GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
Bir eksik bir fazla bir yılda 365, ayda 30, haftada 7 gün vardır. 24 saatlik bir zaman dilimi içinde, birbirimizle iletişim kurarken bir haftayı oluşturan bu sözcükleri ne çok kullanıyoruz!
Günlük kullanımda 24 saate karşılık gelen zaman birimi bir gün olarak kabul edilmiştir. Güneş'in belli bir noktadaki meridyenden iki geçişi arasındaki zamanın yıl içerisindeki ortalaması bu süreyi oluşturur. Ay'ın hilal evresi ile ilk dördün evresi arasında yedi gün bulunur. Dördün sözcüğü ise bir aylık süre içerisinde dört adet dördün bulunmasından kaynaklanır. Ayın evreleriyle bir haftalık süre belirlenmektedir. Buradan hareketle yedi tane gün doğumunun bir araya gelmesi, haftaya ya da bir dördüne eşit olmaktadır.
Gece saat 24.00'den, ertesi gece 24.00’e kadar geçen zaman, saat dilimi bizim takvimlerimizde bir gün olarak gösterilmektedir.
Dilimizdeki gün adlarına baktığımızda bunların kökenlerine göre büyük oranda Osmanlı Hanedanlığı döneminde özellikle de Farsça ve Arapçadan alınarak dilimize sokulmuş olduğunu görmekteyiz. Dilimizde ve başka birkaç dilde gün adlarını özetleyerek gözden geçirelim.
Pazar
Her ne kadar pazar günü bizde, Batılı kültürlerde ve hatta tüm dünyada haftanın son günü, cumartesi ve pazar günleri de hafta sonu week-end olarak kabul edilmiş olsa da işin aslı biraz daha farklıdır.
Ortadoğu kaynaklı kutsal din kitaplarına göre Tanrı, koskoca evreni bir pazar günü yaratmaya başlamış ve altı günde işini tamamlamıştır. (Allah’ın bu âlemi 6 günde yarattığı Kur’an’ın 50. (“Kaf Suresi”nin 38. Ayetinde: Ve lekad halakne’s-semâvâti) ve’l-arza ve mâ beynehümâ fî sitteti eyyâmin ve mha messena min lügûbin) yarattığı) açıklanmıştır. Sonra Tanrı yorulmuş (!). İyi iş çıkardım doğrusu hak ettim, yedinci gün benim günüm olsun demiş ve yedinci günde sağ yanının üzerine yatmış, uzanmış, dinlenmiştir. O yüzden Museviler yedinci gün dinlenirler. İbranice şabbat “dinlenme günü” tuzsuz ekmek (hamursuz) yerler. (Tora) Tevrat’a göre: Güzel giyinip, süslenirler, çalışmazlar, evde yemek bile pişirmezler, ibadet ederler. Akıllı Yahudiler işi biraz daha ileri götürmüşler, cuma günü gün batımında başlattıkları şabat’ın içine pazar gününü de katmışlardır…
Fransızlar pazar günü için dimanche sözcüğünü kullanıyorlar. Larousse bu sözcüğün anlamını “premier jour de la semaine”, haftanın ilk günü olarak açıklıyor. Dimanche sözcüğünün öneki “di’ nin, Fransızcadaki Dieu/ Tanrı sözü ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.
Farsçada da pazar gününe, ilk gün anlamına yekşenbe deniyor. Şenbe bu dilde gün, sözcüğün öneki de yek yani ilk, birinci anlamında olup pazar bu haliyle ilk gün demektir. İbranice "şabāt" sözcüğü ortak Aramî kültürel etkileşimi ile Farsçaya da girmiş ve bu İbranice şabbat “dinlenme günü” sözcüğü Farsçaya şabbâ(t) şanba ~ şenbe ~ şenbih şeklinde geçmiştir. Farsçadan Türkçeye geçerken n>m değişmesi ile şembe şeklini ve kalınlık/incelik uyumu ile de çarşamba, perşembe örneklerinde olduğu gibi şamba, şenbe şekillerini almıştır.
Farsçadaki "bāzār", dilimize "çarşı, alışveriş edilen yer" anlamına gelen sözcükten gelmektedir. Macarcadaki "vásár", yani "pazar" veya "vásárnap" yani "pazar günü" sözcükleri de bu bağlam içinde değerlendirilmelidir.
Codex Comanicus'ta pazar kelimesi, bazar olarak geçmektedir. Bu sözcük, pazaryeri kelimesinden geliyor ve Farsça' dan dilimize geçmiş 1680 yılında Meninski sözlüğünde pazar sözcüğü “bâzâr güni” şeklinde tanımlanıyor.
Bilindiği gibi Eski Türk belgeleri genellikle o iş için bir tarih belirterek başlar. Önce oniki hayvanlı takvimin yılı, sonra o yılın ayı ve son olarak o ayın günü söylenir. Örnek :“Koyn yıl, törtünç ay, on yangı-ka” yani “koyun yıl(ının) dördünc(ü) ay(ının) on(uncu) gününde” şeklinde… Bu belgelerde bazen küz “güz, sonbahar gibi mevsimler de belirtilmiştir. Bunlara karşın eski Türklerde “hafta” (yedi gün) kavramı olmamış. Bu kavram Türkçeye İslâmiyet ile birlikte Farsça üzerinden girmiştir. Farsçada “Heft” “ yedi: 7 ” anlamına gelmekte olup “yedi gün” dilimize “hefte هفته “ “hafta” olarak girmiştir.
Pazartesi
Dünyada pazartesi gününün hafta başı, haftanın ilk iş günü olarak kabul edilmesinin nedeni gelişen ekonomik ilişkilerde üretim ile dinlenmenin ayrılmasına gereksinim duyulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Hafta içinde imal işleri ağırlıklı iken hafta sonları zorunlu dallar dışında hizmet dalları daha çok çalışmaktadır. Yukarıda anlatmaya başladığımız gibi birçok batılı ülkede haftanın ilk günü pazar olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle de pazartesi sözcüğü, pazar gününün ertesi anlamına gelmektedir. Uygurcada “erte” sözcüğü gün doğumu ya da gün anlamlarında kullanılmaktadır. Dilimizde arife/arefe önceden belirlenmiş günden öncesini ifade etmektedir. Erte sözcüğü ise Türkçe olup sonraki anlamındadır. Ertesi, bayram ertesi, bayramdan sonraki gibi o günden sonraki günü ifade etmektedir. Bu günün yani Pazar gününün başka dillerdeki ad ve anlamlarına aşağıda değineceğiz.
Bu sözcüğe bağlı olarak ertelemek sözcüğü de yapılması düşünülen, tasarlanan bir işin daha sonraki bir güne, bir tarihe bırakılması anlamına gelmektedir.
Salı
Bu sözcük dilimize Arapça (yevmü’s selase) üç sözcüğünden alınmıştır ve üç, üçüncü anlamalarını karşılamaktadır. TDK sözlüğüne göre de salı haftanın üçüncü günüdür. Sözcüğün özgün hali sali olup Filippo Argenti'nin 1533 yılında yazmış olduğu Regola del Parlare Turco adlı bir kitabında geçtiği söylenir.
Arapçadaki salisen sözcüğü üçüncü anlamında kullanılmaktadır. Sülüs sözcüğü de aynı kökten gelmekte olup üçte bir anlamını taşımaktadır.
Çarşamba
Sözcük dilimize Farsçadan girmiştir. Sözcüğün özgün hali “çaharşahba” dır. Haftanın dördüncü günü anlamına gelmektedir. Sözcüğün ilk şekli önce İbranice "şabāt" olup Aramca aracılığıyla Farsçaya girmiş ve bu şabbat “dinlenme günü” sözcüğü Farsçaya şabbâ(t) şanba , şahba ~ şenbe ~ şenbih şeklinde geçmiştir.
Farsçadan Türkçeye geçerken de n>m değişmesi ile şamba şeklini almıştır. Türk fonetiğine göre kalınlık/incelik uyumu gözetilerek çarşamba şeklini almıştır. Farsçada cahar/cehar dört sayısının karşılığıdır. Bu da çarşambanın haftanın dördüncü günü olduğunu göstermektedir.
İlk olarak 1303 yılındaki Codex Cumanicus'ta Farsça ve Türkçe karışımı bir dille "čaar sanbe" olarak geçtiği notuna rastlanılmaktadır.
Perşembe
Bu sözcük de Çarşamba sözcüğünde olduğu gibi dilimize Farsçadan girmiştir. Fars dilinde “penç” beş anlamına gelmektedir. (Penç+ab = Beş Su) örneğinde olduğu gibi haftanın dördüncü günü de dilimizde penç+şanba Perşembe olarak adlandırılmıştır. Sözcüğün ilk şekli önce İbranice "şabāt" olup Aramca aracılığıyla Farsçaya girmiş ve bu şabbat “dinlenme günü” sözcüğü Farsçaya şabbâ(t) şanba , şahba ~ şenbe ~ şenbih şeklinde geçmiştir.
Farsçadan Türkçeye geçerken de n>m değişmesi ile şembe şeklini almıştır. Türk fonetiğine göre kalınlık/incelik uyumu gözetilerek de perşembe şeklini kavuşmuştur.
Cuma
Dinsel yollamaların yoğun olduğu birçok metinde Cuma sözcüğünün cum'a olarak geçtiği görülmektedir. Sözcük dilimize Arapça' dan gelmiştir toplanma günü anlamına gelir. Bu sözcükle bağlantılı olarak cemaat, cumhuriyet, cem’an, camia, cümbür, cemiyet ve cima, cuma, cami, icma, içtihat, mecmu, mecmua gibi sözcükler türetilmiştir. Arapça' da bu kelimelerin kökleri “cm, cmm” dir. Cuma Müslüman topluluklar için özel bir önem taşımaktadır. Cuma günü öğlen vaktinde topluca cuma namazı kılınmasının ayrı bir önemi vardır. Hz. Muhammed döneminden başlayarak cuma günü birlik ve dayanışma, bazı sorunların da konuşulup karara bağlanma günü olarak kabul edilmiştir. Yine bu sözcüğe bağlı olarak dilimizde cem sözcüğü bulunmaktadır. Cem toplanma ve cem evi toplanılarak ibadet yapılan yer anlamına gelmektedir. Erkek adı olan Cem ise bunlardan farklıdır.
Cumartesi:
Cumartesi sözcüğü dilimizde sonradan türetilen bir sözcüktür. Cuma gününün ertesi anlamına gelir. Bilindiği ve yukarıda açıkladığımız gibi erte dilimizde sonraki anlamına gelmektedir. Pazartesi sözcüğü için söylediklerimizi cumartesi için de yinelememiz yeterli olabilir.
Dilimiz dışında başka birkaç dilde de haftanın günlerini bilmek ilginç olabilir.
İngilizce haftanın günleri (ptesi/pz): Monday, Tuesday, Wednesday,Thursday, Friday, Saturday. Sunday.
Fransızca haftanın günleri (ptesi/pz): Lundi, Mardi, Mercredi, Jeudi, Vendredi, Samedi, dimanche.
Almanca haftanın günleri (ptesi/pz): Montag, Dienstag; Mittwoch, Donnerstag, Freitag, Samstag, Sonntag.
Farsça haftanın günleri (ptesi/pz): yekşembe, düşembe, seşembe, çeharşembe, pençşembe, Cuma, cumaşenbe.
İbranice Arapça dillerinde haftanın günler (ptesi/pz): Yom rişon- Yevmu’l-ahad, Yom şeyni - Yevmu isneyni, Yom şlişi- Yevmu’s-sulesau, Yom revii - Yevmu’l-erbaau, Yom hamişi -Yevmu’l-hamis, Yom şişi Yevmu’l-cumati, Yom şabat, Yevmu’s-sebti
Gün sözcüğü Arapça yevm, İbranice yom olarak adlandırılmaktadır.
Yunancada haftanın günleri (ptesi/pz): kryaki, deftera, triti , tetari, pemtari penta, paraskari, savato.
İtalyancada haftanın günleri (ptesi/pz): Lunedì, martedì, mercoledì, giovedì, venerdì, sabato, domenica.
İspanyolca’da haftanın günleri (ptesi/pz): Lunes, martes, miercoles, jueves,
Viernes. Sábado, Domingo.
Batı dillerinde haftanın günleri daha çok gök cisimlerinin adlarından alınmıştır. Fransızca, İtalyanca ve İspanyolcada bulunan dimanche, domenico ve domingo tanrının günü anlamını içermektedir.
Sun + day = Sunday / Moon + day = Monday / Mars - Mardi/
Merkür - Mercredi /Jeudi - Jüpiter / Venüs - Vendredi / Satürn – Saturday.
Günler, haftalar, aylar derken aklım şu kronometre sözcüğüne takıldı. Bin yıllar öncesinin titan tanrısı Kronos’tan gelen chronomètre sözcüğü dururken niçin saat, heure, hour, uhr, clock, watch, timer gibi sözcüklere gereksinim duyuldu hiç anlayamamışımdır. Hele de şu watch sözcüğünü hiç sevmiyorum. En azından Batı dilleri için ileri sürülen görüşlerin hiçbiri bana inandırıcı gelmiyor. Kronos gibi kulağı okşayan güzel bir sözcük dururken onların hiçbirini değerli bulmuyorum! Biz mi? Biz işin kökenini pek kurcalamamışız, saat deyip işin içinden sıyrılıyoruz. Saat sözcüğü Aramca, İbranice, Arapça derken hoplaya zıplaya bize kadar ulaşmış. Gelir gelmez ben iyi saatte olsunlar dedim ama sesimi kimseye duyuramadım.
Sözcükler, kavramlar irdelemeye gör içinden neler çıkmıyor ki; sanırsın Pandora’nın kutusu. Çoğunlukla güzel şeyler var…
Ali Can Polat
08.04.2022