KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
Kamuoyunda ilgi ile izlenen “Kobani Davası” nda bugün yani 16.05.2024 günü karar günü idi. Bu davanın niteliği ve hukuksal süreci ile ilgili olarak her türlü bilgilendirme ve yorum gazete, dergi, televizyon ve radyolarda, sosyal medyalarda yeteri kadar yapıldı. Benim bu kısa yazımda bunlara hiç değinilmeyecektir. Kobani veya Kürtçe telaffuzu ile Kobane sözcüğünün anlamı ile tarihsel ve lengüistik kökenini biraz da olsa irdelemeye, açıklamaya çalışacağız.
Kobani (Kürtçe: کۆبانی / Kobanî-Kobane) veya (Arapça: عين العرب) Ayn el-Arab, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nde bir kentin adıdır. Kobane davasına konu olay da esasen bu yerde geçmiştir. Kobani coğrafi olarak Türkiye'nin Suruç ilçesinin güneyinde Suriye’nin Halep ilinin, Ayn el-Arab ilçesinin merkezidir. Yerleşik nüfusu 54 -55 bin dolayındadır. Bu nüfusun yaklaşık %90'ı Kürt’tür. % 5’i Türkmen, % 4’ü Arap ve % 1 kadarı da Ermeni’ dir. Kent 2012'de YPG' nin kontrolüne geçmiştir. Bölgenin Kürt etnisitesi için önemi üzerinde de durmanın bu yazı kapsamında bir anlamı bulunmamaktadır.
Kobani adı company yani dilimizdeki anlamıyla şirket sözcüğünden gelmektedir. Bu şirket nedir sorusu öncelikle yanıtlanmalıdır. Sözcüğün Fransızcası compagnie, İngilizcesi company, Almancası da kompanie’ dir.
1830’ lu yıllarda ilk önce İngiltere’de başlayan demiryolları yapımı ve tren yolculukları hızla dünyaya yayılmıştır. Osmanlı topraklarında demiryolunun tarihi, 1851 yılında 211 km’lik Kahire-İskenderiye Demiryolu hattı için yabancı bir firmaya imtiyaz verilmesiyle başlamıştır. Bugünkü sınırlarımız içinde demiryollarımızın tarihi ise 23 Eylül 1856 tarihinde 130 km’lik İzmir-Aydın Demiryolu Hattı’nın yapılmasıyla başlar.
Osmanlı Devleti’nde demiryolu imtiyazı verilen İngiliz, Fransız ve Almanlar ayrı ayrı bölgeler üzerinde bu imtiyazlarını kullanmışlardır. Fransa; Kuzey Yunanistan, Batı ve Güney Anadolu ile Suriye'de, İngiltere; Romanya, Batı Anadolu, Irak ve Basra Körfezi’nde, Almanya; Trakya, İç Anadolu ve Mezopotamya'da faaliyet göstermiştir.
2. Abdülhamid tarafından 1 Eylül 1900'de temeli atılan, Şam'dan Medine'ye kadar uzanan Hicaz Demir Yolu, 1 Eylül 1908'de hizmete açılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu o tarihlerde bir yandan yatırım yapılacak bomboş alanlar olarak bir yandan da bölüşüldükten sonra üzerinde kalıcı olarak yerleşilecek bir coğrafya parçası olarak Avrupalıların aşırı şekilde iştihalarını çekmekteydi. Almanlar da yeni haklar elde edebilmek, yeni demiryolları yapımı için imtiyazlar koparabilmek için Padişah 2. Abdülhamid’e tahta çıkmasının 25. Yıldönümünde açılması düşünülen bir çeşme yaptırdılar. Çeşmenin yapımı 1.Eylül.1900 tarihine yetişmeyince bu kez Alman İmparatoru II. Wilhelm'in, Kayser’in doğum günü olan 27.01.1901 tarihinde Berlin’de yapılmış olan bu çeşme yani bizim Alman Çeşmesi adını verdiğimiz Deutscher Brunnen İstanbul'da, Sultanahmet Meydanı'nda, Sultan I. Ahmet Türbesi'nin tam karşısına getirilip monte edildi. İstanbul’da Alman Çeşmesi Suriye’de, Halep’te de Arap Pınarı veya Çeşmesi… Eh fena fikir değil!
Kayser hazretleri 1898 yılında Osmanlı’yı ziyaret etmiş. Bu arada bir de yapılan ve yapılacak olan işleri yerinde görmek için bu güzergâha gitmiş. Beyrut’ta Baalbek’te Dionysos tapınağının duvarında 2. Abdülhamit ile Kayser’in yan yana tuğra ve amblemleri hala durmaktadır.
Adamı bizimkiler Müslüman oldu, hacca gitti diye adını “Hacı Wilhelm Kayser ”e çıkarmışlar. Görüldüğü gibi ikili ilişkiler çok sıcak aradan su sızmıyor…
1911 yılında Bağdat Demiryolunun yapımını da Deutsche Bank şirketi üstlenmiştir. O dönemde bu yapımcı firmalar bulundukları bölgede hem ekonomik ve hem de kültürel birçok yenilik ve değişikliklere neden olmuşlardır. Yerel halk için o tarihlerde tren olağanüstü bir yenilik idi. Halk şirket merkezine ve yapılan bu işlere kısaca kompanie demeye başlamıştı. Ancak sözcüğün telaffuzu /prononciation zaman içinde Kobani veya Kobane şeklini almıştır.
Oysa Osmanlı döneminde buralarda bulunan 170 köylük bölgeye Osmanlıca "Arappınar" adını verilmişti. Zamanla tren istasyonu çevresinde yerleşimler daha da genişlemiştir. Bugün sınırın böldüğü bölgenin kalan bölümüne de Mürşitpınar adı verilmiş. Ancak Suriye Hükûmeti 1980'lerde yer adlarının Araplaştırmaya başlamıştır. İşte bu eylemler içinde Arappınar adı da عين العرب (Ayn-el Arab) olmuştur.
Ayn el Arap aslında Arap Pınarı veya Arap Çeşmesi anlamındır. Sözcüğün morfolojisine baktığımızda ayn ve Arap sözcüklerinin birleştirilmesi ile oluştuğunu görmekteyiz.
Ayn (ﻋﻴﻦ) Arapça bir addır. 1. Göz 2. Kaynak, pınar: 3. Bir şeyin aslı, kendisi, tâ kendisi, zâtı: 4. Gözle görülen şey, nesne, maddî varlık anlamlarına gelmektedir.
Konumuzun kapsamı izinde ayn sözcüğünün (2) no’lu anlamı öne çıkmaktadır.
Ayn sözcüğünden türemiş olan başka sözcükler de bulunmaktadır.
Aynî (ﻋﻴﻨﻰ) bir sıfat olarak kullanıldığında ayn ile ilgili anlamına gelmektedir.
Ayniyye (ﻋﻴﻨﻴّﻪ) sıfatı da aynî kelimesinin tamlamalarda ortaya çıkan aynı anlamdaki müennes, dişil şeklidir
Arâz-ı ayniyye ise göz hastalıkları karşılığı olarak kullanılmıştır.
Fonetik yakınlığı olan ayna sözcüğü ise yukarıda anlatılan ayn sözcüğü ile ilgisi yoktur. Ayna adı Farsça āyіne sözcüğünden dilimize alınmıştır.
Türkiye Suriye ilişkileri kendi halinde devam ederken bu bölgenin adının bizim yöneticilerimiz açısından herhangi bir önemi yoktu. Kobani olayları ortaya çıkınca buraya bir ad vermek gerekmiştir. Nedenini bilemiyoruz ama o tarihlerde Türk hükümeti buraya Arap Pınarı, Arap Çeşmesi değil de Kobani adını vermeyi uygun bulmuştur. Kendisini muhafaza edici = muhafazakar olarak tanımlayanlar ve her yerde Osmanlılıklarını vurgulayanlar bu yerin Osmanlı döneminde resmi adını akıllarına bile getirmemişler, Kobani demeyi daha uygun bulmuşlardır. Hatta o dönemin başbakanı buranın adının Ayn el Arap olduğunu birkaç kez söylemiştir. Arap çeşmesi adını ise kullanmıştır. Elbette karar ve eylem görevi, yetkisi onlarda olup bize yalnızca bir durum saptaması yapmak düşmektedir.
Bizim altını çizmek istediğimiz dilimizde bulunan sözcük, kavram ve terimlerin anlamlarını, kök ve kökenlerini bilmenin, yeri geldiğinde doğru olarak kullanmanın önemli olduğudur.
Saygılarımla…
16.05.2024
Ali Can Polat