KITA ADLARI
Yeryüzünü oluşturan büyük kara parçaları kıta veya anakara olarak adlandırılıyor. Bunun için tek bir tanımlama yok, kıtayı tanımlayan ölçütler konusunda da bir uzlaşı yok. Farklı kültürler ve bilim dalları bir kıta için ölçütleri farklı farklı belirliyorlar.
Öncelikle bir kara parçasının kıta olarak adlandırılabilmesi için genişçe bir alanının olması ve bu alanlarının sualtında olmayan topraklardan oluşması gerekiyor. Kıtaların sayısını bazıları dört ya da beş, bazıları da yedi olarak söylüyor. Kimileri de Afrika, Avrupa ve Asya'nın birleştiği yeri Avrasya ve Afro-Asya kıtası olarak gösteriyorlar Ama bu alanlara kıta değil de bölge demek daha doğru olur.
Dilimizde yerleşik olan kıta sözcüğü Arapça ḳṭˁ kökünden gelen ḳiṭˁat قطعة "parça, bölük, kısım, kesim, askeri birlik, coğrafyada kıta, şiirde kıta, paragraf" sözcüğünden alıntıdır.
Dilimizdeki kıta sözüne karşılık İngilizler ve Fransızlar “continent”, Almanlar “kontinent” sözcüğünü kullanıyorlar. Continental ve intercontinental (kıtasal ve kıtalar arası) sözcükleri de continent sözcüğünden türemiştir.
Bu dillerdeki sözcüklerin kökleri Latince’deki “süre giden kara parçası” anlamına gelen “terra continens”e dayanıyor. Continue/r = Süre giden, git git bitmeyen, tek parça halindeki kara parçası anlamına geliyor.
Yeryüzündeki 5 anakara parçasının adları Afrika, Amerika, Asya, Avrupa ve Avustralya’dır. Olimpiyat oyunlarını belirtmek için çizilen, iç içe geçmiş 5 halka da bu 5 anakara parçasını sembolize etmektedir. Büyük Okyanusya adaları Avustralya adası ile birlikte anılmaktadır.
Antarktika ve Arktika daha sonra bu sıralamaya eklenmiştir.
Afrika
Antik Roma’da kullanılan “África Terra” adı “Aferlerin ülkesi” (Afri, Afer’in çoğulu) anlamındadır. Bu anakaranın başkenti Kartaca olup bu günkü Tunus’un bulunduğu yerleri kapsamaktadır. “Afer” sözcüğünün kökeniyle ilgili bir görüş birliği yoktur. Kimi Kuzey Afrika’da yaşayan “Afridi” kabilesine, kimisi Fenike dilinde toz anlamına gelen “afar” sözcüğüne ya da koloni anlamına gelen “afrygah” sözüne dayanmaktadır. Bir başka görüşe göre sözcüğün kaynağı Eski Yunanca soğuk olmayan anlamındaki “aphrike” olabileceği gibi Latince güneşli anlamındaki “aprika” da olabilir
Avrupa
Helen mitolojisine göre Poseidon ile Libya’nın oğlu olan Fenike Kralı Agenor’un güzel kızı Europa tanrılar tanrısı Zeus ile İo’nun serüvenine benzer bir öykü yaşayacaktır. Europa bir boğa sırtında göz açıp kapayana kadar denizleri aşar, şaşkınlığı ve korkusu kısa sürede sona erer ve Zeus ile sevişir. Kıskanç Hera’nın hışmı ona ulaşmaz, Europa İo gibi acılar da çekmez. Belli ki; halinden memnun ve mutludur.
Gece bir düş görmüştür. Gördüğü düşü yorumlamaya çalışıyordu: İki kıta kadın kılığında, bir paylaşım içindeydiler. Europa’yı doğurduğunu söyleyen Asia onu kendisi almak istemiş öteki kıta ise Zeus’un Europa’yı kendisine verdiğini ileri sürmüştür. Koca Zeus sabah mahmurluğu ile kerevetinde güneşlenirken gözleri, elinde güzel sepeti, güzel sepetinin içinde güzel çiçekleri ile kırıta kırıta yürüyen Europa’ya takıldı. O arada Aşk tanrıçası Aphrodit ile oğlu Eros’un bir şeyler yaptığını fark edemedi. O ufaklık veled yine yapmıştı yapacağını, salıverdi okunu koca Zeus’un kalbinin olduğu yere. Zeus sağa sola bakındı, karısı Hera görünmüyordu ama işi sağlama almak gerekiyordu. Ne olur ne olmaz diyerek hemen bir boğanın kılığına giriverdi. Europa boğanın ışıldayan kahverengi tüylerini, güzel gözlerini ve yay gibi boynuzlarını görünce dayanamadı, biniverdi sırtına. Sonra ne mi oldu? Burada sansür başlıyor. Bizim âşıklar Girit’e kadar gidiyorlar. Ama o aşkın meyveleri gizlenemiyor.
Europa ile Zeus’un birlikteliğinden çocukları oldu. Oğullarından birisi Minos ötekisi Rhadamatnhys çok düzgün bir yaşam sürdüler. Tarafsızlıkları, her olayda adaletli davranmaları Olympos’ta gözden kaçmadı, yargıçlığa atandılar.
Gördüğümüz gibi Europa Zeus ile sevişmiş ve karşılığı olarak bir kıtaya adı verilmiştir.
Her ne kadar “Geniş” anlamına gelen eurys (evrýs) sözcüğüyle “yüz” veya “göz” anlamına gelen ops sözcüğünün birleştirilmesiyle Avrupa sözcüğünün oluştuğu ileri sürülse de hatta ereb sözcüğü ile ilişkilendirilmeye çalışsalar da bunların hiç biri yukarıda Edith Hamilton’un Mitologyasından (Ülkü Tamer çevirisi) aktardığımız öykünün yerini, tadını tutmuyor.
Asya
Yine Helen mitolojisine kulak verirsek; Okeanos ile Tethy’sin sayısız kızlarından biri olan Asia bir kısım tarihçilere göre titanlardan İapetos ile evlenir. Bu evlilikten Atlas, Prometheus ve Menoitios doğmuştur. Öyle ya da böyle koca bir kıtaya adını veren Okeanos kızı Asia’dır. Her ne keder Homeros’un İlyada’sında Asya anakarası Maionia, yani Gediz ovası dolayları olarak gösterilse de daha sonra buralar Asia Minor olarak adlandırılmıştır. Kıtanın minor’u burası ise bunun bir de büyüğü olması doğaldır. Philip oğlu Alexander’in Persepolis seferinden sonra küçük Asya deyimi de sona ermiş olmalıdır.
Avrupa isminin kökeninin Sami dili olduğunu ileri sürenler Asya isminin de aynı dilde “yükselme” veya “ışık” anlamında “asu” sözcüğünden türemiş olabileceğini ileri sürenler de vardır. Asya, Mezopotamya’nın doğusunda kaldığı için insanlar bu topraklara “yükselen ışık” veya “güneşin doğduğu topraklar” diyordu. Hititlerin dilinde “iyi” anlamına gelen “arsu” sözcüğünden de türemiş olabileceğini söyleyenler bulunmaktadır.
Eski Yunanca’ daki adı Ἀσία= Asya olarak da geçmektedir
Avustralya
Avustralya adı, Latince güneyde olan, güneydeki anlamındaki “australis” sözcüğünden türetilmiştir. Romalılar zamanından başlayarak devamlı olarak Hint Okyanusu’nun güneyinde, kuzey yarım kürenin karşıtı bir kara parçası olması gerektiği kabul edilmiş, burası ve daha sonra güneyde keşfedilen her yeni toprak için Latince Terra Australis Incognita = Bilinmeyen güneydeki ülke ifadesi kullanılmıştır.
Avustralya (Australia) ve Avusturya (Austria) adları arasındaki benzerlik şaşırtıcıdır ama bunlar ayrı köklerden gelmemektedirler. İlki Latince, ikincisi Almanca kökenlidir. İlki güneydeki ülkeler ikincisi, Osterreich yani doğudaki ülke anlamına gelmektedir.
Amerika
Bilinen öyküsüne göre Amerika kıtasını 1492 yılında Kristof Kolomb keşfetmiştir ama onun yeni bir kıta olduğunun farkına varamamıştır. Daha sonraki seferlere haritacı olarak katılan America Vespuci çizdiği haritalarda bu yeni kara parçasının olduğu yere “America” diye bir not düşmüş. Daha sonra bu notları okuyan Alman harita profesörü Martin Waldseemüller hazırladığı atlasta yeni kıtanın adını bu nottan esinlenerek “America” şeklinde yazmış ve böylece Amerika adı yaygınlaşmıştır.
Kıtanın adının Maya dilinde “rüzgâr ülkesi” anlamınaki “Amerrique”den geldiğini ileri sürenler olduğu gibi keşif masraflarını karşılayan Richard Ameryk’in adından geldiğini de ileri sürenler bulunmaktadır. Ancak Vespuci’nin ön adı en çok kabul edilen görüş olmuştur.
Antarktika - Arktika
Antarktika sözünün kökeni Eski Yunanca “Arktik’in karşıtı” anlamındaki “Antarktikos” (anti + arktikos) sözcüğüdür.
Kuzey Kutbu için kullanılan “Arktik” (arktikos) adı ise sadece kuzey yarım kürede izlenebilen “Büyük Ayı” yıldız grubunun adı olan ”Megáli Árktos” tan gelir.
Güney Kutbu kıta olarak kabul edilirken Kuzey Kutbu’nun kabul edilmemesinin nedeni ise bazı jeologlara göre altında hiç bir kara parçası olmaksızın denizin üstünde yüzen bir buz parçası olmasıdır. İklim değişikliği ile buzulların erimesinden sonra Arctique bölgenin kıta olmaya biraz daha hak kazandığı söylenebilir.
Arktika ve Antarktika’da seyredilen kutup ışıkları ya da kutup aurorası, kutup bölgelerinde gökyüzünde görülen, yeryüzünün manyetik alanı ile Güneş'ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkar ve doğal ışımalar çok fantastik görünürler. Bu ışımalara kuzey enlemlerde aurora borealis veya kuzey ışıkları, güney enlemlerinde de aurora australis veya güney kutup ışıkları adı verilmektedir.
Yukarıda adlarını, adlandırılma öykülerini kısaca anlatmaya çalıştığımız bu anakaraların dilimizdeki karşılıkları: Asya, Avrupa, Amerika, Afrika, Avustralya, Antarktika, Arktika’dır.
Dikkat edilecek olursa hapsi (A) ile başlayıp (A) ile bitmektedir.
Aynı adlar Fransızcada = Asie, Europe, Amérique, Afrique, Australie, Antarctique, Arctique
İngilizcede= Asia, Europe, America, Africa, Australia, Antarctica, Arctic
İtalyancada da = Asia, Europa, America, Africa, Australia, Antartide, Artico şeklindedir.
Neden?
Aslında bütün kıtaların baş harflerinin (a) ile başlayıp (a) ile bitmesi Türkçe’ de ki ses uyumu ile ilgili bir durumdur. Batı dillerinde Avrupa kıtasının adı (Europe) E harfi ile başlar. Ama Türkçede biz onu Evrupa değil Avrupa olarak söylüyoruz.
Bilindiği gibi Osmanlı Hanedanlığı içine kapanık bir devletti. Yabancı ülkelere elçi göndermeyi bile uzun süre kendisine ar etmiştir. İstiyorlarsa kendileri gelsinler demişlerdir. Yabancılarla iletişim için onların dillerini öğrenmek gereksinimi bile duymamışlardır. Kuruluşunda başlayarak 577 yıl sonra yurt dışına çıkan ilk Osmanlı padişahı Abdülaziz olmuştur. Yunan ayaklanmasına kadar gerektiğinde Rum görevlileri tercüman olarak kullanmışlardır. İlk kez Jön Türkler adıyla tanınan gençlerin Fransa’ya gidişlerinden sonra yabancı kültürle aracısız bir iletişim kurulabilmiştir. İlk hariciyeci okulu ne ilginçtir ki; İstanbul’da değil École d'Ottoman / Mekteb-i Osmani adıyla Paris’te açılmıştır. Bizim gençler 1830’lardan başlayarak gittikleri ülkelerde, yeni düşünceler edinmişler ve öğrendikleri dili de Osmanlıcanın içine ellerinden geldikçe sokuşturmuşlardır. Onlar örneğin Avrupa’yı anlatmaya başladıklarında Erop değil de Evropa diyorlardı. Aynı şekilde Turkiya diye telaffuz ediyorlardı. İttihat Terakki döneminde işin içine bir de Almanlar girdiler. Cumhuriyetin ilk yıllarında orta bir yol bulunmuş, yer ve ülke adları İtalyancasından dilimize alınmıştır. İtalyancadan alınan bu sözcükler Türk dilinin fonetiğine en uygun olacak şekilde değiştirilmiştir.
Aradan yüzyıl geçtikten sonra Evropa’dan, Turkiya’dan, Anotoliya’dan kurtulduk ama Avro mu olacak yoksa Ero mu, Evro mu olacak yoksa Yüro mu diyeceğiz hala bir karar veremedik.
Neyse… Dilimizi olması gerektiği gibi öğrenince, bir gün gelecek hepsine kendi adlarını vereceğiz!
Ali Can Polat
08.04.2022