Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
Zat İşleri, Özlük İşleri, Personel İşleri , İnsan Kaynakları..
Bir kurum veya kuruluşun, bir şirketin, bir işyerinin çalışabilmesi için gerekli olan insan veya insanların işe alınmaları, çalışma koşulları ve kuralları, meslekte yükselme, emeklilik ve benzer konuların düzenlenmesi Osmanlı döneminden kalma bir alışkanlık ile ZAT İŞLERİ olarak adlandırılmaktaydı.
Daha sonra bu adlandırılma değiştirildi. ÖZLÜK İŞLERİ tanımlaması kullanılmaya başlandı.
Giderek bu da bırakıldı ve PERSONEL İŞLERİ tanımı kullanılması uygun bulundu.
Son olarak da İNSAN KAYNAKLARI/Human Resources sözcüğü dilimize yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Arapça zat/kişi işleri olan ve sonra Türkçe karşılığı özlük işleri olarak kullanılan kavramının anlamını yazının hemen girişinde kısaca anlattık.
Personel sözcüğüne gelince bu sözcük dilimize Fransızca personnel sözcüğünden devşirilmiştir. Bir kuruluşun, bir mal veya hizmetin görevlileri, bir işyeri çalışanlarının tümünü anlatmak için kullanılmaktadır. İkinci olarak bu sözcük devlette, kamu kuruluşlarında çalışan, genellikle üst yöneticiler dışında kalan ve çalışmalara çeşitli derecelerde katılan gerçek kişileri ifade etmek için kullanılmaktadır. Daha sonraları şirket çalışanlarına da personel dendiğini görüyoruz.
Sözcüğün kökenine, etimolojisine inince karşımıza Latince “persona” sözcüğü çıkmaktadır. Antik tragedyalarda oyuncuların tümüne persona deniliyordu. O dönem tiyatroları maske takılarak oynandığı için o tiyatro topluluğunu oluşturan oyunculara persona/maskelerin toplamı deniyordu. Her maske tiyatroda canlandırılan bir kişiyi, bir karakteri ifade ediyordu. Bu sözcüğe “alis” eki takılarak kişiliğe ilişkin, kişisel kavramı doğmuştur.
Ne yazık ki; dilimize yabancı olan personel sözcüğü günlük konuşmalarda ve hatta yazışmalarda yanlış kullanılmaktadır. Personel esasen çoğul bir sözcük olduğu halde birden fazla elemanı anlatmak için personeller sözcüğü kullanıldığı sıklıkla görülmektedir.
Kapitalizm 19. Yüzyıl sonlarında sanayi devriminin rüzgârını da arkasına alarak emperyal hegemonyasını dünyaya kabul ettirmesiyle birlikte personel sözcüğü de anlamını yitirmeye başlamıştır. Kapitalist sistem için asıl önemli olan insan değil üretimdir, üretimle sağlanacak olan kârdır. Bu sisteme göre insan da doğal kaynaklar gibi, enerji kaynakları gibi bir kaynaktır. Bu sistem için çalışanın kişiselliğinin, kişisel özelliklerinin hiç bir önemi yoktur. Fordizm, Taylorizm gibi insanı robotlaştıran uygulamalar da böyle bir ortamda doğmuştur.
İnsan kaynakları bir kurumun ürün ya da hizmet üretebilmesi için gereksinim duyulan kaynakların başında gelir. Daha doğru bir tanımla insan en asli bir üretici güçtür. İnsan kaynakları aynı zamanda kurum içerisinde insana ilişkin olarak ondan en yüksek verimi almak için çalışmaları da kapsar. 1890’lı yıllarda John H. Patterson tarafından National Cash Register Co. adıyla kurulan personel ofisleri ayrı ayrı şirketleşerek zaman içerisinde büyümüş ve dev bir hale gelmiştir.
İnsan kaynakları tanımlaması işçi/ proleter sözcüğünün içinin boşaltılması bakımından da ilgi çekicidir. İşveren proleter sözcüğünden vebadan kaçar gibi kaçmakta kendi yarattığı insan kaynakları sözcüğünü dayatmaktadır. Toplu iş sözleşmelerinde de görülen bu tanımlamalar zaman içinde ayıklanmalıdır. İşçi sendikalarının bu kavramlar konusunda daha duyarlı olmaları beklenmelidir.
Birçokları anımsayacaklardır, eskiden bir kamu kuruluşunun hatta birçok şirketin girişinde MÜRACAAT bölümü vardı, daha sonra bu bölümler DANIŞMA olarak ad değiştirdi. Sonra ne olduysa oldu bunlar INFORMATION/ İNFORMATİON olarak değiştirildi. Uzaktan görülebilsin diye I/İ harfleri ile gösterilmeye çalışıldı. Daha sonra bunlardan da vazgeçildi onların yerini ÖZEL GÜVENLİK / SECURITY aldı.
Bir kurum veya kuruluşun, bir şirketin müracaat veya danışma bölümü danışıldığında size o yerle ilgili bilgiler verir, size yol gösterirdi. Neden Türkçe danışma sözcüğü bırakıldı diye düşünürken bir başka değişiklik ile karşılaştık. 1980 sonrasında 22.07.1981 tarihinde 2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun yürürlüğe girmiş ve ülkenin jandarmasının, polisinin istenen güvenliği sağlayamayacağı, herkesin başının çaresine bakması öngörülmüştür. Daha sonra bu yasa da yeterli olmamış başkaca düzenlemeler yapılmıştır. Şu anda özel güvenlik elemanı sayısı TSK ve Polis Teşkilatının personelinden daha çok dersem sanırım abartmış sayılmam.
Bu kısa açıklamadan da anlaşılacağı gibi son değişikliklerin amacı insana hizmet değil, insanın güvenliğini sağlamak değil kurum, kuruluş veya şirketin korunması ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Zaten yasanın başlığı da budur.
Bu anlatmaya çalıştığım şeyleri normal buluyorsanız, hayra yoruyorsanız benim söyleyecek bir şeyim yoktur. Ancak bu dünyada şeyleri değil de insanı konunun başlığına veya odağına koyacaksak konuşacağımız çok şey vardır.
Eleştirilmeye çalışılan tek tek yerel veya merkez hükümetler ya da şirketler değil sistemin kendisidir. Kapitalist sistem insanı bir toprak, su, demir, kömür, elektrik gibi bir kaynak olarak görmektedir. Üretici güç değil bir alet edevat gibi üretim aracı olarak görmektedir. İnsanın insan olarak yaşamaktaki ideallerinin hiçbir önemi yoktur. İnsan ne kadar çok mal veya hizmet üretmiş ise bu sistemi elinde tutanlar için insanın ancak o kadar önemi vardır.
Kapitalist sistem bu uygulamalarıyla çok bedeller ödenerek geliştirilip bu günlere getirilen “insan hakları” kavramına ve içeriğine aykırıdır.
İnsanın artık insana karşı olan bu sisteme karşı bir duruş alması zamanı gelmiş ve geçmektedir.
Hedefine büyüme değil de kalkınmayı koymuş ülkeler yaptıkları plan ve programlarda gelişmiş sanayi ülkelerinin kuyruğuna takılmadan o ülkelerin bilgi ve birikimlerinden de yararlanarak ve üretimin amacının insanın huzur ve refahı olduğu dikkate alınarak doğaya, ekolojiye uygun yeni buluşlar gerçekleştirmenin yollarını bulmalıdır. Buna koşut olarak dillerini de iğreti sözcüklerden arındırıp kendi özgün dilini yaratmalıdır.
Ali Can Polat
01.01.2022