Ütopya
"Ütopya" kelimesinin anlamını bilmeyen yoktur. Ama bu kelime nasıl türetilmiş, bunu herkes bilmeyebilir. Kelimeyi türeten İngiliz düşünürü, siyaset adamı Thomas More, 1516'da çıkan kitabına Utopia adını vermiş. Burası ideal bir toplum düzeninin kurulmuş olduğu hayalî bir ada. More bu terimi iki Yunanca söz birimini, bir önek ile bir kökü birleştirerek türetmiş, şöyle:
eu, iyi + topos, yer: iyi yer, iyi ülke.
ou, yok, olmayan + topos, yer: olmayan yer, olmayan ülke.
More öneklerin ilk seslerini düşürünce, bu birleşim utopos olur; buna pek çok dilde yer adlarında kullanılan ia- sonekini ekleyince kelime ortaya çıkar. More demiş oluyor ki, öylesine iyi, âlânın da âlâsı bir ülke ki böylesi hiçbir yerde bulunamaz...
Terimin anlamı yüz yıla yakın bir süre sonra genişletilerek mükemmellikle tanımlanabilecek ideal amaçlara uyarlanmış. More'dan aşağı yukarı yüz yıl sonra İtalyan yazar Tommaso Campanella'nın (1568 - 1639) yazdığı Güneş Ülkesi de bir ütopyadır. Geriye doğru düşünürsek, Platon'un Devlet adlı diyalogu türün ilk örneğidir. More da, Campanella da ütopyalarını Platon'dan esinlenerek yazmışlar zaten. Besteci, yazar İlhan Mimaroğlu 1997'de yayımladığı kendi ütopyasına Yokistan Tasarısı adını vererek terime bir Türkçe karşılık türetmiş.
Dystopia ondokuzuncu yüzyıl ortalarında utopia üzerinden, onun karşıtı olarak türetilmiş. Douglas Harper 1844'ten önce tıpta, "bir organın yerinden çıkması" anlamında kullanılan bu terimi 1868'de John Stuart Mill'in yeni bir anlamda kullandığını yazıyor. "Kötü yer" anlamına gelen kelimenin başındaki önek Yunanca dys- kötü, hastalıklı, bozuk, zor demek. Kullanımı yirminci yüzyılda yaygınlaşmış. Gelecekte ortaya çıkabilecek, tarihte benzeri görülmemiş totaliter yönetimleri ya da bir nükleer savaşla insan soyunun karşılaşabileceği çok büyük yıkımları dile getiriyor. Edebiyatta da işlenmiştir. George Orwell'in Bin Dokuz Yüz Seksen Dört (1949), Ray Bradbury'nin Fehrenheit 451 (1953) adlı romanları türün en tanınmış eserleri.
Tıpta kullanılan dizanteri, disleksi terimlerinde de aynı önek var. Farsça kökenli düşman kelimesinin başındaki söz birimi de aynı; bu dilde de "kötü, bozuk, uğursuz" anlamına geliyor. Farsçada duşman, kötü niyetli, kötücül demek.
Bu iki "topia"ya 1966-1967'de, yine çok ilgi çekici olan bir üçüncüsü eklendi: Fransız filozof Michel Foucault'nun türetip işlediği, Fransızcadaki yazımıyla hétérotopie, heterotopya. Birleşimin birinci birimi olan hetero- "değişik, farklı, öteki" demek olduğuna göre, bu terim "değişik, farklı, öteki yer" anlamına geliyor. Heterotopya hem bir maddi varlığı olan, hem de ancak bir fikir olarak var olan bir yer. Herhangi kamusal bir alan bir heterotopya olabilir. Sınırlandırılıp başka yerlerden ayrılmış bir alandır orası. Kendi dışındaki yerlere kıyasla varlık kazanan heterotopyada toplumun geride kalan büyük kesimi onun sınırlı mekânında silikleşir, zayıflar, orada görülen davranış biçimleri karşısında bir dönüşüme uğrar. Foucault heterotopya için örnekler verir: müzeler, antik şehirler, fuarlar, barlar, hapishaneler, mezarlıklar, daha birçok yer, yani pek çok insanın bulunduğu, bulunabileceği yerler. Bize ait olan, bizim hâkim olduğumuz, güvendiğimiz bir mekândan çıkıp birbirini hiç tanımayan, birbirine hiç benzemeyen insanların girip çıktığı bu gibi mekânlar farklı, değişik bir anlam dünyasını temsil etme olasılığını barındırır; yani hem vardır, hem yoktur, Foucault'nun deyişiyle "mekânsız mekânlar"dır. Kısacası, ütopyanın iyi, ideal ama var olmayan, hayal edilen bir yer olmasına karşılık heterotopya, "ötekilerin, başkalarının, değişik, farklı" mekânıdır.
Yunancada yer anlamına gelen topos birimi, bir kara parçasının doğal yapısını, engebelerini, düzlüklerini, çeşitli özelliklerini kâğıt üzerinde çizgilerle gösterme işi anlamına gelen "topografya" teriminde de geçer. Bir de , daha az bilinen "topoloji" terimi var; TDK sözlüğünde, "Geometrik cisimlerin nitelikleriyle ilgili özelliklerini ve bağıl konumlarını, biçimleri ve büyüklüklerinden ayrı olarak alıp inceleyen geometri dalı" olarak tanımlanmış.
Bülent Aksoy
27 Şubat 2021