Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

İLETİŞİM, MİZAH ve HOŞGÖRÜ

Yaşamakta olduğumuz yüzyılın bu ilk çeyreğinde kişiler ve kuruluşlar arasında iletişimin teknolojik yeniliklerle akıl almaz derecede kolaylaşmasına karşın toplumumuzda dille yapılan iletişimde, konuşma ve yazışmalarda büyük sorunlar yaşanmaktadır. Bilim ve sanat dilindeki sorunları bir tarafa bırakmış olsak bile kişi ve kuruluşların iletişim dillerinde yaşadıkları sorunların başında konuşulan dilin ve o dilde kullanılan veya yabancı dillerden ödünç olarak alınan kavram ve terimlerin semantik ve etimolojik özelliklerinin bilinmemesi ve yerinde kullanılmaması gelmektedir. Bunların ayrı bir başlık altında incelenmesi gerekmektedir. Bu daha çok dilbilimcilere düşen bir ödevdir. 

İletişim zorluklarının ne olduğunu incelemeden önce iletişimin amacının ne olduğunu ve yaşanan zaman kesitimizde iletişimin nasıl ve hangi yöntemler kullanılarak yapıldığının belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için dilin insanlık tarihinde nasıl doğduğu ve geliştiği gibi konulara sanırım bu yazıda gereklilik kalmayacaktır. Konuya pragmatik açıdan bakmanın yeterli olduğunu düşünüyorum. Bir insan iletişim dediğimiz eylem ile bir kişi veya kuruluşa ya bir bilgi verir ya da onlardan bir bilgi edinmek ister. Başka bir anlatımla insan ya birisini bilgilendirmek veya kendisi bilgilenmek için böyle bir eylemde bulunur. Bilgilenmek veya bilgi vermek bir gereksinimin sonucudur. Eğer gereksinim duymasaydı yaşamını toplumdan uzakta tek başına sürdürürdü, sürdürebilirdi. İnsanlar topluluk olarak gereksinimlerini daha kolay karşılamak için bir topluluk oluşturmuşlar ve yine yaşamlarını daha da kolaylaştırmak için dili bir araç olarak kullanmışlardır.

Toplumu oluşturan bireylerin ilk bir araya gelişlerinde kuşkusuz bireylerin eşitliği ilkesi ve bu ilkeye bireylerin tamamının gösterdiği kabul ve gereğini yapma yani saygı vardı. Birisine bir bilgi veren kimse bu bilginin karşılığında bir beklenti içine girer. Örneğin bir tehlikeyi haber verdiğinde o tehlikeden korunmak için o kişinin kendisini, kendisi ile birlikte topluluğu ve topluluğun bir üyesi olarak da kendisinin korunması isteminde bulunmaktadır. Ya da sen de bana başka bir tehlikeyi yahut güzel bir yiyeceğin, avın yerini söyle demek istemektedir. En basitinden en karmaşık olanına kadar tüm bilgi alıp vermelerde bu karşılıklılık durumu vardır. Bu karşılıklı olma halinde bireylerin tümünün yaşama hakkı başta olmak üzere tüm alanlarda eşitlik ve karşı tarafın hakkına saygı duyma ilkesi vardır. Bilginin alınması ve bilgi verilmesi anında kişilerin iyi niyetli olma halleri de onların vereceği bilgilerin aynı şekilde değerli olduğu anlamına gelmektedir. Kişilerin kendilerine duyulan saygı kadar verecekleri veya öğrenecekleri bilgilerin de saygıya layık oldukları anlamına gelmektedir. Kişiler, aralarındaki düşünce farklılıkları da dikkate alınarak bu durumu hoşgörü olarak nitelemişlerdir.

Hoşgörü kavramının sözlük anlamı, düşündüğüne aykırı gelse de bir şeyi anlayışla karşılayarak karşı tarafa olabildiğince saygı gösterme durumudur. Felsefi anlamda da benzer şekilde hoşgörü, kendisininkilerle çelişse bile, başkalarının düşünce ve kanılarını özgürce dile getirmelerine saygı duyma ve bundan rahatsız olmama, tepki göstermeme tutumudur. Hoşgörü kavramının Batı dillerindeki karşılığı ise toleranstır. Arapça - Osmanlıca karşılıkları müsamaha, tahammül, tesamuh sözcükleridir. Bunlar da katlanma, dayanma, görmezden gelme veya göz yumma, kendi düşüncenize veya alışılmış olana aykırı olsa bile başkalarını karar ve eylemlerinde özgür bırakma, ifade edilmesine sabır göstermedir.

Fransız aydınlanma hareketinin öncüsü olan François Marie Arouet, Voltaire’e (1694-1778 ) ait olduğu iddia edilen ama sonra ona ait olmadığı anlaşılan ancak hukuk tarihine altın harflerle yazılmış olan bir söz vardır. “Fikirlerinize Katılmıyorum Ama Fikirlerinizi İfade Edebilmeniz İçin Canımı Bile Veririm” Bu söz sanırım hoşgörü kavramının anlamını çok güzel bir tarzla anlatmaktadır.

İnsan toplulukları zaman içinde gelişmişler ve aralarındaki ilişkiler hem çok çeşitlenmiş hem de karmaşıklaşmıştır. İnsanlar düşüncelerini ifade etmekte çok farklı ve her biri diğerinden daha güzel tarzlar, yöntemler geliştirmişlerdir. Bunlara söz sanatları da diyebiliriz. Bu sanatların özünde belli sözcüklerin bir ölçü (vezin) içinde dizilmesi, cümle sonlarında veya ortalarında fonetik benzeşimler, uyaklar kullanılması, sözcüklerin günlük kullanılan anlamlarının dışında kullanılması ironi, teşbih vd. gibi…

Bunların yanı sıra mizah da en önemli yöntemlerden birisi olmuştur. İnsan topluluklarında gülme denilen olay tıpkı; dilin düşüncenin bir ifade aracı olarak kullanılması gibi gülme de bazı duyguların bir ifade aracı olmuştur dersek çok yanlış olmaz. Bazı durumlarda gülme konuşmadan daha etkili olabilir. Düşünce ve duyguların dilsel anlatımı konuşma ve yazma ise beden dili ile anlatımı da gülme ve diğerleridir.

Mizah ve gülme, ( Neşe ve sevinç gülmelerini dışarıda tutuyorum) özellikle baskı ve şiddete karşı bir savunma aracı olmakla kalmaz ondan öte bir de mücadele aracıdır. İnsan düşüncelerine ve çıkarlarına aykırı karar, tutum, davranış ve uygulamalar karşısında bir tepki gösterir. Bu tepki, kendisini savunması,  hakkındaki karar ve uygulamaların yanlış olduğunu söyleyerek veya yazarak karşı tarafı uyarması ve yanlışa son verilmesini ve hatta yanlış nedeniyle uğranılan zararların giderilmesini istemek şeklinde olabilir. Bazen haksız olduğu kanısına vardığı şeylerin düzeltilmesi için bir dava da açabilir.  

Mizah ve gülme; güce, şiddete karşı bir duruşu ifade eder. Güce karşı ben daha güçlüyüm, şimdi değil ama daha sonra senin gücünü yok edeceğim demek, meydan okumaktır. Mizah da odur. Güce karşı duyguyu öne çıkaran isyandan öte hesaplı kitaplı bir karşı koyuştur. Duyguyu perdeleyerek düşünceyi öne çıkartır. Güç sahibi ise bundan hiç hoşlanmaz, tedirginleşir, üstüne gider. Karşı saldırıya hazırlanır. Gülme ve mizah gücün sınırlı olduğunu ve bunun farkında olunduğunu karşı tarafa haykırmaktır. Bu haykırışın baskı ve şiddet uygulayanı rahatsız etmesi doğaldır. 

Mizah ve gülme otoriter ve totaliter kişi ve yöneticiler tarafından anında yok edilmesi gereken haller olduğu halde bu anlayışta olmayanlar için bir uyarı ve hareketlerini gözden geçirme aracı da olabilir. Bu iki duruma palyaço ve dalkavuk tipleri örnek olarak gösterilebilir. 

Dalkavuk Türkçe bir sözcük olup sözlük anlamı sarıksız kavuk giyen demektir. Ancak bu sözcük halk arasında yardakçı, yaltakçı kişisel çıkar sağlamak amacıyla zengin kişileri öven ve onları destekliyormuş gibi görünen kişileri anlatmada kullanılır. Osmanlı saraylarında padişahı eğlendirmekle görevli kişiler için de aynı kelime kullanılırdı. 

Osmanlı ve saray denince aklımıza iki ünlü şairimiz gelmektedir. Bunlardan biri Nedim diğeri Nefi’ dir. 

Ahmet Nedim (1681-1730) Divan edebiyatının en ünlü şairlerinden biridir. Adı Lale Devri ile birlikte anılmıştır. O yıllarda zevk ve sefanın şiirleştirilmesi konusunda sarayın el üstünde tuttuğu, birçok paye ve zenginliklerle ödüllendirildiği bu şairimiz 1730 yılında çıkan Kabakçı Mustafa isyanında damdan dama atlayıp kaçmak isterken düşüp ölmüştür.

Ömer Nefi (1572-1635) ise hiciv sanatının en ünlülerinden birisidir. Sivri dillidir ve sarayın öfkesini hep üzerine çekmiştir.  IV. Murad Nefi’den bir daha hicviye yazmamasını istemiş ancak o bu sözünü tutmamış ve padişahın eniştesi Bayram Paşa'yı hicveden bir şiir yazmıştır. Bayram Paşa'nın isteği üzerine padişah, Nefi'yi idam ettirmiştir. Şair Nefi  sarayın odunluğunda öldürülmüş sonrasında ise cesedi Sarayburnu'ndan denize atılmıştır. 

Palyaço ise İtalyanca (Pagliaccio) kökenli bir sözcük olup, TDK sözlüğüne göre anlamı; "Kendisini seyredenleri güldüren ve eğlendiren, acayip kılıklı, yüzü aşırı ve komik biçimde boyalı oyuncu." demektir. Grotesk ve abartılı görünüşlerinin arkasında ince bir insanlık eleştirisi bulunur. Antik dönemde sokak tiyatrosundan başlayarak 1600’lerde İtalyan Commedia dell'Arte’ye oradan günümüze kadar uzanan süreçte yaşamın bir parçası olmuştur. Kralların bulunduğu yerlerde onun görevi eğlendirmekten çok iğneleyerek bazı gerçekleri anlatmasıdır. Pandomim sanatını da kullanırlar.  

Komedi İtalyanca commedia,  comos (köy) ve odei (sesli anlatım) sözlerinin birleştirilmesiyle türetilmiş bir tamlama olup köy eğlencesi anlamına gelmektedir. Kabaca insanları güldürerek düşünmelerini sağlayan bir tiyatro türüdür diyebiliriz. 

Karikatür de bir şeyin, bir kimsenin, bir olayın alaylı, insanı güldürecek, gülümsetecek ve güldürürken de düşündürecek, abartılı bir biçimde çizilmiş resmidir. Argoda en kötü anlama gelecek bir söyleyişle eşek şakası denebilir. 

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız dalkavuk/palyaço ve şairlerimizden Nedim/Nefi örnekleri olsun, komedi, karikatür türleri olsun bunların hepsinin ortak noktasında bir mizah anlayışı vardır. Bu mizaha, güldürüye karşı insanların bakışları ve tepkileri ise çok farklı olabilmektedir. 

Bilindiği gibi Umberto Eco (1932-2016), bir İtalyan bilim insanı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünürdür. Eco denince ilk akla gelen şeylerden biri Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıdır. Dünya klasikleri arasında anılan ( Il nome della rosa )  Gülün Adı’ nın konusu 1327'de İtalya'daki bir manastırda zehirlenerek öldürülen bir rahibin ardından başlatılan cinayet soruşturmasıdır. Romanda Ortaçağın kilise kavgalarına, Papa ile din adamları arasındaki mezhep çatışmalarına, Fransiskenlerle Benediktenlar arasındaki sürtüşmelere yer verilmiştir. Din adamları ve halk arasındaki sapkınlıklar, işkenceler anlatılır. Manastırın kütüphanesinde, “Aedificium” da kitap kopyalama işinde görevli Otranto’lu rahip Adelmo, ölü bulunmuştur. Eski bir sorgucu rahip olan William, davayı araştırmak için görevlendirilir. William, çırağı Dom Adso’yu da yanına alarak yola çıkar. Bazı kitapların sapkın ve yanlış bilgiler içerdiği ve okunmaması gerektiği düşünülmektedir. Bu yüzden rahipler, yazıhanede çalışıp el yazmalarını kopyalar ve düzenlerler ancak kütüphaneye giremezler. Bunu öğrendikten sonra William'ın kitaplığa girme isteği daha da çok artar. Okunmaları yasak olan kitaplardan birisi Aristoteles’in el yazmaları, gülme, ironi ve komedi türündeki eseridir. Manastır yönetimi bu kitapların hiçbir şekilde okunmasını istemediği için kendilerine göre bir çözüm bulmuşlardır. El yazmasının her bir sayfası ince bir zehir tabakasıyla sıvanır. Yasağı delip okuyan rahipler ise elini bu kâğıda dokundurduktan sonra dillerine götürünce zehirlenip ölmektedirler. 

Manastır gerçeğin öğrenilmesinden korkmaktadır. Rahiplere de korku salmaktadır. Ne var ki insan merakı ve yasağa karşı tepki korkuyu yenmektedir. Gülme ve mizah bu işten başarıyla çıkmakta korkuyu alt etmektedir. Şair Nefi’ye uygulanan yasak ile rahiplere uygulanan yasak birbirine çok benzemektedir. Görüldüğü gibi her iki örnekte de korku acımasız cinayetler işleyebilmektedir.  

Henri Bergson (1859-1941) “Le Rire” – Gülme, Gülüncün Anlamı Üzerine Bir Deneme adlı eserinde gülme eyleminin kaynağını, gülünç olanı, söz ve durum gülüncünü enikonu incelemektedir. Gülme eyleminin oluşumunu anlatmaktadır. Bergson biz insani şeyler için güleriz diyor, gerçekten de biz bizden daha büyük olan bir denize, daha güçlü olan bir dağa karşı içimizde bir saygı duygusu oluştuğu halde gülünecek hiçbir duygu olmaz. Bir dağın zirvesine ulaştığımız anda, bir kıyıdan bir kıyıya yüzdüğümüz anda seviniriz ve gülümseriz. Bir insanı komik bir duruma düşürmekten ise zevk alır, gülünç hale gelen kişiyle alay eder ve güleriz. Dağ örneğinde zirveye ulaştığımız, karşı kıyıya ulaştığımız bir anda saygımızda bir azalma olmaz ama insani olan şeylerde saygı sona erer ve onu avucumuzun içine aldığımız için mutlu oluruz. Gülünç olan durumlar arasında elbette fark vardır ama en önemlisi güçlü olanının “karizma” sının çizilmesinden dolayı duyulan sevinçtir. 

Fiziksel güçler arasında eşitsizlikler olduğu ve bu eşitsizliğin etrafını tehdit eder duruma geldiği anda karşı tarafta varoluşsal bir kaygı ve korku doğar. Bununla birlikte bu eşitsizliğin, kaygı veya korkunun giderilerek yeni dengenin kurulması için o kişiye karşı bir tepki oluşur. Bu tepki için fiziksel güç yetersiz kalıyorsa o zaman akıl ve zekâ devreye girer. Zekânın en yüksek olduğu noktada tomurcuğun bir anca çiçek açması gibi gülme dediğimiz olay meydana gelir. Bu sevinç dalgası da hızla etrafa yayılır. Hiçbir bilgi gülme kadar bulaşıcı değildir. Gülüncün ne olduğunu anlamak için geçirilecek kısacık zaman diliminden sonra gülme eylemi o kişiyi de içine alır.

Gülüncün öznesi durumunda olanın uyguladığı yasak, baskı ve şiddet ile gülme eylemi arasında doğrusal bir orantı vardır. Tarihsel olaylara baktığımızda örneğin Hitler dönemindeki haksız şiddet, baskı, örneğin IV. Murat döneminin içki yasakları güldürünün en çok yükseldiği dönemlerdir. 

Özetlemek gerekirse insanlar korktuğu ve kaygılandığı kişi veya şeye karşı savunmak amacıyla karşı taraf saflarında gülme silahını kullanarak bir bozgun yaratır. Bozgun etkisini gösterince korku bu kez korkutana geçer. Güçlü korkudan kurtulmak için yeniden korkuya sarılır, kendi dışındakileri korkutmaya devam eder. Bu böyle sürer, sonunda güçlü gücünü kaybeder. Güçsüzler dünün güçlüsünün kuyruğuna bir teneke bağlayarak sokaktan sokağa dolaştırır. 

Bir kimsenin fiziksel gücünü kullanarak etrafına saldığı korkudan karşı taraftaki kişinin aklını ve zekâsını kullanarak yaptığı gülme eylemi çok daha fazla sonuç alıcıdır ve etkisi daha kuvvetlidir. 

İşte bu yüzden otoriter ve totaliter yönetimler gülme eyleminden çok korkarlar, onu yasaklamaya çalışırlar, cezalandırırlar. Bazen öyle ileriye giderler ki; gülmek bir yana en küçük bir mimik hareketinden bile işkillenirler. Nitekim bir televizyon kanalına programcının mimiği nedeniyle ceza verildiğine tanık olduk. Çok geçmeden bu kez aynı televizyon kanalına eski tragedya oyuncularının kullandıkları maskelere benzer bir maske ile programa çıktıkları için bir ceza verilmiştir. Bu cezalar güldüren ve gülenlerin sayısının artmasından duyulan derin korkunun dışa vurmasıdır. Bu cezaların çoğalması aynı zamanda korkunun büyüklüğünü de göstermektedir. 

Avrupa ortaçağının büyük düşünürlerinden ve ilahiyatçılarından Rotterdamlı  Desiderius Erasmus ( 1469-1556), 1511 yılında Stultitiae Laus adıyla bir kitap yazmıştır. Kitap dilimize “Deliliğe Övgü” adıyla çevirmiştir. Elimde şu an bulunan kitap Kabalcı Yayınlarından çıkan 2011, Çiğdem Dürüşken çevirisidir. Erasmus bu kitabını en büyük dostu, 1516'da yazdığı "Utopia" adlı eseri ile ünlenen İngiliz devlet adamı, hukukçu, filozof, Rönesans dönemi hümanist yazarı Thomas More (1478-1535)’ a adamıştır. 

Erasmus kitabının önsözünde diyor: Öncelikle, senin soyadının Morus olması bana Moria kelimesini çağrıştırdı, gerçi tabii ki senin bu kelimenin anlamıyla hiç ilişiğin yok, olmadığını da dünya âlem çok iyi bilir. Sonra bu nükte oyunumu hoşgörüyle karşılayacağından da doğrusu hiç şüphe etmedim...

……

… bu kısacık söylevimi teveccüh gösterip de sadece sana karşı duyduğum dostluğun bir hatırası olarak görme, savunmasını da üstlen, çünkü bu eseri sana ithaf ediyorum; dolayısıyla artık o benim değil, senin. 

Yukarıda geçen morus sözcüğünün kökeni Yunanca moria olup deli anlamına gelmektedir. Yani Thomas More’un soyadının Yunancadaki anlamı delidir. Erasmus arkadaşının soyadını diline doluyor ve “ΜΟΡΙΆΣ ΕΓΚΏΜΙΟΝ/Morias Enkomion/Deliliğe Övgü” adıyla bir kitap yazıyor, bununla yetinmiyor ve bu kitabı arkadaşına ithaf ediyor, dahası bu kitapta yazılanların savunucusu olmasını da istiyor. Arkadaşı Thomas More ise buna hiç alınmıyor, seviniyor ve bir entelektüel olarak bu harekete karşı arkadaşına teşekkür ediyor. 

Bu olgunluğu ayakta alkışlamak da bizlere düşüyor. Deliliğe Övgü felsefe ile mizahın en güzel bir birlikteliğini oluşturan dev bir eserdir.

Mizah sözcüğü ilk kez 17. yüzyılın başlarında komik kavramı çerçevesinde Ben Jonson tarafından geliştirilerek yaygınlaşmaya başlamıştır. Giderek gelişmiş ve bizim de edebiyatımıza girmiş ve yerleşmiştir. Ülkemizin sayılı mizah dergilerinden Akbabanın 1965 yılında yayınlanan sayılarından birinin kapağında “1965 Seçim Güzelleri” başlığı ile bir karikatür yayınlamıştır. Karikatürde o gün seçimlere hazırlanan altı siyası partinin başkanları çizilmiş, İsmet İnönü, Süleyman Demirel, Osman Bölükbaşı, Mehmet Ali Aybar, Alparslan Türkeş, ve Ekrem Alican. Bütün liderler ya bikinili veya mayolu. Hepsi de çok şirin. O tarihlerde bu liderlerden hiçbiri niçin benim böyle bir karikatürümü çizdiniz diye alınmadı. Sevindi, güldü geçti. Bu yüzden karikatürü çizen sanatçı hakkında herhangi bir dava falan da açılmadı. 

Sözü uzatmak istemiyorum dün gösterdiğimiz hoşgörüyü yine gösterelim. Bu hoşgörü ve çizilmiş bu karikatüre karşı liderlerin bir gülümseyişleri sanıldığının aksine karikatürü çizilen bu kişinin şeref ve itibarını azaltmadı. Turgut Özal’ın veya Necmettin Erbakan’ın gösterdiği olgunluğu onların saygınlığını azaltmamış, artırmıştır. 

Erasmus’ a, ünlü eseri Deliliğe Övgü’ ye dönelim. Kitabın gelişigüzel bir sayfasını açıyorum. Sayfa numarası 235. İki alıntı yapmak istiyorum. 

a) Bir yandan İsa’nın aşkına yanarlar, öte yandan bu miras uğruna kılıçla ve ateşle savaşa tutuşurlar ve sel gibi Hristiyan kanı akıtmaktan geri durmazlar.

b) Sanki kilisenin en vahim düşmanları zındık papalar değilmiş gibi; İsa’nın unutulmasına göz yumarlar sessizce, kazançları uğruna uydurdukları yasalarla prangalar geçirirler ayağına…

Dikkatinizi çekmek isterim, bunları yazan Müslüman, Yahudi veya başka bir dinden bir kişi değil Hristiyan dininin tanınmış bir ilahiyatçısıdır. Ve hiç acımadan o dinin papazlarını, kardinal ve papalarını eleştiriyor. Eleştiriyor değil yerden yere vuruyor. Ancak bu suçlamaları papalık asla bir hakaret olarak algılamıyor. Elbette bildiği yollarla savunmalarını yapıyorlar, mücadele ediyorlar. Aynı tarihlerde, 1517’de Almanya’da teolog, keşiş, profesör, Protestanlığın kurucusu Martin Luther (1483-1546) Erasmus’ u çekingenlikle, korkaklıkla suçluyor. 

İletişim karşılıklı düşüncelerin bilgilerin alış verişidir. Bu alışverişin amacı bulunulan durumdan daha iyi, daha doğru ve daha güzel bir konuma geçmektir. Bu alışverişte karşı tarafın düşüncelerini onaylamak kadar eleştirmek de vardır. Aksi halde ortaya bir düşünce, fikir alışverişi çıkmaz, onun yerine bir tarafın düşüncelerinin ürünü emir ve talimatların bildirilmesi çıkar. Bununla da ileriye doğru yol alınmaz, alınamaz. Statükoculukla yol alınamadığı, ileriye gidilemediğini tarih bize acı ve gözyaşları içinde anlatmaktadır. İmam Gazali ve Nizam-ül Mülk’ ün Nizamiye Medreseleriyle birlikte akli bilgi yerine nakli bilginin konulmasıyla ilerleme durmuş, daha doğru bir tanımlama ile donmuştur. Başkaları yerinde saymayıp ilerlediği için de bizim içinde bulunduğumuz coğrafyanın insanları diğerlerinden geriye kalmıştır. Bu talihsiz seçimin tersine çevrilmesi zamanı çoktan gelmiştir. Cumhuriyet bu konuda bilimin, eleştirel aklın ve hoşgörünün yolunu açmış ancak daha sonraki uygulamalar ne yazık ki istenen ilerlemenin sağlanması için yeterli olmamıştır. 

Bir kimse aklını yeterince kullanamıyorsa kızarız, üzülürüz, acırız ve ona AHMAK deriz.

Bir kimse aklını kullanıp da yaptığı yanlışların farkına varamıyorsa, uyarıları duymuyorsa güleriz ve ona BUDALA deriz.

Bir kimse aklını kullanmamakta direniyorsa ve yalnız kendi yaptıklarının doğruluğuna inanıyorsa biz ona DELİ deriz.

Bu tanımlamaların hiçbirinde aşağılama ve hakaret yoktur. Çok güçlü mizah duyguları vardır. Mizahın içinde her şeye karşın bir sevgi vardır. Mizah yolu ile yanlışı doğru çizgiye getirme dileği vardır. Buluttan nem kapıp en yakınımızdan uzağımızdakilere kadar insanlara düşmanlık beslemenin anlamı yoktur. Birbirimize karşı göstereceğimiz hoşgörü bizi küçültmez, alçaltmaz bizi ve toplumumuzu ileriye götürür. Birlikte sahibi olduğumuz değerlerimizi yüceltir. Yanlışlarımızın düzeltilmesi olanağını sağlar.

Son söz olarak toplumda özgür düşüncenin, düşünceler arası hoşgörünün toplumumuzda yaygınlaşmasını sağlamak zorunda olduğumuzun altını bir kez daha çizmek isterim. Bunun için bir yerlerden emir ve talimat beklemeye gerek yoktur. İnsanlık tarihinin bize miras bıraktığı eşitlik, özgürlük ve bağımsızlık, dayanışma ve yardımlaşma düşüncelerine sıkı sıkıya sarılmamız yeterlidir. 

Ali Can Polat

19.01.2023 

Yorumlar

SON EKLENEN MAKALELER

Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)!
Farklı Akıl(lar)!
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
SAMİ SELÇUK
SAMİ SELÇUK
ÖRTMENİM
ÖRTMENİM
UYUTMA YASASI
UYUTMA YASASI
HAFIZA-İ BEŞER
HAFIZA-İ BEŞER
KAIROS - SENKRON
KAIROS - SENKRON
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
MEB ve Maarif Modeli
MEB ve Maarif Modeli
SEVAN NİŞANYAN
SEVAN NİŞANYAN
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
PROKRUSTES’ in YATAĞI
PROKRUSTES’ in YATAĞI
KARNAVAL
KARNAVAL
DİSİPLİN
DİSİPLİN
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
Yazarak Gitmek
Yazarak Gitmek
ALFABE
ALFABE
DEVE
DEVE
MERKANTİLİZM
MERKANTİLİZM
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
Yakın Dil
Yakın Dil
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
KUTU KUTU PENSE 
KUTU KUTU PENSE 
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
ŞERİAT
ŞERİAT
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
NOSTALJİ
NOSTALJİ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
SADAKA VE SADAKAT
SADAKA VE SADAKAT
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
BULUTTAN NEM KAPMAK
BULUTTAN NEM KAPMAK
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
PISA NEDİR?
PISA NEDİR?
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
IKAROS
IKAROS
LABYRINTHOS / LABİRENT
LABYRINTHOS / LABİRENT
PYGMALION
PYGMALION
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ÜMMET – MİLLET
ÜMMET – MİLLET
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
YAS VE YAS TUTMA
YAS VE YAS TUTMA
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
PİRİNÇ
PİRİNÇ
PEYGAMBER
PEYGAMBER
UMUT - UTKU
UMUT - UTKU
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
DİNGO’ NUN AHIRI
DİNGO’ NUN AHIRI
DARISI BAŞINA
DARISI BAŞINA
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
DANSÇI MAYMUNLAR
DANSÇI MAYMUNLAR
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
GELİN – GÜVEY- GERDEK
GELİN – GÜVEY- GERDEK
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
GÜNAH KEÇİSİ
GÜNAH KEÇİSİ
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
TROLL - TROL
TROLL - TROL
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
NEFRET DİLİ
NEFRET DİLİ
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SECCADE
SECCADE
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
KARIŞIK – KARMAŞIK
KARIŞIK – KARMAŞIK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
ANASININ GÖZÜ
ANASININ GÖZÜ
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
NARTHEX
NARTHEX
MÜJDE
MÜJDE
İBRET
İBRET
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
APERİTİF
APERİTİF
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
AHMAK
AHMAK
BÜTÇE
BÜTÇE
AHLÂK
AHLÂK
Başparmaklarımız
Başparmaklarımız
MENDİL
MENDİL
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TUTUM
TUTUM
SÜRTÜK
SÜRTÜK
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
ETİYOLOJİ
ETİYOLOJİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
BAY -  BAYAN
BAY -  BAYAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RÜZGÂR
RÜZGÂR
KALPAZANLIK
KALPAZANLIK
POLİTİKA
POLİTİKA
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
BANLİYÖ
BANLİYÖ
SATRANÇ
SATRANÇ
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
Ahmet Vefik Paşa
Ahmet Vefik Paşa
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
KITA ADLARI
KITA ADLARI
POLO - MİNYATÜR
POLO - MİNYATÜR
AMATÖR-PROFESYONEL
AMATÖR-PROFESYONEL
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
BURUK  ACI
BURUK  ACI
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
KARGA TULUMBA
KARGA TULUMBA
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
ANLAM SANATLARI
ANLAM SANATLARI
ACABA
ACABA
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
DOSTA VİSKİ
DOSTA VİSKİ
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
P H A E T H O N
P H A E T H O N
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
NATO KAFA NATO MERMER
NATO KAFA NATO MERMER
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
İBADET YERLERİ
İBADET YERLERİ
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
FİKİR VE ZİKİR
FİKİR VE ZİKİR
ADAM GİBİ ADAM
ADAM GİBİ ADAM
Diderot Etkisi
Diderot Etkisi
MİLKA
MİLKA
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
KOT PANTOLON
KOT PANTOLON
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
AKINTILAR,  AKIMLAR
AKINTILAR,  AKIMLAR
KUTSAL
KUTSAL
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
ESOTERIC,  BÂTINÎ,  İÇREK
ESOTERIC, BÂTINÎ, İÇREK
BOYKOT
BOYKOT
SABO - SABOTAJ
SABO - SABOTAJ
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
OPERALAR
OPERALAR
SINCERE - Sine Cera
SINCERE - Sine Cera
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
BELLONA ve SHELL
BELLONA ve SHELL
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
AYAK
AYAK
DİASPORA
DİASPORA
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
URBA
URBA
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
ROMAN
ROMAN
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
KORO, BALE, HORON
KORO, BALE, HORON
FRENGİ
FRENGİ
FRANKLAR, FRENKLER
FRANKLAR, FRENKLER
LOJİ'LER
LOJİ'LER
TUZ
TUZ
ENTELEKTÜEL
ENTELEKTÜEL
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
ENERJİ
ENERJİ
PORT, YANİ LİMAN
PORT, YANİ LİMAN
Turunçgiller
Turunçgiller
Nomos'tan Namusa
Nomos'tan Namusa
Ev
Ev
Fil
Fil
Kültür Nedir?
Kültür Nedir?
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Aristokrat
Aristokrat
Despot, Tiran, Diktatör
Despot, Tiran, Diktatör
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Efendi
Efendi
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
"Kosmos"tan Gelenler
"Kosmos"tan Gelenler
Barbarlar
Barbarlar
"Kapital"in Eserleri
"Kapital"in Eserleri
İlk Konservatuvarlar
İlk Konservatuvarlar
Tekhne, Ars, Sanat
Tekhne, Ars, Sanat
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
Terim Ne Demek?
Terim Ne Demek?
Ütopya
Ütopya
Melankoli
Melankoli
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
YALAMA OLAN  "SÖYLEM"  TERİMİ
YALAMA OLAN "SÖYLEM" TERİMİ
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2:  EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2: EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1:  BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1: BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!