POLİTİKA
Politika devleti yönetme sanatıdır. Kamusal bir ödevdir. İktidar muhalefet kavgası değildir.
Politika sözcüğünün sözlük anlamı devletin işlerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme kurallarının tümüdür. Daha geniş bir anlamda da devletin yönetimiyle ilgili özel görüş veya anlayışlardır.
Dilimizdeki eş anlamlı olarak kullanılan bir başka sözcük siyaset ve siyasadır.
Politika sözcüğü devlet yönetme sanatı anlamında, kökeni (ikos ekiyle) antik Yunanca politikē teχnē πολιτική τεχνη, Latince politica ve Fransızca politique olup dilimize İtalyanca politica sözcüğünün okunuş şekliyle politika olarak girmiştir.
Bilindiği gibi Polis eski Yunancada kent anlamına gelir ama o dönemin devletleri de esasen site, şehir devletleridir. Bu polis’lerde yaşayan insanlara, halka da Latincede populus denmektedir. Politika da polis’in ve populus’un işlerini yapmak demektir.
Aynı kökten türeyen sözcükler politik, politize, politikacı vb…
Politika sözcüğünün dilimizde ilk söylenişini 1876 tarihli Ahmet Vefik Paşa’nın Lügat-i Osmani’ sinde görmekteyiz.
Siyaset sözcüğü dilimizdeki politika sözcüğünden daha eski olup politika sözcüğü ile aynı anlamı taşımaktadır.
Kökeni Arapça at bakıcılığı, sāsa ساس mastarından türemiş olan siyasa sözcüğüne dayanmaktadır. Atın bakımını yapan kişiye de seyis deniyor. Siyaset de devletin bakım ve yönetimini üstlenme anlamına gelmektedir.
Dilimizde, siyasal ve siyasi sözcükleri de vardır. Ayrıca politika, yönetim sanatı dışında başka anlamlarla da kullanılmaktadır. Bir karar veya uygulamanın hukuki değil siyasi bir amaç taşıdığını söylüyorsak içinde kimi haksızlıkları da barındırdığını söylüyoruz demektir. Bu da yönetim sanatının kirlendiği anlamına gelir.
Yine dilimizde konuşma arasında, “gerçek bu değil siyaseten böyle” dendiğinde ortada bir yalan olduğunu, var olan durumun hukuki olmadığını kabul ediyoruz demektir.
Dilimizde siyaset sözcüğüyle ilgili olarak kullanılmakta olan bir başka sözcük de siyaset meydanıdır. Siyaset meydanı, televizyon programcısı Ali Kırca’nın belleğimize kazınan ve ekranlarda 19 yıl gibi çok uzun denebilecek bir süreyi kapsayan ve daha çok siyasal konuların tartışıldığı programının adından başka “ölüm cezalarının infaz edildiği meydan” anlamına da gelmektedir.
Neden hakkında ölüm cezası hükmü verilen insanların darağacına çekildiği yere hukuksal bir kavram yerine siyaset meydanı tanımı yapılmıştır. Burada verilen hükmün içine siyasal amaçların, kaygıların karıştığı, karıştırıldığı itiraf edilmiş olmaktadır.
Bunları yazarken kitaplığımın raflarında duran Victor Hugo’ nun Bir İdam Mahkûmunun Son Günü ve yine karşı rafta duran hocam, Ord. Prof. Dr. Faruk Erem’in Bir Ceza Avukatının Anıları adlı yapıtları gözüme ilişiyor. Yazıhanesinde, bir öğle üzeri imzaladıktan sonra bir eliyle kitabı uzatıp bir eliyle omuzumu sıkarken gözündeki üzgün ifadeyi anımsıyorum. Başını yazıhanenin Kızılay’a bakan penceresine dikip, delikanlı dedi, adalet… “altına bir miktar bakır, nikel karıştırsan yine altındır. Sadece ayarı biraz düşmüştür, hepsi o kadar. Ama adaletin içine yabancı herhangi bir şey karıştırırsan artık ortada adalet diye bir şey yoktur, kalmamıştır”
Hocamın beynime altın harflerle yazılan bu sözlerini meslek yaşantım boyunca kendime kılavuz yaptım, yapmaya çalıştım. İşte bu yüzden ne zaman “bu karar veya uygulama hukuki olmaktan çok siyasi anlam taşıyor” şeklinde bir söz duysam dünyalar başıma yıkılır. Siyaseten, politika gereği bir insanın cezalandırıyoruz diye öldürülmesinin ne utanç verici bir şey olduğu düşünürüm.
Politika hukuk çerçevesinde yapılırsa bir anlam taşır yoksa yapılan iş bir çetenin yaptığı işten farksız olur. Hukuk politikaya değil politika hukuka uyacaktır.
Bu ve benzeri haksız, hukuksuz karar ve uygulamalar halkın yönetime, hukuka olan güvenini zedeler. Yönetim ile ödevli kişilerin, politikacıların yalancı olduğu izlenimi toplumda yaygınlaşır. Giderek politikanın da iyi bir şey olmadığı kanısının toplumda yerleşmesine neden olur. Oysa politika, gerçekte birilerinin yaptığından daha güzel bir anlam taşır ve yapılması gerekli olan toplumsal bir görevdir.
Sözcüğün gerçek anlamına dönülmeli, yönetim ile görevli olanlar toplumun genel yararlarını göz önünde tutarak kararlar alıp uygulamalıdırlar. Sözleri ile eylemleri birbirini doğrulamalıdır.
Politika ya da siyasetin başlıca amacının toplum yararı olduğu ilkesi asla unutulmamalıdır.
Bilindiği gibi demokratik toplumlarda birden çok kişi veya grup toplumu yönetmeye istekli olabilir. Toplum bunlardan birini veya bir grubu, bir partiyi görevlendirir. Yönetme isteği ile halk önüne çıkıp yapılan seçimi kazanan da kaybeden de amaç, yöntem ve içerik olarak bir tasarı ortaya koymuşlardır. Bunların hepsi değerlidir. Örneğin A yöntemi % 55 değerliyse B yöntemi de % 45 değerlidir. Bu gerçek hiçbir zaman unutulmamalıdır. Yapılan seçimi kazanan da kaybeden de, bu gerçekten hareket ederek yaptığı konuşmalarda asla toplum yararını unutmamalı ve saygıyı da elden bırakmamalıdır. Bunun ilk koşulu politikanın retoriğinin, söylemlerinin çirkinleştirilmemesi ile başlar.
Politikacılar, yöneticiler, yönetmek kadar yönetime ilişkin başka seçenekleri yani eleştirileri de dikkate almalıdır. Toplum yönetime getirdiklerine % 55 yönetme yetkisi verirken ikinci gelenlere de % 45 eleştiri yapma, muhalefet etme görevi vermiştir. İktidar muhalefetin, muhalefet de iktidarın görevini yapmasına engel olmamalıdır.
•Politikacıların kendisi veya yakınlarının yahut toplumun bir kesiminin çıkarlarına hizmet etmeye başlamasıyla toplumda ayrışmaların, huzursuzluğun ve çatışmaların olması kaçınılmazdır.
•Eğer iktidarıyla muhalefetiyle toplumun yönetilmesi amacı dışında söylemlerde bulunuluyorsa, kararlar alınıyorsa kargaşa çıkması kaçınılmazdır.
•Bir toplumda siyasi erklerin tamamı bir kişi veya bir zümrede toplanıyorsa, yasama, yürütme ve yargı güçleri denge ve denetim mekanizmalarının çalışmasına olanak bırakmıyorsa giderek bir kaosa sürüklenilmesi kaçınılmazdır.
•Toplumu bir arada tutan ana sözleşme, yani rejim toplumun bir kesiminin görüşleri dikkate alınmadan değiştirilmek istenirse kıyametin kopması kaçınılmazdır.
* Politik görevlere seçilenler görevlerinin öngörülen sürenin bitmesiyle sona ereceğini unutmamalı ve buna göre politika yapmalıdırlar.
Özetle söylemek gerekirse iktidarıyla muhalefetiyle tüm politikacılar politikayı karşılarındakilerle bir savaşa girmek ve bu savaşı kazanmak olarak düşünmemelidirler. Politika, hukukun sınırları içinde toplumun yönetilme gereksinimini karşılamak demektir.
Ali Can Polat
23.02.2022