OPERALAR
Opus Latincede eser, iş, emek, gayret demek. Hind-Avrupa kök dilinde "çalışmak, bol miktarda ürün elde etmek" anlamına gelen *op biçiminden çıkıyor. Opus kelimesi batı dillerinde her türden "sanat eserleri" hakkında kullanılır, örneğin Latince magnum opus büyük eser, şaheser demektir. Op kısaltmasıyla kullanılması musıki eserlerine özgüdür. Bir bestecinin verdiği eserlerin sıra numarası ya da yayım numarası verilirken kullanılır; Brahms'ın op. 77 keman konçertosu gibi.
Opera da "eser, iş, emek" demek, Latince opus'un çoğulu, ama bu biçimiyle nadiren kullanılmıştır. İtalyancada operaio ise işçi demek. Opera yeni bir beste türü olarak onaltıncı yüzyılın sonlarında İtalya'da, Floransa'da doğdu. Rönesans da İtalya'da doğmuştu; daha çok edebiyat, resim, heykel sanatlarında kendini gösteren Rönesans musıkişinasları da etkilemekten geri kalmadı. Opera bu yeni yönelişin musıkideki uzantısıdır.
Opera kelimesi de başka dillere İtalyanca üzerinden geçti; yüzyıllardır uluslararası bir terim olarak yerleşmiştir (Fransızca opéra; Almanca Oper; İspanyolca opera; Rusça opera vb). Neden opera denmiş, pek anlamlı görünmez ilk bakışta. "Opera" kelimesi aslında İtalyanca opera in musica, yani "musıki eseri" sözünün günlük halk dilindeki kısaltmasıdır. Onyedinci yüzyılın ilk operaları favola in musica (musıkili hikâye), dramma per musica (musıkili oyun) ve benzeri sözlerle adlandırılıyordu. Onyedinci yüzyıl Fransa'sında ciddi operalara tragedie en musique (ezgilendirilmiş tragedya) deniyordu.
Operet: İtalyanca operetta'dan, "opera"nın küçültme eki almış biçimi. Ondokuzuncu yüzyılda ortaya çıktı.
Operasyon: Latince kaynaklı kelimenin dilimizdeki kaynağı Fransızca opération. Anlamlarından biri ameliyat. Ameliyat dururken bu kelimenin anlamı var mı? Günümüzde chirurgie terimi kullanılıyor Fransızcada. Opération eskimiş, bu anlamda kullanılmıyor.
Asker-sivil güvenlik güçlerinin dilinde "harekât" anlamında kullanılıyor bazen. Bu anlamının yaygınlaşması Türkçede lüzumsuz bir ikilik yaratır. TDK Güncel Sözlük'te "harekât"ın "eskimiş" sayılması hem yanlış, hem de üzücüdür. Bu denli köklü bir kelimeyi dilden atalım, yerine "operasyon" kullanalım demekten başka bir anlamı olabilir mi bunun?
Oysa TSK'de "harekât" bugün de kullanılıyor. 1974'te Kıbrıs harekâtının adı "Barış Harekâtı"ydı; 1974'ten sonra mı eskidi? Suriye harekâtlarının adlarına bakalım: Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtları. Bir kelimenin "eskimiş" sayılabilmesi için kullananların çok azalmasından başka, aradan çok daha uzun bir zaman geçmesi gerekir.
TDK bir anlamı daha olduğunu bildiriyor: "dizi "eylem" anlamında da kullanılıyormuş! Kurumun sözlüğü kelimenin sıfatı olan "operasyonel"i de buyur etmiş. Yabancı dillerden alınan kelimeler dile yeni kavramlar kazandırdığı sürece değer taşıyabilir. Kelime, terim değil de, ek, takı almak zararlıdır. Çünkü alınan yabancı bir takı başka kelimelere de eklenecek, kullanımı arttıkça artacaktır.
Operatör. Bu kelime ilkin Fransızcadaki anlamıyla, yani cerrah anlamıyla Türkçeye girdi. Lüzumsuz bir alıntıydı, çünkü yerleşik bir karşılığı vardı. Büyük ihtimalle "operatör"ün "cerrah"tan daha önemli(!) bir kişi olduğu izlenimini uyandırmak isteyenlerin tıp diline soktuğu bir kelimeydi. Çok şükür, "cerrah"ı öldüremedi, onun gölgesinde kaldı. Yine de muayenehane levhalarında "operatör doktor" tamlamasını kullananlar var. Hem operatörün cerrahtan daha fiyakalı bir sıfat olduğu izlenimi uyandırılıyor, hem de halkın bunu anlamayabileceği olasılığına karşı tedbir alınarak "doktor" unvanı ekleniyor! Operatör zaten hekim ise ikinci kelimenin ne anlamı var? Düpedüz "cerrah doktor" anlamını veren bu unvanın kullanıldığı bir dil var mı! Bugün Fransızcada chirurgien deniyor cerraha. Opération gibi opérateur da eskimiş, artık kullanılmıyor.
Operate fiili İngilizcede "ameliyat etmek"; operation da surgery ile eşanlamlı olarak, ameliyat anlamında kullanılır, ama ameliyat eden hekime surgeon denir. Bu dilde operator herhangi bir makineyi, aleti, aygıtı çalıştırıp kullanabilen kimseye denir; telsiz, bilgisayar operatörü gibi. Ama biz İngilizcedeki bu anlamını da almayı ihmal etmemişiz. Oysa buna da bir Türkçe karşılık bulmak zor değil.
Kooperatif (< Fr. coopérative): Kelime anlamıyla "iş birliği; birlikte iş görmek, birlikte çalışmak". Kelime, bu tür ortaklığın amacını da tanımlıyor.
Op. cit. Akademik metinlerde göndermelerde kullanılan teknik terim. Anılan, zikredilen eser" anlamındaki Latince opus citatum teriminin kısaltması.
Manevra (L. manus, "el" + operari, "çalışma, iş görme"). Elle çalışma, el işi, elle iş görme, bir aygıtı elle çekip çevirme demek. İtalyancası manovra, Fransızcası manoeuvre; ikinci kelime İtalyancada ovra, Fransızcada oeuvre olmuş. Türkçede çeşitli anlamları var; bunlar bu iki dilden ayrı ayrı zamanlarda geçmiş olabilir.
Ordövr: < Fr. hors d'oeuvre (hors, "dışında" + ouevre). Kelime anlamıyla "asıl işin, asıl emeğin dışında", yani ana yemeğin dışında (sunulanlar, yenenler).
Ofis: op + Latince facere, "yapmak, etmek, iş görmek", görev yeri, çalışılan yer, makam. Türkçeye 1938'de, Toprak Mahsulleri Ofisinin adıyla girmiş. Pekâlâ Toprak Mahsulleri Müdürlüğü ya da Kurumu denebilirdi. Türk Dil Kurumunun çalışmalarına hız verdiği, Türkçenin lüzumsuz yabancı kelimelerden arındırıldığı yıllarda "ofis" kelimesinin alınmasına anlam vermek zor. 1941'de Petrol Ofisi şirketi, 1954'te de Devlet Malzeme Ofisi kurulmuş. Üçünde de "depolama" fikri var, bir sınır çiziyor. Gelgelelim, ofis, 1990'larda başka mecralardan gelen anlamcıklarıyla kullanım alanını iyice genişletti. Fransızca "büro" kelimesine epeyce alışmıştık ki, ofis ortaya sürüldü. Herhangi bir çalışma yerine ofis denebiliyor şimdilerde. "Rektörün ofisi", "profesörün ofisi", "memurlar ofislerinde" , "avukatlık ofisi" gibi. İş yeri, daire, oda, çalışma odası, yazıhane kelimeleri sanki geçmişte kaldı. Abartmıyorum, bir "ofis" modası var! Prof. Fahir İz'in "Dilde Moda" adlı yazısını hatırlıyorum (Tarih ve Toplum, 50. sayı, Şubat 1988). Prof. İz bu harikulade yazısında Farsçadan alınan kelimelerin daha sonra eşanlamlılarını Arapçadan aldığımızı (bu yüzden, Farsça şeb, Arapça leyl, Türkçe gece kelimelerini aralarında hiçbir anlam farkı olmadığı halde kullanmakta sakınca görmediğimizi), İtalyancadan aldıklarımızın daha sonra aynı anlama gelen Fransızcalarını kullanmayı tercih ettiğimizi (taraça [İt. terrazza], Fransızca teras [terrace], mobilya [It. mobilia, Fransızca möble [meuble] gibi), bunun aslında yüzyıllar boyunca süren bir "moda" olduğunu örneklerle gösterir. Prof. İz'e göre, bu modanın ana nedeni şudur: kendilerini "havass"tan sayan bazı kimseler yabancı dillerden alıp Türkçeye soktukları birtakım kelimelerin zamanla ortalığa yayılıp "ayağa düşmesi"nden rahatsız olmaları, artık çekiciliğini yitiren kelimenin yerine başka bir dilden aynı anlama gelen bir kelimeyi kullanmaya başlamaları, böylece kendilerini "kalabalık"tan kurtarmaya yeltenmeleridir. "Ofis" de öyle bir moda. Moda olan kelime bu defa İngilizceden geliyor...
Bülent Aksoy
22 Ocak 2022