırcasına sevilen kadınlar için.
Ulu tanrım
Tanrı misafiri
Tanrı gibi (krş. İngilizce godlike)
(her) Tanrının günü
Tanrı aşkına (krş İng. for pity’s sake)
Tanrı hakkı için
Tanrı kulu
Tanrı buyruğu / buyrukları
Tanrı katı
Tanrılaştırma
Tanrıtanımaz / tanrısız (atheist)
***
EK 3
İngilizcede
* Oh God! / My God! / By God / Good God!: allah allah! Bak şu Allah’ın işine! Bak sen şu işe!
* For God’s (Heaven’s) sake! Aman allahım, aman yarabbi (ya rabbi değil), allah için, allah aşkına
* God willing: inşallah, kısmetse, Allah kısmet ederse
* Thank God: Allaha şükür, Allahtan, Tanrıya şükür, şükürler olsun, hamdolsun, bereket versin
* God (alone) knows: Allah bilir, kim bilir?
* God knows better: allah kerim
* Godless: allahsız, tanrıtanımaz, kitapsız, vicdansız
* God forbid that / God grant that: birincisi dini değil, ikincisi dini
allah muhafaza, allah saklasın, allah esirgesin, allah göstermesin, mazallah, allah / tanrı korusun, allah göstermesin, Allah esirgesin, mazallah, allah yazdıysa bozsun, allahın izniyle, inşallah
* Godfearing: (içinde) allah korkusu olan; dindar, dürüst
* My goodness: (şaşkınlık öfte belirtir) allah allah! Hay Allah! aman yarabbi, allah aşkına, tüh be!
* Godforskaken: allahın belası, cehennemin dibi, hiçbir şeyin bulunmadığı bir yer, allahı çok insanı az bir yer
* May god grant your prosperity: Allah artırsın, Allah bereket versin, kesenize bereket
* God damn you: allah belanı versin, Allah kahretsin (“Kahretsin!” denemez)
* God is great: Allah büyüktür, tanrı uludur
* God’s gift: allah vergisi, Allahın lûtfu
* Scourge of God: Allahın gazabı
* God bless you: allah bağışlasın, maşallah, çok yaşa, allah mübarek etsin, allah razı olsun, Hay allah, allah müstahakını (iyiliğini) versin, gördün mü ya! Allahın işine bak! Bak şu işe!
Goodbye: uğurlar olsun, uğurlar ola, yolun açık olsun
* May you live long: allah ömür(ler) versin, ömrüne bereket
* May God have mercy on him: allah rahmet eylesin
* May God rest his soul: allah rahmet eylesin, huzur içinde uyusun, mekânı cennet olsun, nur içinde yatsın (“ışıklar içinde uyusun” yersiz bir laikleştirme)
* May God take pity on him: Allah acısın
* May god protect him from failure: allah utandırmasın
* May God give abundance: allah ziyade etsin, Allah bereket versin, bereket versin, kesenize bereket,
* May God help you: allah versin, haydi yoluna
* Thankfully (cümleye başlarken): Allahtan.... Çok şükür
* Fortunately (cümleye başlarken): Allahtan... evelallah, bereket versin
Bülent Aksoy
22 Aralık 2025