ENERJİ
Buradaki konumuz olan kelimeler yine verimli bir kökten türüyor. Kelimelerin çoğu bilim-teknik terimi. Bu terimlerin de birçoğu Türkçeye girmiş, hattâ günlük dile yerleşmiş. Üzerinde duracağımız terimlerin bilinen en eski kaynağı Yunanca. Bu dilde ergos "çalışır, işler durumda, faal, etkin"; ergon "iş, eylem, üzerinde çalışılan iş" demek. Bu kelimeler ile türevleri Hint-Avrupa kök dilinde "yapmak, etmek " anlamına gelen *werg - worg kökünden türüyor. İngilizce work, Fransızca ouvrer, Almanca werk kelimelerinin bu kökle bağı çok açık.
Aynı kökten türetilen kelimelerin en yaygını olan enerji (Yunanca energeia) teriminin bileşenleri şunlar: en— öneki, "içinde" + ergos + isim türeten —y soneki. Bire bir anlamıyla "çalışır, işler durumda olan, faal, etkin." Aristoteles'in türettiği bir terim energeia. Onun kullanımına göre, gizilgüç (potential) olmaktan çıkıp gerçeklik kazanan, var olan, edimleşmiş anlamına geliyor; eski deyimle, "kuvveden fiile çıkmış." Bu terim yüzyılların akışı içinde anlam kaymasına uğrayıp Fransızcada "güç kuvvet, canlılık ifadesi" anlamında yorumlanmış; ondokuzuncu yüzyıl başında bilim diline girmiş; yirminci yüzyıl başlarında da Fransızca üzerinden Türkçeye geçmiş. Sıfat biçimi olan "enerjik" (énergique) de bu dilden.
Erg: fizikte iş, kuvvet, enerji birimi. 1873'te Britanya Bilimde İlerleme Derneğince, Yunanca ergon kelimesinden türetilmiştir.
Sinerji (synergy): baştaki Yunanca önek "birlikte, ortaklaşa, aynı" anlamında. Kelimemiz düz anlamıyla da birlikte çalışma, ortak iş, iş birliği demek. Kavramsal anlamıyla ise, iki ya da daha çok sayıda öğenin birlikte meydana getirdiği etkinin aynı öğelerin tek tek yaratacakları etkilerin toplamından daha fazla olması durumu; ortaya çıkan etkilerin bir toplam değil de, bir bileşke olması. Son yıllarda Türkçede günlük dilde sık sık kullanılır oldu. TDK "artı güç, görevdaşlık" karşılıklarını bulmuş.
Alerji (allergy). Terimin başındaki allos "başka, yabancı, farklı, değişik" demek. Avusturyalı çocuk hastalıkları hekimi Clemens E. von Pirquet'in (1874-1929) 1906'da türettiği bir terim. İlk anlamı şu: yabancı bir maddenin vücuda zerk edilmesiyle ortaya çıkan fizyolojik durum." Bünyenin dışarıdan verilen herhangi bir maddeye karşı gösterdiği tepki anlamı buradan çıkıyor.
"Alet, araç, bir iş görmeye yarayan nesne; herhangi bir saz, çalgı; duyu organı" anlamlarına gelen Yunanca organon Latinceye organum yazımıyla geçiyor. Latince bu kelimeyi saz adlarına uyarlıyor. Başlangıçta genel anlamıyla, herhangi bir saz anlamında kullanılıyor, bir süre sonra basınçlı havayla çalınan saz anlamına geliyor, daha sonra da kilise Latincesinde sıra sıra boruları olan saz için kullanılıyor.
Eski Yunanca organon Arapçaya, Farsçaya arganun, erganun, oradan da Osmanlı Türkçesine erganun biçiminde geçiyor. Eski bir kelime olmakla birlikte yirminci yüzyılda hâlâ kullanılıyordu. Örneğin Yahya Kemal'in şu ünlü mısraları: "Bir kuytu manastırda dualar gibi gamlı / Yüzlerce ağızdan koro halinde devamlı / Bir erganun ahengi yayılmakta derinden / Duydumsa da zevk almadım İslav kederinden."
Bu en önemli kilise sazının günümüz Türkçesindeki adı olan org'un kaynağı Fransızca orgue. Organ, yani vücut uzvu anlamı ise doğrudan doğruya Yunancadan geliyor. Anlam damarının "iş, çalışma" olduğu besbelli, yani bir iş gören uzuv.
İngilizcede "organ" kelimesi (kaynağı, eski Fransızca organe) hem org, hem de uzuv anlamındadır. Bu iki anlamın aynı kelimede birleşmesi hakkında sorulan mûzipçe bir eski bilmece vardır. O da şu: Aynı zamanda bir kilise orgcusu olan besteci Johann Sebastian Bach'ın neden yirmi çocuğu olmuştur? Çünkü organını durduran yok!" "Durduran" kelimesinde bir cinas var. Bu kelimenin aslı olan "organ-stop", orga gelen basınçlı havanın sazın borularına girişini frenleyip düzenleyen, böylece sesin rengini değiştiren mekanizmanın adıydı. Eski orglardaki durdurucuların işlevi bugün pedallarla sağlanıyor. Görüldüğü gibi, bu bilmeceyi İngilizce dışında bir dille anlatmak zor. O yüzden İngilizce anlatımını da aktaracağım: "Why did J. S. Bach [who was an organist] have twenty kids? Because his organ had no stops!"
Organoloji teriminin iki anlamı var, ilki, biyolojinin hayvanların, bitkilerin organlarını inceleyen kolu. İkinci anlamı musıki ile ilintili: sazların tarihçeleri ile çeşitli özelliklerinin incelendiği müzikoloji dalı.
Terimin uzuv anlamından, Türkçeye de giren şu kelimeler doğmuştur: organize etmek, organize (sıfat), organizasyon, organizma, organik.
Organize etmek: organlarla, uzuvlarla donatmak. Sıfat olarak da kullanılıyor Türkçede, "organize sanayi bölgesi" gibi. "Örgütlemek" diyoruz. Basında sık sık kullanılan "organize suç örgütü"ndeki "örgüt" fazlalık, yineleme.
Organizasyon: organlarla donatılmış.
Organizma: 1. canlı bir varlığı oluşturan organların bütünü, uzviyet. 2. Herhangi bir canlı varlık.
Organik: organlarla ilintili. Terimin "canlı varlık" anlamından türemiştir. Kimyevi gübre, haşere ilaçları, ya da daha başka yapay kimyevi maddeler kullanılmadan üretilen besinler anlamı yirminci yüzyılda türetilmiştir.
Yeni Türkçede Arapça kökenli "teşkilat" karşılığında kullanıma sokulan "örgüt"; "örgün" ("örgün öğretim" sözünde olduğu gibi; teşkilatlı öğretim, İngilizcedeki "organised education" anlamında); uzuv karşılığında da "örgen" kelimelerindeki kökün "örmek" fiili ile hiçbir anlam bağı yok. Bu kelimelerin hiçbirinin "öz Türkçe" sayılamayacağı, Yunanca-Latince kelimeyle ses benzerliği kurularak türetildiği açık. Hint - Avrupa kök dilindeki *worg birimine de uyuyor.
Ergonomy: erg ile ekonomi terimlerinin harmanlandığı bir kaynaşık kelime. İnsanların makinelerle en verimli şekilde çalışmasının şartlarını inceleyen araştırma dalı. Biyoteknoloji ile eşanlamlı.
Argon: baştaki —a öneki "değil" anlamında olumsuzluk bildirir. Kimyada âtıl, ölü gazlardan biri. "Ar" simgeli gaz Türkçede de olduğu gibi kullanılır.
Özel isimler: Georg (Almanca), George (İngilizce), Georges (Fransızca), Yorgo (Yunanca), Kevork (Ermenice), György (Macarca), Dzhordzh / Georgiy (Rusça). Bu özel isimlerin hepsi aynı bileşenlerden kurulu. Ge -, yeryüzü, toprak demek. Eski Yunan çağı kapandıktan yüzyıllar sonra türetilen şu terimlerde de aynı bileşenler var: geometri (toprak üstüne çizilen düzlemlerin ölçülmesi, XIV. yüzyıl); jeoloji (yeryüzünün, toprağın incelenmesi, XVIII. yüzyıl), coğrafya (yeryüzünün tasviri, haritacılık, XV. yüzyıl). Yunan mitologyasındaki yeryüzü tanrıçası Gaia'nın adından çıkıyor bu terimler. "Georg"un "org"u çalışma demek olduğuna göre, anılan özel adlar "toprak üzerinde çalışan", yani "çiftçi" anlamına geliyor. Bu adların kaynağı Yunanca Geórgios; Yorgo, aynı adın başka bir biçimi.
Irgat, Türkçe kokan bir kelime. Ama Türkçe değil, Yunanca! Bu dilde ergátis (εργάτης) çiftlik ya da inşaat işlerinde çalışan ağır işçi, amele. Anadolu'da konuşulan Rumcadan Türkçeye geçen bir kelime.
Bucurgat ya da bocurgat: ağır yükleri çekmek için manivela ile döndürülen, döndürüldükçe çekilecek şeyin bağlı bulunduğu urganı kendi üzerine saran çıkrık. Bu kelimedeki "- urgat" bileşeni de aynı kelime. Fakat buc- kısmının anlamı, kökeni bilinmiyor.
Türkçede kullanılan Yunanca kelimeler iki kümeye ayrılabilir. Birinciler Avrupa dilleri üzerinden geçen bilim-teknoloji terimleri. İkincilerse, şimdi gördüğümüz son iki kelime gibi, daha önce gördüğümüz "efendi", "anahtar" gibi, doğrudan doğruya Yunancadan Türkçeye geçenler. Bu ikinci kümeye girenler bin yıllık bir beraberliğin ürünü. Türkçenin Yunancayla "ülfeti" Avrupa dillerininkinden farklı.
Yunanca -erg- , -org- bileşeninin bir değişkeni (variant) olan bir anlam birimine geçelim. Yunanca - urg- aynı Hint-Avrupa kök diline dayanıyor, aynı anlamda. Türkçeye giren üç terimde geçer.
Dramaturji birincisi. Drama + ourgos birimlerinden kurulu; oyun çalışması demek. Tiyatro oyunu yazma, yönetme, sahneye koyma bilgisi. Eski Yunancada drama "eylem, olay, görülecek şey, oyun" demek, asıl kaynağı belirsiz. Türkçede kullanılan dram kelimesinin kaynağı Fransızca drame; kelimenin sonundaki /e/ sessizdir, okunmaz. Son yıllarda yerli Anglofonlar bu terimin İngilizce karşılığı olan drama kelimesini Türkçeye soktular. TRT yayınlarında "drama" dendiğini görüyoruz. Okullarda "drama kulüpleri" var. Oysa bu terimin İngilizcesi ile Fransızcası arasında hiçbir fark yok. "Dram" eskidi de, "drama" mı benimsendi? Amaç, Türkçede dram ile drama arasında bir fark yaratmaya çalışmak ise, bu farklılık neden şimdiye değin yoktu? Tiyatro sanatında yeni bir gelişme oldu da yeni bir oyun türü mü doğdu? Türkçenin başına gelen son garabetlerden biri de bu.
Metalurji (İng. metallurgy): kelime anlamıyla "maden işleri, madenler üzerindeki çalışma" demek. Madenleri eritme, cevherlerinden ayırıp saflaştırarak kullanıma bilgisi.
Bileşenlerin ilki olan metal, Yunanca metallon'dan geliyor; maden, maden cevheri demek. Fransızca métallique, Türkçede metelik olmuş. Metelik eskiden çeyrek kuruş ya da on para değerindeki madenî paraydı. Türkçede mecazi bir anlamı olan "meteliği yok", "meteliksiz" deyimleri hiç parası olmadığı ya da çok az parası olduğu anlamında kullanılır.
Son bir konu... Hint-Avrupa kök dilindeki *werg ile bu kökten çıkan erg, energeia gibi terimler Türkçe erk ile bir ses benzerliği gösteriyor. Asya Türkçesinden gelen bu kelimenin en eski kaynağı Orhun Yazıtları'dır (735); bu metinlerde erk, erkli, erklig yazımlarıyla, kudret, nüfuz, güç kuvvet anlamında kullanılmış. Bu kelime bütün bir Osmanlı dönemi Türkçesinde unutulmuş, ölü bir kelimeyken TDK'nin kurulmasından sonra dil reformu ile küllerinden yeniden doğması sağlanıp yeni Türkçeye sokuldu. Bunun gibi ses benzerlikleri o dönemde batı terimlerine karşılık bulmakta bir "yöntem" oluyordu. Orhun Yazıtları'ndan başka, Anadolu'nun yerel ağızlarında da kullanıldığı fark edildi. Anadilden Derlemeler I'de (1932) "erk"in Urfa'da "nüfuz, hatır" anlamında kullanıldığı keşfedildi. Daha sonra TDK'nin Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu'nda (1935) "erk": 1. Kudret, iktidar; 2. satvet, şevket; aynı kelimenin sıfatı olan "erkli" ile "erkmen" kelimeleri "muktedir, sahib-i iktidar, zîkudret, kadir", "erkinlik" de "istiklal" diye tanımlandı. Anadilden Derlemeler II 'de (1952) de Diyarbakır'da "hatır, naz, söz geçmesi" anlamında kullanıldığı belirtildi.
Sözü şuraya getirmek istiyorum... Son yıllarda türetilen yeni bir anlamı var erk teriminin. "Erke", enerji anlamında, enerjinin Türkçesi olarak ortaya sürülmüş. TDK Güncel Sözlük'te "erke" yazımıyla, yani Moğolca yazımıyla sunulan terim, fizikteki "enerji" teriminin karşılığı olarak verilmiş. Tek kelimeyle tanımlanmış, daha doğrusu tanımlanmamış. Tanımlanmadığına göre, enerji'nin iki anlamını da kapsaması öngörülmüş.
Erke son yıllarda terimin teknolojideki anlamına uyarlanmış. Şu çeviri-terimlerle: erke dengesi (deniz biyolojisinde ve daha başka alanlarda "energy balance"), erke dönüşümü (energy conversion), erke düzeyi (energy level). Yepyeni bir icat olduğu söylenen bir aygıta da "erke dönergeci" adı verilmiş. Erke Araştırmaları ve Mühendislik A.Ş adlı bir şirket de var. Bu kuruluşun açıklamasına göre, erke dönergeci "çevreye zarar vermeden istenilen güç ve sürati sağlayabilen, yakıt gerektirmeyen bir kuvvet makinesi"miş. Ne var ki, 2006'da bu tanımla topluma duyurulan makineyle öngörülen amaca ulaşıldığı bugüne dek açıklanmadı.
Buradaki "erke" (erk değil) yepyeni bir icat olduğu söylenen makine gibi yeni bir kelime Türkçede. Ama önce erk'in Türkçeye nasıl girdiğine bakalım. "Anaerkil, ataerkil" terimlerindeki "erk"in batı dillerindeki karşılığı, oligarchy, monarchy, anarchy gibi terimlerde kullanılan Yunanca arkhia; "yönetme, hükmetme" demek. Erk'in akla gelmesinde arkh biçiminin etkisi olduğu görülüyor.
Hukuktaki "erkler ayrılığı"ndaki erk'in kaynağı ise başka. Fransızca pouvoir, İngilizce power teriminin karşılığı olarak girmiş Türkçeye; "yetki" anlamına gelir burada. Bu iki kelime (power, pouvoir) İngilizce ile Fransızcada "enerji" anlamında da kullanılır; "nükleer enerji" teriminde olduğu gibi. Tabii, günlük dildeki beden gücü, tâkat, zindelik anlamında da.
"Özerk", eskimiş "muhtar"ı Türkçeleştirmek için türetilmişse de, Fransızca autonomie terimine bakılarak türetilmiş. Buradaki erk, "otonomi" terimini ele alırken gördüğümüz "nomos", yani kanun, töre, düzen anlamına gelen bileşen. Bu üç kümedeki erklerin Avrupa dillerindeki karşılıkları ayrı ise de, söz konusu terimlerin çekirdeği olan "yönetme, hükmetme / yetki / kanun, düzen" anlamlarının hepsi bizim "erk"li kelimelerde toplanıyor. Ama erk'in erke haline getirilmesiyle yeni bir kelime uydurulmuş oluyor. Enerji kelimesine Türkçe karşılık aranmamıştı o zamana kadar. Nice yıllar sonra, Fransızca énergie'nin "erg"inden neden burada da yararlanmayalım denmiş... Aynı kökün Türkçede daha önceki uyarlamalarından ayırt etmek için olsa gerek, "erke" diye bir kelime uydurulmuş. TDK sözlüğünden başka, Ali Püsküllüoğlu'nun Arkadaş Türkçe Sözlük 'ünde de "erk" ile "erke" iki ayrı kelime olarak tanımlanmış. Hiçbir dayanağı yok tabii. Tıpkı "dram" ile "drama" gibi duruyor. Oysa aynı TDK'nin Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuz 'nda (1935) erk ile erke aynı kelimenin sadece gramer bakımından iki biçimi olarak tanımlanmıştı.
Ses benzerliğiyle türetilen eski örnekleri de hatırlayalım burada. Erken Cumhuriyet döneminin dil çalışmalarında garip bir durum var. Bir yandan, yabancı kelimelerin ayıklanıp dilden atılması için öz Türkçe kelimeler türetiliyor, bunun için Türkçenin en eski kaynaklarına kadar iniliyor; bir yandan da Avrupa dillerindekilere benzer kelimeler türetiliyor. Yeni kelime türetilirken sesleri benzeyen söz birimleri özellikle aranıyor. Fransızca hegemony'den egemenlik, image'dan imge; général'den ("umumi" anlamında) genel, genlik, genleşme; commandant 'tan komutan; Yunanca akson'dan eksen kelimeleri ses benzerliği gösterdiği için ya Asya Türkçesinden ya da Anadolu ağızlarından alınan, anlamları özgün bağlamlarından kaydırılarak türetilmiş kelimelerdir. Şunlarsa, sadece ses benzerliğine dayanan yakıştırmalar: okul-école; belleten-bulletin; simge-sembol; isteri- hystérie; diyelek-dialect; ordonat (ordu + donatım)-ordnance; kanyak-cognac vb. Bunlardan biri olan organ - örgen ikilisini yukarda görmüştük. 2000'li yıllarda sözlüklerde yer alan, 2006'da da yeni bir enerji üreticisi olduğu söylenen bir aygıtı adlandıran erke 1930'lardan kalma bir kelime türetme "yöntemi"nin son örneği olarak görünüyor. Böylece, "erg"li, "org"lu yabancı terimlerin çoğunu ses benzerliğine dayanarak bulduğumuz kelimelerle ite kaka Türkçeleştirmiş oluyoruz.
Bülent Aksoy
10 Ekim 2021