Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

YAS VE YAS TUTMA

Yas çekilen acıların ifadesi, çaresizliğin itirafıdır.
Yas komutla olmaz. Yas yasakla tutulmaz.
Yas tutma - Çare bul - Derman ol.

TDK Dijital Sözlük’ te yas sözcüğünün hangi dilden olduğuna değinilmemiş ancak anlamı ölüm veya bir felaketten doğan acı; matem olarak açıklanmıştır.
Aynı sözlüğe göre matem de Arapça (ma:tem), Türkçe yastır.
Aynı Kurumun 1966 basımı sözlüğünde yas kavramanın çok sevilen bir kimsenin ölümünden duyulan veya yurdun başına gelen bir felaketten duyulan büyük acı, matem ve yas tutmak kavramının da bu acıyı eğlencelerden kaçınmak ve karalar giymek gibi davranışlarla açığa vurmak olduğu ifade edilmiştir.
 

Şemseddin Sami’nin Kâmûs-ı Türkî’ sinde yas maddesine yer verilmemiş ancak bir sıfat olarak yaslı sözcüğünün (s. 1183) karşılığı olarak bir hısımın ölümünden dolayı matem tutan, matem alameti olarak siyahlar giyinmiş ve zevk ve eğlenceden müctenip/(müçtenip: içtinap eden, çekinen, sakınan) açıklamaları yapılmıştır. Aynı sözlükte matem kavramı karşılığında yaslı sıfatı için yapılan açıklamalar aşağı yukarı yinelenmiştir. Ayrıca muharrem ayında yaşanan tarihi olay nedeniyle mersiyelerin okunmasından aşure dağıtılmasına kadar yapılan bir dizi gelenek açıklamalarına yer verilmiş ve matem gede/ matem tutulan ev, yas evi kavramlarına da yer verilmiştir.

Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’ ında yas maddesine yer verilmemiştir. Aynı Sözlüğün (s.677) de Arapça matem sözü karşılığında hüzün, keder, musibet zamanındaki ağlayış, yas açıklaması yapılmış ayrıca muharrem ayının ilk on günü yas tutularak mersiyeler (birinin ölümü üzerine duyulan acıyı anlatmak üzere yazılmış lirik metinler, ağıt) okuma âdeti örnek olarak gösterilmiştir.  

İsmet Zeki Eyüboğlu’ nun Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü’ nün (s.733) Arapça ye’s (acı, üzüntü, sıkıntı) den yas, ses uyumuna göre bir değişme sonucu olduğu açıklanmıştır.

Yine TDK yayınları arasında bulunan Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü ’nde (s. 560) çok önemli bilgiler verilmektedir. Yās sözcüğünün eski Türkçeden başlayarak kullanıldığı, bilimsel yayınlarda Arapça’ dan geldiği sıklıkla dile getirilmişse de Nemeth’in de vurguladığı gibi Arapçadan alınmış olamaz, Macarcada aynı anlama gelen  gyasz sözcüğü de Türkçeden alınmıştır denilmektedir. Eski Kıpçak dilinde yas biçiminde geçtiği, Oğuzcada ölüm, yıkım anlamına geldiği anlatılmaktadır. Sözcüğün anlamının ölüm veya felaketten doğan acı olduğu ifadelerinin yanında Türkmencede ölü gömüldükten sonra dağıtılan yemeğe de bu ad verildiği bilgilerini ediniyoruz.

Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adlı eserinde (s.516)  yas sözcüğünün eski Türkçe yās “ölüm, kayıp, hüsran” sözcüğünden evrilmiş, açıklaması vardır. 

Elimdeki Mahmut el-Kâşgarî’ nin Divan-i Lugâti't-Türk adlı eserinde, Kabalcı Yayınları.2016 (s.572) ‘ de yās: zarar, ziyan (al-waḍīˁa wa'l-χusrān /kayıp ve hüsran). Buradan alınarak (anıŋ telim yası tegdi ) O çok zarar etti cümlesi kullanılmıştır. Yās: Oğuz lehçesinde “ölüm, helak (mawt, halak) anıŋ oġlı yas boldı /onun oğlu halâk oldu veya öldü açıklamalarını okuyoruz.

Nişanyan, sözcüğün Kıpçakça: [Ebu Hayyan, Kitabu'l-İdrak, 1312] yās: al-ˁazā [eza, üzüntü] anlamına geldiğini de not etmiştir.
Nişanyan, matem sözcüğünün kökeninin Arapça msd mastarından ma’tam olduğunu, Türkçe yas karşılığı ölünün ardından uygulanan saygı ve üzüntü davranışları ayrıca cenaze töreni, cenazede ağıt yakan kadınlar topluluğu anlamalarına da geldiğini belirtmektedir.


İlhan Ayverdi’ nin dijital ortamdaki güncel Kubbealtı Sözlüğünde yas i. (Eski Türk. yās) Ölüm veya çok büyük bir felâketten duyulan acı ve bu acıyı belirtmek üzere yapılan şeyler, mâtem açıklaması yapılmıştır. Yas tutmak da bir acıyı, büyük bir üzüntüyü bâzı davranışlarla belli etmek şeklinde anlatılmıştır.
Aynı sözlükte matem sözcüğü içinde şu açıklamalar yapılmıştır. Sözcüğün kaynağı Arapça (ﻣﺎﺗﻢ) i. (me’tem > mātem) ‘dir.
1. Sevilen bir kimsenin ölümünden duyulan büyük acı ve bu acı sebebiyle ağlayıp inleme, zevk ve eğlenceden uzaklaşma.
2. Mağlûbiyet, ayrılık, istîlâ gibi büyük dert ve felâketlerin sebep olduğu derin üzüntü, keder ve ümitsizlik.
3. Muharrem ayının ilk on gününde Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesi ve Ehlibeyt’in uğradığı büyük felâketler sebebiyle, daha çok Şiîler’in vücutlarına zincirlerle vurup ilâhî ve mersiyeler okuyarak yaptıkları yas töreni.

Dilimizde matem sözcüğünden çok daha yaygın olarak kullanılan yas sözcüğünün Eyüboğlu’nun değindiği gibi Arapça ye’s sözcüğünden bir fonetik benzeşme sonucu dilimize girmediğini ve çok daha eskilerden başlayarak kullanıldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Matem sözcüğü daha az da olsa kullanılmaktadır ancak matem sözcüğünün daha çok şiir, şarkı dilinde geçtiğini görmekteyiz. 

Yas ve matem sözcüklerinden türeyen ad tamlamalarımız da bulunmaktadır. Yas/ matem tutmak, yasa bürünmek, karalar bağlamak, ağıt yakmak, yaslı, yas evi, yas yemeği gibi…

Daha önce https://www.kavrammutfagi.com/makale/bassagligi-taziye-kavramlari-uzerine ve
https://alicanpolat.com/1535-2/

Başsağlığı ve taziye kavramları ile ilgili olarak yukarıda linkleri bulunan yazıyı yazmış ve ölüm olayından sonra duyulan acıyı, çaresizliği, insanların bu acılarını ve üzüntülerini azaltabilmek için çaba gösterişlerini anlatmaya çalışmıştım. Bu okumakta olduğunuz yazı ise ona bir ek olduğu söylenebilir.

Yukarıda yas kavramının etimolojisini sözlükler aracılığı ile açıklamaya çalıştık. Sözlüklerin anlatımlarından “ yas ” olarak tanımladığımız kavramın konuşulabilmesi için öncelikle ölüm veya doğal bir afetin gerçekleşmiş olması gerekir. Aynı şekilde başsağlığı ve taziye kavramları konuşulabilmesi için de

a) Yas için bir insanın veya insanların ölmüş olması gerekir. İnsan dışında başka bir canlının, bir hayvan veya bitkinin ardından elbette acı ve üzüntü duyulabilir ama yas tutulmaz, başsağlığı dilenmez, taziyede bulunulmaz. Toplumumuzda son yıllarda sevilen bir hayvanın ölümü üzerine de özellikle sosyal medyalarda sıkça başsağlığı dilendiğine ilişkin yazılı, sözlü paylaşımlara rastlanılmaktadır. Ne var ki; bunlar, içinde moda-fantezi barındıran özentili davranışlardır. Bir ciddiyeti yoktur. Toplumumuzda bu kavramlar üzerine gelenekselleşen adetler yapılmaz. Örneğin bir taziye çadırı kurulmaz. Bir yas yemeği verilmez.
Yine bir başka örnek verilmek gerekir ise bir fabrikada patlama olmuş ancak ölüm veya yaralanma olayı yoksa yas tutulmaz.
Doğal olmayan bir olay nedeniyle, örneğin gıda zehirlenmesi nedeniyle insanlar hastaneye kaldırılmış ve hatta yaşamlarını yitirmiş olsalar da bir yas halinden söz edilemez.

b) Deprem, tayfun ve sel gibi doğal afetler nedeniyle yas tutulması veya yas ilan edilmiş olması o felaket nedeniyle insanların kayıplara uğramış olmasından değil uğranılan bu kayıpların yerine konması için geçen sürede çekilebilecek sıkıntılar nedeniyle duyulan acılardır.

 c) Üçüncü olarak gerçekleşen olayın büyük olması ve meydana gelmemesi için insanların elinden bir şeyin gelmemiş olması yani bir çaresizlik durumunun olması gerekmektedir. Eğer olayın engellenmesi için veya zararın ortadan kaldırılması için bir şeyler yapılabilecek ise bunların yapılmayıp yerine yas tutulması anlamını yitirmektedir.

d) Dördüncü olarak da meydana gelmiş üzücü, acı veren olayın oluşunda yas tutacak kişinin doğrudan bir eyleminin bulunmaması yahut da o olaya yardımının, katkısının olmaması gerekmektedir. Örnek göstermek gerekir ise bir katilin maktulünün yasını tutması veya yakınlarının yasına katılması söz konusu olamaz. Eğer o izlenimi verecek üzüntü belirten eylem, tutum veya davranış varsa bu iyi niyetten uzak, amacı başka bir ikiyüzlülüktür.

Hangi hallerde yas tutulacağını böylece belirledikten sonra nasıl nasıl tutulur o kavrama geçebiliriz. Yukarıda sözlüklerdeki açıklamalarda görüldüğü gibi yas bir acıyı, büyük bir üzüntüyü insanların belli tutum ve davranışlarla belli etmesidir.
Yasın ilk göstergesi ağlamaktır. Neşenin, sevincin, başarma duygusunun belirteci nasıl ki gülmek ise acı ve üzüntünün belirteci de ağlamaktır. Ancak ağlamak kişiden kişiye değişen bir davranış biçimidir. Kimisi ağlayamaz ama acısını içinden yaşayabilir. Ona böyle bir olay nedeniyle sen niçin ağlamıyorsun denilemez. Ağlamanın iki yönü vardır. Gerçekten de insan içinde yıkılan, bozulan ve yok olan şeylere karşı üzüntü duyar ve o acı ile elinde olmadan ağlar.
Bazı toplumlarda örneğin cenazenin ardından gözyaşı dökmek yerine çok daha farklı ritüeller yapılmaktadır. Afrika’da ve Yeni Gine’de yerli kabileler arasında cenaze şarkılar söylenerek içkiler içilip dans edilerek kaldırılabilmektedir.
Romanya'nın Maramureş İlçesi, Săpânța köyünde bulunan bir mezarlık görenleri ağlamak yerine gülümsetiyor.  Mezarlığın adı Merry Cemetery.  Parlak renkli mezar taşları (çoğu ahşap) ve orada gömülü olan insanların özgün ve şiirsel dille anlatılan yaşam öykülerinden küçük kesitler, sözler ve naif resimler görülmeye değer. Cenazenin burada defin işlemi de bir o kadar ilginç imiş ama rastlantı o ki bizim ziyaretimizde ölen, defnedilen kikse yoktu. Cenaze töreninde ağlamak yokmuş, köyün bandosu eşliğinde çalınıp söyleniyormuş. Şarkının sözleri de genel olarak ladini şeylermiş, ölenin sevdiği müziklermiş.

Cenaze başında veya başka bir yerde bir de “bak ben de üzülüyorum” diyebilmek için ağlayanlar vardır. Bunların amacı aslında yas tutmak değil yas tutar görünüp ölüm olayının sonrasında oluşabilecek nimetlerden yaralanmaktır.

Yas tutmanın önemli göstergelerinden biri de ağıttır, ağıtlardır, ağıt yakmadır. Batı kültüründe bunun adı requiem’ dir. Büyük bestecilerin günümüzde de aynı ilgi ile dinlenen ünlü requiem’leri bulunmaktadır.

Bilindiği gibi ağıt, ağlamak eyleminden türetilmiş bir sözcüktür. Yas törenine katılanları ağlatmak amacıyla ölünün arkasından ağlanarak söylenen sözlere ve bu sözleri söyleme eylemine ağıt denilmiştir.

Ağıt sözcüğünün Arapçadaki karşılığı mersiyedir. Mersiyenin anlamı bir kimsenin ölümünden sonra onun iyiliklerini, üstün bilgi ve becerilerini, toplum içindeki saygınlığını ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılan manzûme, ağıt veya sagu/sağudur. Mevlana Celaleddin Rumi’nin ölüm yıldönümlerinde şeb-i arus töreninde söylenenler ve yapılan sema gösterileri bu konuda önemli bir örnektir.

Ağıtın tarihi Sümerlere, eski Çin’e kadar gitmektedir. Çin’de ölenin ardından 7 gün ağlama töreni düzenlenirmiş, Eski Orta Asya Türklerinde de ölünün ardından haykırarak ağlamak şeklinde bir yas tutma varmış. Yahudilerin ağlama duvarları ise herkesin bildiği bir konudur. Antik Yunan mitolojisinde de birçok öyküde yas tutulduğunu bilmekteyiz. Birçok kültürde ağıtın varlığı, uygulama şekilleri bilinmektedir. Şii mezhebine inananlar da Kerbela’da yaşananları anmak için Muharrem ayının ilk 10 günü yas tutmakta, bu süre içinde insanların zincirlerle bedenlerine vurarak kendilerini yaralamalarına da rastlanılmaktadır.

Ağlama için özellikle kadın “oyuncular” kullanılmaktadır. Cenaze sahibi ekonomik gücüne göre yeterli sayıda kadın ağlayıcı tutmakta ve onlar taziye sırasında ağlamaktadırlar. Onların arasında saçlarını yolanlar, üstünü başını yırtanlar ve daha önceden yazılmış ağıtları, şiirleri okuyanlar da vardır. Bu kadınlar bu sayılan işleri profesyonel olarak yapmaktadırlar. Nerede cenaze varsa oraya koşmaktadırlar. Yüzlerindeki peçeyi kaldırsanız nerede ise gülebilecek bir yüz ile karşılaşabilirsiniz. Ankara’da ben orta öğrenim yıllarında Numune Hastanesi bahçesinde böyle kadınlar görmüş,  inanmakta çok zorlanmıştım.

Yas tutmanın önemli bir şekli de zevk ve eğlenceden uzak durmaktır. Bu insan doğasına uygun bir davranıştır. Gülme ve ağlama eylemleri aynı anda yapılamaz. Gülmek ve ağlamak yaşamın iki yüzüdür ancak bunların yerleri ayrıdır. Gülünecek yerde ağlanmayacağı gibi ağlanacak yerde de gülünmez. İnsanlar acıları, üzüntüleri taze iken çevrelerinde neşeli, eğlenceli şeyler görmek istemezler. Diğer insanlar da gerek ölüye ve gerekse ölenin yakınlarına duydukları saygının bir sonucu olarak bu kurala uyarlar.
Şimdilerde azalsa da eskiden cenaze çıkan evde, ölü evinde veya daha doğru bir anlatımla yas evinde bir süre radyo ve televizyon açılmazdı. Şarkı türkü söylenmezdi, içki de içilmezdi. Cenaze yakınları siyah giysiler giyerlerdi.
Yas, kişiler, yakın akraba, eş dost arasında tutulacağı gibi toplumun çoğunluğunca tanınıp sevilen kişiler veya toplumun çoğunluğunu ilgilendiren, üzen felaketler için de tutulabilir. Zaman zaman devlet tarafından bu gibi durumlarda yas ilan edilmektedir. Devlet tarafından yas ilan edilmesi öncelikle bayrağın yarıya indirilmesi, televizyon ve benzer kitle iletişim araçlarında ekranların bir köşesinde siyah kurdele şekli konulması, eğlence programlarının yayından kaldırılması ve ölenin yaşam öyküsüne ilişkin bilgiler verilmesi gibi şeylerdir. Ölen kişi veya yaşanan felaket için mevlit veya Yasin okuma, okutma, ilahiler söyleme gibi şeyler yas değil tümüyle dinsel yakarı ve dualardır.

Sorun bu kararların alınıp uygulanmasında değil yasaklanan iş ve eylemlerin, yayından kaldırılan programların eğlence kavramına girip girmediği noktasında toplanmaktadır. 1991-1995 yılları arasında Eski Yugoslavya’yı oluşturan bölgelerden Hırvatistan ile Sırbistan arasında yakın tarihin en kanlı iç savaşlarından biri yaşanmıştır. Aynı apartmanda iki ayrı daireyi kullanan aileler sabah birbirlerini öldürecek bir kardeş kavgasına uyanmışlardır. Halkın yaşamı atılan bombalardan ve keskin nişancıların mermilerinden korunabilmek için sığınaklarda geçmektedir. İşte öyle bir savaş ortamında TRT’nin yaptığı bir belgeseli televizyonda seyretmiştim. Kendisi ile röportaj yapılan genç bir bale öğretmeni idi. Çevresinde yaşları çok küçük kız ve oğlan öğrenciler vardı. TRT yapımcısı soruyor, korkuyor musunuz diyor. Cevap olarak öğretmen elbette korkuyoruz, ama burada, bu sığınakta güvendeyiz diyor.  Bu savaş ortamında siz bale eğitimi veriyorsunuz, bunun bir çelişki olduğunu düşünüyor musunuz diye yeni bir soru soruyor. Öğretmen hiç duraksamadan hemen cevabını veriyor. Hayır diyor, sığınak dışında askerlerimiz ve diğer görevlilerimiz gerekeni yapıyor. Bizim, öğrencilerin ödevleri teorik ve pratik derslerini en iyi şekilde yapmaktır. TRT muhabiri gördüklerini anlayamıyor ve dışarıda birileri ölürken siz burada bale dersi veriyorsunuz!  şeklinde yeni bir soru daha soruyor. Bu kez öğretmen biraz ciddileşiyor ve biz ders veriyoruz, öğrenciler eğitim alıyorlar.
“Hiç birimiz eğlenmiyoruz, yasımızı tutuyoruz ama dersimizi aksatmıyoruz” diyor.

İşte böyle bir durumda hangi programlar eğlence programı sayılacaktır, sorun budur. Bir klasik müzik festivali konserleri ve festival master class çalışmaları yahut da bir tiyatro eseri, bir sinema gösterisi eğlence sayılabilir mi?

Eğlence amaçlı müzik veya başkaca benzer sahne gösterileri konumuz dışında kalmaktadır.

İçki satışı yasakları veya lokantada içki servisi yasağı yas tutma uygulamasına niçin aykırı olur? İçki içmek bir eğlenme biçimi midir? Eğer bu doğru ise içki içmemek bir üzülme biçimi midir? Bunu anlamak zordur.
Eskiden 10 Kasım günü de benzer bir yasak söz konusu idi. Turgut Özal döneminde kaldırıldı. Yaşananlar göstermiştir ki; bu yasaklar hiçbir işe yaramamaktadır. Komutla tutulan yas “şekilde” kalmaktadır. Yas insanın içinde bulunduğu güçlü duyguların sonucu olarak yaşanır. Yas tutulması, yasaklansa bile o acıyı çeken, yaşayan insan o duygularının önüne geçemez. Ağlar, durgunlaşır, aştan ekmekten kesilir… Çevresi ile etkileşimi zayıflar.

Yas ve yas tutma empatinin bir türüdür. Ölenin, ölürken çektiği acıyı insanın kendi zihninde içselleştirmesidir. Veya onun ölümü ile yakınlarının duyduğu eksikliği, bu eksikliğinin yarattığı sıkıntıları onların her birinin yerine kendini koyarak anlamaya çalışmaktır. Onların yanında olduğunu, onlara yardım için hazır olduğunu açıklamaktır.

Büyük şairimiz Nazım Hikmet’in “Güneşi İçenlerin Türküsü” adlı şiirinin bir dizesi  “Vaktimiz yok onların matemini tutmaya” şeklindedir. Bu dize ile Nazım Hikmet yas ile oyalanmanın zamanı değil ondan daha önemli işlerimiz var derken ölenlerin acılarını yüreğinin en derinlerinde duymakta ve yaşamakta, yaslarını gözyaşı dökmeden tutmaktadır. 

Belli bir kimsenin ölümünden sonra veya büyük bir felaket yaşanmasının ardından elbette devlet tarafından yas ilan edilebilir veya bir ulus için belli günler yas günü olarak kabul edilebilir. Bunlar ulusun kıvançta olduğu kadar tasada da birlik olduğunu, olabildiğini gösteren güzel uygulamalardır. Bu kararların alınmasında ve uygulanmasında yetki ve görev sahiplerinin niyet ve amaçları sorunun da cevabıdır. Bu kararları alacak politik gücün iç ve dış kamuoyu beklentileri ile hareket etmesi kabul edilemez. Bu türden kararlar, örneğin festivallerin yasaklanması için bir bahane olarak kullanılmamalıdır.

Bu yasaklamaların en günceli halkın ödediği vergilerle halka anayasal sınırlar içinde bağımsız ve tarafsız yayın yapması gereken TRT’ nin Cumhuriyetimizin 100. Yıl kutlamaları kapsamında program düzenini değiştirmesidir. Gerekçe 7 Ekim 2023 tarihinde terörist HAMAS ile sağcı-faşist Netehyahu yönetimi arasında başlayan ve her an çevresine yayılma olasılığı bulunan pis bir savaşta yaşamlarını yitiren, evleri yıkılan ve açıkta kalan Filistinli ve İsrailli sivillerin acılarıdır. Özellikle Filistinlilerin acıları gerekçe gösterilmiştir. Gösterilen bu gerekçelerin amaçları anlaşıldığı kadarıyla insani olmaktan çok dini kaygılardır.

Ortadoğu’da yaşanmakta olan trajedi yas tutmayı değil üzerinde kısa, orta ve uzun vadeli politika perspektifleri içinde düşünmeyi gerektirmektedir. Sadece insani yardım amaçlarıyla sınırlı bir düşünce yeterli değildir. Bu bölgede akan kanı durdurduktan sonra kalkınmayı, kalıcı bir barışı sağlayıcı plan ve programlar uygulanmalıdır. Yapılması gerekenler bölge insanları, komşu ülkeler ve Birleşmiş Milletler için bunlardır. Bunlardaki çaresizliği gizlemek, bir şeyler yapmış olmak görüntüsü vermek için yas ilan edilmesi, kendi adıma söyleyeyim, doğru bir karar değildir. Hele de benzer maceralar yaşamış, emperyalizmin satırının altından kıl payı kurtulmuş bir halkın laik, demokratik bir hukuk devleti ülküsünü sağlam bir temele oturtmuş olmanın kıvancını, bu coşkunun 100. Yılını kutlamaktan vazgeçmek büyük yanlıştır. Türkiye 100 yıllık deneyimleri ile dünya halklarına örnek olabilecekken sanki bu bir kusur imiş gibi kutlamaktan sakınmak, çekinmek başka amaçlara hizmet eder. 

Yukarıda anlattığımız Hırvat bale öğretmeninin inançla söylediği gibi yasımızı da tutabilir kıvançla kutlamamızı da yapabiliriz. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, halkımız o olgunluk düzeyindedir.

21.l0.2023

Ali Can Polat

Yorumlar

SON EKLENEN MAKALELER

Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)!
Farklı Akıl(lar)!
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
SAMİ SELÇUK
SAMİ SELÇUK
ÖRTMENİM
ÖRTMENİM
UYUTMA YASASI
UYUTMA YASASI
HAFIZA-İ BEŞER
HAFIZA-İ BEŞER
KAIROS - SENKRON
KAIROS - SENKRON
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
MEB ve Maarif Modeli
MEB ve Maarif Modeli
SEVAN NİŞANYAN
SEVAN NİŞANYAN
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
PROKRUSTES’ in YATAĞI
PROKRUSTES’ in YATAĞI
KARNAVAL
KARNAVAL
DİSİPLİN
DİSİPLİN
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
Yazarak Gitmek
Yazarak Gitmek
ALFABE
ALFABE
DEVE
DEVE
MERKANTİLİZM
MERKANTİLİZM
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
Yakın Dil
Yakın Dil
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
KUTU KUTU PENSE 
KUTU KUTU PENSE 
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
ŞERİAT
ŞERİAT
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
NOSTALJİ
NOSTALJİ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
SADAKA VE SADAKAT
SADAKA VE SADAKAT
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
BULUTTAN NEM KAPMAK
BULUTTAN NEM KAPMAK
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
PISA NEDİR?
PISA NEDİR?
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
IKAROS
IKAROS
LABYRINTHOS / LABİRENT
LABYRINTHOS / LABİRENT
PYGMALION
PYGMALION
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ÜMMET – MİLLET
ÜMMET – MİLLET
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
PİRİNÇ
PİRİNÇ
PEYGAMBER
PEYGAMBER
UMUT - UTKU
UMUT - UTKU
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
DİNGO’ NUN AHIRI
DİNGO’ NUN AHIRI
DARISI BAŞINA
DARISI BAŞINA
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
DANSÇI MAYMUNLAR
DANSÇI MAYMUNLAR
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
GELİN – GÜVEY- GERDEK
GELİN – GÜVEY- GERDEK
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
GÜNAH KEÇİSİ
GÜNAH KEÇİSİ
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
TROLL - TROL
TROLL - TROL
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
NEFRET DİLİ
NEFRET DİLİ
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SECCADE
SECCADE
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
KARIŞIK – KARMAŞIK
KARIŞIK – KARMAŞIK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
ANASININ GÖZÜ
ANASININ GÖZÜ
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
İLETİŞİM, MİZAH ve HOŞGÖRÜ
İLETİŞİM, MİZAH ve HOŞGÖRÜ
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
NARTHEX
NARTHEX
MÜJDE
MÜJDE
İBRET
İBRET
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
APERİTİF
APERİTİF
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
AHMAK
AHMAK
BÜTÇE
BÜTÇE
AHLÂK
AHLÂK
Başparmaklarımız
Başparmaklarımız
MENDİL
MENDİL
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TUTUM
TUTUM
SÜRTÜK
SÜRTÜK
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
ETİYOLOJİ
ETİYOLOJİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
BAY -  BAYAN
BAY -  BAYAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RÜZGÂR
RÜZGÂR
KALPAZANLIK
KALPAZANLIK
POLİTİKA
POLİTİKA
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
BANLİYÖ
BANLİYÖ
SATRANÇ
SATRANÇ
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
Ahmet Vefik Paşa
Ahmet Vefik Paşa
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
KITA ADLARI
KITA ADLARI
POLO - MİNYATÜR
POLO - MİNYATÜR
AMATÖR-PROFESYONEL
AMATÖR-PROFESYONEL
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
BURUK  ACI
BURUK  ACI
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
KARGA TULUMBA
KARGA TULUMBA
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
ANLAM SANATLARI
ANLAM SANATLARI
ACABA
ACABA
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
DOSTA VİSKİ
DOSTA VİSKİ
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
P H A E T H O N
P H A E T H O N
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
NATO KAFA NATO MERMER
NATO KAFA NATO MERMER
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
İBADET YERLERİ
İBADET YERLERİ
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
FİKİR VE ZİKİR
FİKİR VE ZİKİR
ADAM GİBİ ADAM
ADAM GİBİ ADAM
Diderot Etkisi
Diderot Etkisi
MİLKA
MİLKA
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
KOT PANTOLON
KOT PANTOLON
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
AKINTILAR,  AKIMLAR
AKINTILAR,  AKIMLAR
KUTSAL
KUTSAL
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
ESOTERIC,  BÂTINÎ,  İÇREK
ESOTERIC, BÂTINÎ, İÇREK
BOYKOT
BOYKOT
SABO - SABOTAJ
SABO - SABOTAJ
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
OPERALAR
OPERALAR
SINCERE - Sine Cera
SINCERE - Sine Cera
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
BELLONA ve SHELL
BELLONA ve SHELL
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
AYAK
AYAK
DİASPORA
DİASPORA
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
URBA
URBA
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
ROMAN
ROMAN
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
KORO, BALE, HORON
KORO, BALE, HORON
FRENGİ
FRENGİ
FRANKLAR, FRENKLER
FRANKLAR, FRENKLER
LOJİ'LER
LOJİ'LER
TUZ
TUZ
ENTELEKTÜEL
ENTELEKTÜEL
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
ENERJİ
ENERJİ
PORT, YANİ LİMAN
PORT, YANİ LİMAN
Turunçgiller
Turunçgiller
Nomos'tan Namusa
Nomos'tan Namusa
Ev
Ev
Fil
Fil
Kültür Nedir?
Kültür Nedir?
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Aristokrat
Aristokrat
Despot, Tiran, Diktatör
Despot, Tiran, Diktatör
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Efendi
Efendi
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
"Kosmos"tan Gelenler
"Kosmos"tan Gelenler
Barbarlar
Barbarlar
"Kapital"in Eserleri
"Kapital"in Eserleri
İlk Konservatuvarlar
İlk Konservatuvarlar
Tekhne, Ars, Sanat
Tekhne, Ars, Sanat
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
Terim Ne Demek?
Terim Ne Demek?
Ütopya
Ütopya
Melankoli
Melankoli
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
YALAMA OLAN  "SÖYLEM"  TERİMİ
YALAMA OLAN "SÖYLEM" TERİMİ
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2:  EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2: EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1:  BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1: BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!