BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
Ahmet Say Müzik Ansiklopedisi adlı eserinde ( s. 154) bam telini iki ayrı sözcük olarak yazmış ve karşılığı için de şu açıklamayı yapmıştır. Mızraplı sazlarda en kalın sesi veren tel. Ud’da, en alttaki (la) Kaba Dügâh, tamburda en üstteki (sol) Kaba Rast perdesi. Bu teller genellikle tempo tutmakta kullanılır, tek ya da çift tellidir demiş.
Meydan Larousse (s. 2/131)’ de bamteli veya bemm sözcüğünün Farsça olduğu üzerinde durulduktan sonra anlamını şu şekilde açıklanmıştır. a) Uzun, gür ve kaba sakal, b) Telli sazların en kalın teli. c) Türkçemizdeki telden bam teli türetilmiş ve sazın en kalın ses veren teli ve alt dudağın altındaki seyrek sakal telleri için kullanılmış olduğu not edilmiştir. Bam teline basmak veya dokunmak şeklinde oluşan deyimimiz bir kimsenin çok hassas olduğu bir konuya temas etmek veya kızacağı bir şeyi yapmak anlamına gelmektedir.
Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adını verdiği eserinde ( s. 64) müzikte pes perde teli açıklamasını yapmaktadır. Sözcüğün kökeni Farsça bam, bam’ dır
Şemseddin Sami Kâmûs-ı Türkî (s.217) Bam: Farsça çatı ve dam anlamlarına gelmektedir. Bamteli de yine bama sözcüğünden kaynaklanmakta ve sakal anlamına gelmektedir. Aynı zamanda bir sazın en kalın ses veren telidir.
Ferit Develioğlu Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Sözlük (s.79)’ da bâm öncelikle çatı, dam ve kubbe anlamındadır.
Bâm-ı bülend gök, yüksek çatı, bâm-ı çeşm üst gözkapağı anlamına kullanılıyormuş.
Bir de bunlara benzer bir tamlama daha var. Bâm-ı Mesih: İsa peygamber ölünce göğün dördüncü katına çıkarılmış işte gökte peygamber İsa’nın kıyamet gününe kadar oturduğu ve Mesihlik için dersini çalıştığı yer burası.
Develioğlu sözlüğüne göre bâm telinin bir başka anlamı da sakalın dudağa bitişik olan kalın telleridir.
İlhan Ayverdi’nin Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Lugatı’na göre de: Bam Teli: 1. Barbunya balığının alt çenesinin altında bulunan ve dokunma organı durumdaki, dinlenme hâlinde iken çene altına gizlenen iki tele verilen isim.
2. Alt dudağın altındaki kıllar: Mollazâde olmak hasebiyle küçük yaşından beri salıverdiği sakalını bilâhare bütün bütün başıboş bıraktığı için onun dahi elyâf-ı perîşânı, bâhusus bam telleri ve havâlîsi aşağıdan yukarı fırlak bulunurdu (Ahmet Râsim).
3. Telli sazlarda en kalın ses veren tel [Tamburda en üstte, utta en alttadır].
4. Mec. En hassas nokta: O muhayyel köyündeki muhayyel mezarlık ve o duygulu köy halkının kolektif hareketi bam telimden vurdu beni (Rauf Tamer).
Bam teline basmak (dokunmak): Bir kimseyi en hassas olduğu nokta üzerine giderek sinirlendirmek, öfkelendirmek anlamına kullanılan bir deyimimizdir.
Sözcüğünün kökeni Farsça bâm (bem) dir ve anlamı da evin üstü, çatı demektir. Türkçemizde biz ona dam diyoruz. Dam Farsçada ve birçok batı dillerinde dam (dame, dom, dome) ev veya evin hanımı anlamına gelmektedir. (Dame de Sion, Notre Dame gibi) Ancak Türkçemizdeki dam veya birçok bölgemizde halen kullanılan “tam” ile buradaki dam sözcüğünü ilişkilendirmemek gerektiğini düşünmekteyim. Bizim bam sözcüğünü bu anlamıyla almadığımızı veya bu anlamını hiç kullanmadığımızı söyleyebiliriz.
Bem, yukarıda açıklandığı gibi aslında bir müzik terimidir. Müzik terimi olarak kullanıldığında bam telinin doğru telâffuzu "bem teli" dir. Bem (veya bam) aynı zamanda sakalın dudağa en yakın olan yerinde çıkan kıllardır. Bu sakal telleri diğerlerine göre biraz daha kalındır. Müzik aletindeki o teller de diğerlerine göre daha kalındır. Bir de bunun karşıtı var. Karşıtı zîr (alt) dır ve o da anlam olarak en ince teli karşılar. En tiz sesi çıkartır. (zîr ü bem: Alt ve üst, ince ve kalın teller anlamındadır). Bunlardan ayrı olarak bir de barbunya balığının çenesinin altında, dudağının iki tarafında bulunan teller var. Bu organ balığa dokunma duygusu kazandırır.
Türkler Orta Asya’dan ayrıldıktan sonra çoğunlukla batı yönüne doğru göç etmişler. Göç yolları boyunca da birçok kavim ve ulusla karşılaşmışlardır. Selçuklu ve Anadolu Selçukluları ile daha sonra Osmanoğulları kendi dillerini geliştirmeyi savsamışlar, Farsça ve Arapçadan birçok sözcüğü alıp kullanmışlardır. Bu dillerden aldıkları sözcük, kavram ve terimleri Türkçe ile harmanlayıp yeni kavramlar da türetmişlerdir. İşte onlardan biri de bam teli kavramıdır.
En yüksek perdeden ses çıkaran bam/bem telinin sesini, bağıran, öfkelenen ve sesini yükselten kişilerin köpürmelerine, celallenmelerine benzetmişler ve buna bam teline basmak veya dokunmak adını vermişlerdir. Eğer birisinin duyarlı olduğu bir konuda üzerine giderseniz onun vereceği tepki bazen alınma, üzülme şeklinde ve bazen de öfkelenme şeklinde olabilir.
Dikkat edilecek olursa bu deyimin veya bam/ bem sözcüklerinin semantiğinde bir “daha” veya bir “en” özelliği var, yükseklik, kalınlık gibi. Yine bir “tel” söz konusu olmaktadır, sazın teli veya sakalın teli gibi. Barbunya balığının bazı türlerinin dudak kıyısındaki çıkıntıları da biz sakala benzetmişiz. Doğrusunu söylemek gerekir ise başka halklar “red mullet” adını verdikleri bu balığın sözü edilen çıkıntıları için sakal yakıştırması yapıp yapmadıklarını ben bilemiyorum.
Dudak altındaki sakaldan çekmek sanırım bir kişi için en duyarlı yerinden çekmek, dokunmak anlamına gelmektedir. Deyim yerinde ise kişi o noktaya dokunulunca, kendisini keçinin sakalından tutup çekilmiş gibi, aşağılanmış gibi hissedecektir. Bu da çok zor bir durum olsa gerek. Doğal olarak insan bu duruma öfkelenir.
Bam teline dokunmak deyimi bize özgüdür. Fransızca, İngilizce vb. batı dillerinde veya Doğu, Uzakdoğu dillerinde böyle bir deyim olmadığını düşünüyorum. Yukarıda sözünü ettiğimiz atalarımızın kendi dillerine olan özensizlikleri ve kayıtsızlıkları yeni tamlamalar yaparak biraz daha içselleştirilmiş, yerlileştirilmiştir. Bu türetme işlemlerinde doğal olarak Türk halkının mizah ve mecaz anlayışları da öne çıkmaktadır.
Bam teline basmak deyiminin köklerini ve öyküsünü bilmek bize dilimizi bilme ve kullanma yönünden birçok yarar sağlayacaktır.
09.06.2023
Ali Can Polat