NOSTALJİ
Eski şeylerden, olaylardan söz ederken sıklıkla kullandığımız sözcüklerden bir tanesi de nostaljidir. Bu sözcüğü kullanırken genel olarak yüzümüzde bir hüzün, içimizde bir özlem belirir, ruhumuzu nahif bir iyimserlik hali kaplar. Konuşma ah, ahh diye devam eder. Nerdeee o eski günler, nerde o eski bayramlar… Bizim zamanımızda böyle miydi? Gibi cümleler birbirini kovalar. Keşke şöyle olsaydı, keşke böyle yapsaydık yerine iyi ki de yapmışız, o güzel anları bir kez daha yaşamak olanağı yok deriz. Ne varsa eskilerde var der, eskiyi olduğundan daha iyi, daha güzel gösterir, överken yeniyi, günümüzü küçümseriz.
Bunun adına nostalji diyoruz. Sözcük dilimize Fransızca nostalgie sözcüğünden alınmıştır. Nostalji, insanın evinden, yurdundan ayrı kaldığında onları düşünmesi, yanında, yakınında göremediğinde, bulamadığında duyduğu sıkıntılı durumlardır. Fransızca-Türkçe sözlüklere göre anlamı yurt özlemi, yurtsamadır. "Sıla hasreti, eskiye duyulan özlem" olarak tanımlanmaktadır.
Sözcüğün etimolojisine baktığımızda kökünü bulmak için eski Yunancaya kadar gitmemiz gerekiyor. Bu dilde nóstos /νόστος yurda dönüş anlamında gelmektedir.
Bizim eskilerin dâüssıla dedikleri şeyi gözümüzde daha iyi canlandırabilmek için İskender’in ordusu içinde bulunan bir grup efev(b)osu düşünelim. Henüz sakalı yeni çıkmaya başlamış gencecik çocuklar o günün koşullarında taa Makedonya’dan, Arkadia’dan, Atina’dan kalkmışlar gelmişler bizim Ankara’ya. Neymiş, İskender beyefendi hazretleri Gordion’un kördüğümünü çözecek ya da kılıcıyla o düğümü kesecekmiş!
Çocuklar zorlu askerlik koşullarında yorulmuşlar, hep evlerini, köylerini düşünüyorlar. Akşam olup ağustos böcekleri ötmeye başlayınca özlem burunlarının direklerini sızlatıyor. İçlerinde bir acı hissediyorlar, nereden geldik buralara diye öfkeleniyorlar ama yarı korkudan yarı da erkekliğe toz kondurmak istemediklerinden seslerini çıkaramıyorlar. İşte bu durumu ifade için bir kavram aramışlar… O kavram bizim bugün adına nostalji dediğimiz sözcükten başkası değil.
Yunanca sözcük yurda dönüş anlamını taşımaktadır. Hintavrupa dil grubunda sözcük, nos-to biçimine evrilmiş, sözcüğün bu biçimi ve Eski Yunanca álgos / άλγος yani acı sözcüklerinin birleştirilmesiyle (nostalgeia) son şeklini almış ve en sonunda da Fransızcada (nostalgie) olarak yerleşip kalmıştır.
Daha çok Akdeniz’i anlatmak için kullanılan Mare Nostrum, kavramı da “bizim deniz” anlamına gelmektedir. Mare (Fransızca mer: Deniz) ve Nostrum (Bizim, bize ait ev, yurt)
Aslında Akdeniz Batı dillerindeki şekliyle La Méditerranée, ( medium+ terra) karalar arasındaki deniz anlamına gelmektedir. Akdeniz’ e kıyısı olan ülkelerin denizcileri kendi aralarında konuşurlarken Mare Nostrum kavramını çok kullanırlar.
Özellikle tıp dilinde önemli bir yer tutan algos da acı, ağrı anlamına gelmektedir. Bu kökten türeyen sözcükler de algoloji (=ağrı bilimi) ve aneljezi (= bilinç kaybı dışında ağrısızlık), aneljezik ise (=bilinç kaybı olmadan ağrıyı dindirme) sözcükleridir.
Psikoloji bilimindeki nostalji kavramı geçmişin canlandırılması söz konusu olamayacağından veya yeniden aynı şeyler yaşanamayacağından önceden denenmiş şeyler, geçmişe ilişkin duygusal, acı-tatlı anılar göz önüne getirilerek duyulan ve adına özlem denen ruhsal durumlardır.
Nostalji yukarıda açıklamaya çalışıldığı gibi içinde bir acıyı (algos) barındırır. Bu tipik acının nostalji olarak tanımlanabilmesi için biz veya bizim( nostrum) acımız olması gerekiyor.
Acının en güzel ilacı unutmaktır. Unutmak için öncelikle zamana gereksinim vardır. Her tür acıyı azaltan veya unutturan en güzel ilaç zamandır. Nazım Hikmet ne güzel söylemiş dizelerinde: “kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.”
Bir acı yok sayılarak yok olmaz. O acı ister istemez bilinçaltımızda bir yerlerde saklanır.
Unutmak için de acıyı doğuran olayı ortadan kaldırmak gerekmektedir. Askerin sıla özlemi terhis ile sona erer. Ayrılıklar kavuşmalarla, hasret vuslatla sona erer. Özlemle biriken sevgi vuslatla çiçek açar.
Bunun dışında nostalji bizde yaygın olarak kullanıldığının aksine hastalıklı, marazi bir durumdur, naif bir kavuşma isteğidir. Yukarıda psikolojideki tanımına değindiğimiz bu duygu kavuşmanın sağlanması söz konusu olmadığından, özlem de hiç sona ermez.
Bunun tipik bir örneği son zamanlarda moda olan Osmanlı Nostaljisidir. Osmanlının geri gelmesi, o günlerin bir kez daha yaşanması olanağı yoktur. Ama bu hastalıklı düşünce kendilerine acı gelen gerçeği kabul etmez, etmek istemiz. Oysa bundan 2500 yıl önce Efesos’ lu hemşerimiz Herakleitos bütün yalınlığıyla söylemiş: “Bir Nehirde İki Kez Yıkanamazsınız.
Bu hastalıklı düşüncenin nedenlerini değişime karşı duyulan korku sonucu geçmişe sığınma, geçmişseverlik, bir anlamda gericilik olarak tanımlayabiliriz.
İlginçtir; nostalji yani gündedünü yaşamak isteği hep dündeki güzelliklerle sınırlı kalmaktadır.
Ne ilginçtir bu insanlar “Biz Osmanlıyız, Osmanoğullarındanız diye ortaya çıkmaktadırlar.” Ama; şunu ya bilmiyor veya unutuyorlar. Anlatmak istedikleri ülke Türk Devletidir. O devleti yönetenler de Habsburg’ lar, Romanof’ lar, Tudor’lar gibi Osmanlı Hanedanlığıdır. Yönetimi elinde tutan hanedanlık bütün ülke topraklarının (Memalik-i Osmaniye) nin kendilerine ait olduğunu, öldüklerinde bütün bu zenginliğin kendi soyundan gelenlere miras olarak kalacağının bilincindedirler. Hanedan bu inanç ile eğitilip büyümüşlerdir.
Şimdi bizim nostalji tutkunları biz Osmanlıyız, biz Osmanoğullarındanız dedikleri anda Memalik-i Osmaniye’den hak talep eder duruma gelmektedirler. Böyle bir durumda yani mirastan pay ister duruma düştüklerinden başlarının bedenlerinden ayrılması zorunlu hale gelmiştir. Bu insanlara kardeş katlini caiz sayan Fatih Kanunnamesini anımsatmak umarım işe yarar.
Zaman zaman radyo ve televizyon programlarında eski şarkı ya da filmleri yeniden yayınlarlarken nostalji yapıyoruz veya nostaljik (nostalgique) takılıyoruz gibi ifadeler kullanmaktadırlar. Ancak bu ifade yukarıda açıklamaya çalıştıklarımızdan biraz farklı bir anlamdadır. Bu nostaljinin içinde artık acı, hatta bir hüzün ve ağlatan bir özlem yoktur. Aksine nahif bir sevinme duygusu olduğu söylenebilir. Bu da zaman içinde nostalji kavramının anlamında bir genişleme olarak kabul edilebilir. Yönetmenler bu duygularla “Nostalgia” adıyla filmler de yapmaktadırlar.
Geçmişi unutmayalım ama geçmişe de bağlı kalmayalım. Eskiye ağıt yakmayalım. Eskiyi, eskinin güzel ya da çirkin yanlarını, yaşanmış acı ya da tatlı olayları günümüzü, geleceğimizi şekillendirirken örnek alalım. Çıkan sonuçları doğaya, topluma olan sorumluluklarımızı görmezden gelmeden kendimize, kendimizin yeteneklerini geliştirmeye bir araç olarak kullanalım.
26.01.2024
Ali Can Polat