TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
Konusu ne olursa olsun, hangi ortamda bulunursak bulunalım biz henüz bir yazıyı, bir konuşmayı, bütünlüğü içinde anlamak, anladıklarımızı değerlendirmek ve yaptığımız bu değerlendirmeleri iletişim içinde bulunduğumuz kişi veya topluluğa bildirmek veya iletmek için gerekli olan becerikliliği ve alışkanlığı edinemedik. Bir yazıda, bir konuşmada ya da ortaya konmuş olan bir yapıtta o yazıyı yazana, konuşmayı yapana veya yapıtta adı geçen kişi ve olaylara karşı duyduğumuz sevgi veya sevgisizliğimiz hep ön plana geçmektedir. Övgü ve yergilerimizin biricik dayanağı ne yazık ki; dışımızdaki bu dünyaya karşı içimizdeki yanlış inançlar, yanlış koşullanmalar oluşturmaktadır. Duygularımız aklımızın önüne geçmektedir. Bazen bu duygularımız öylesine yoğunlaşmakta, öylesine aceleci olmaktadırlar ki; karşımızdakini, sonuna kadar dinlemek veya bir yazıyı sonuna kadar okumak zahmetine bile katlanamıyoruz. Hemen tepkimizi gösteriyoruz. Doğal olarak bu tepkiler çoğu kez yerini bulmamaktadır. Başka bir anlatımla hiç gereği yokken akıl daraltıcı bir neden yaratıyor, kendimize tuzaklar kuruyoruz.
Tartışmak
Tartışma veya tartışmak: Eski Türkçe “tart” kökünden kaynaklanmakta olup
a) Belli bir konuda, karşılıklı olarak, birbirine karşıt görüşler öne sürüp bunları savunmak,
b) Ağız kavgası etmek anlamlarına gelmektedir. Meydan Larousse tartışmak eyleminden türetilmiş olan tartışma kavramını birbirinden ayrı düşünce ve kanıtlar ileri sürerek karşılıklı olarak incelemek şeklinde açıklamaktadır. Açıklamasını karşılıklı olarak kendi görüşünü savunarak konuşmak olarak devam ettiriyor. Daha açık bir anlatımla karşıt görüş ve düşüncelerin kanıtlarını ortaya koyarak tartılmasını sağlamak, doğruluk, iyilik, güzellik ölçütlerini göz önünde tutarak tartmaktır. Dikkat edilecek olursa burada tartıya konacak olan şey duygular değil düşüncelerdir. Bizim kişiler ve toplum olarak en büyük eksikliğimiz tartı aletine duygularımızı koyma yanlışlığımızdır. Yine de istediğimiz sonuca ulaşamazsak bu kez tartı aletinin, terazinin ayarı ile oynamayı deniyoruz.
Eleştirmek
Tenkit, (Critique) sözlüklerimize göre bir kişi, bir olay ya da yapıtın söz konusu olan özelliğinin doğru ve yanlış yönlerini göstererek anlatmak amacıyla yazılan kısa yazılar, konuşmalar ve davranış türleridir. Eleştiri, hukuksal ya da hukuk dışında verilmiş bir yargı, şiir, tiyatro, hikâye, roman, sinema, resim, heykel gibi her türde verilmiş sanat veya düşünce ürününün, toplumda geçerli olan doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin ölçütlerini göz önünde tutarak onun gerçek değerini ortaya çıkarmak amacıyla yapılan incelemeler ve bunların sonucunda ortaya konan yazılı veya sözlü bildirimlerdir. Bunlara kısaca tenkit veya critique” diyoruz. Aynı zamanda bu uğraş, bir kişi ya da olayın yanlış bilgiye, yanlış bir değerlendirmeye karşın onaylanmaması anlamını da taşımaktadır. Bu işleri söz ederken eleştirel kavramını kullanıyoruz ve bunu bir iş olarak yapan kişilere de eleştirmen diyoruz.
Dilimizde eleştiri sözcüğünün yanında kullanılmakta olan tenkit sözcüğünün kökeni Arapça nḳd’ dir. Naḳd نقد "1. gagalama, eleştirme, 2. metal para, akçe" sözcüğünden alıntıdır. Bu işi yapan kişiye de münekkid denmektedir. Sözcüğün daha önceki köklerinin İbranice ve Aramice/Süryanice #nḳd נקד "noktalama, sivri bir nesneyle tıklama kökü ile aynı olduğu belirtilmektedir.
Dikkat edilecek olursa eleştiri kavramı içinde de el ele tutuşturarak, karşıt düşünceleri birleştirip ayrıştıracak o konunun anlaşılmasını, daha iyi anlaşılmasını ve yanlış anlaşılmamalarını sağlamak isteği vardır. Bunların arasında duygular değil düşünceler yer almaktadır. Hiç gözden kaçırılmaması gereken bir başka nokta da; tartışılan, eleştirilen bir konunun olumsuz yönleri kadar olumlu yönlerinin de çok önemli olduğudur.
Hepimizin dağarcığımıza ve çalışmalarımızın tezgâhına, masa üstlerine bir kısa yol olarak yerleştirmemiz gereken şeylerden bir tanesinin eleştirinin övmek veya yermek olmadığı ikonu olmalıdır. Övmek veya yermek tartışmacının veya eleştirmenin kişisel duygularıdır. Hepsi o kadar.
Eleştiri ve tartışma kavramları dilimizde var olan ve Anadolu’muzda tazeliğinden hiçbir şey yitirmeden varlığını sürdüren bir kavramına da değinmek gerekmektedir.
Eytişim, Batı dillerinden (dialectique) diyalektik olarak bildiğimiz kavramın tam karşılığıdır. Bir konu hakkında karşılıklı konuşmak, söylemek anlamını taşımaktadır. Sevan Nişanyan, her ne kadar bu sözcüğü (YT) yeni Türkçe olarak nitelese de sözcük, Anadolu’nun en ücra köşelerinde bile halen aynı güzelliği ve anlam zenginliği ile varlığını sürdürmektedir. Küçük yaşlarda annemin dilinden kaptığım en güzel sözcüklerden bir tanesi de eytişim, eytişmek sözcüğüdür.
TDK’ nın Türkçede Batı Kökenli Kelimeler adlı derlemesinde (2015 TDK yayınları) Diyalektiği (Dialectique’i), gerçeği ve onun çelişmelerini (tez ve anti tezleriyle birlikte) incelemeye yarayan ve bu çelişmeleri aşmayı sağlayan yolları öngören akıl yürütme yöntemi, eytişim olarak açıklamaktadır. Anadolu ağzından edindiğim izlenimlerime göre birisiyle bir konuyu köklerine kadar irdelemek, didiklemek ve o kişi ile didişmek anlamlarını da eklemek yararlı olabilir diye düşünmekteyim.
Ad hominem
Ad hominem kavramı, literatüre Latinceden alınarak kazandırılmış, yerleşik bir kavramdır ve birebir çevrildiğinde "kişiye" anlamına gelir.
Ad hominem (/æd ˈhɒmənəm -ˌnɛm, ɑd‐/), argumentum ad hominem ya da insan karalama anlamına kullanılmaktadır.
Bir tepkinin, belirli bir kişinin yaptığı işi, ortaya koyduğu yapıtı veya herhangi bir konudaki duruşu bir yana itip onun yerine o kişiyi öne çıkarmak, tepkiyi o kişiye yöneltmektir. Örneğin bir bilgi, belge veya kanıta karşı bir yanıt verirken o bilgi ve belgelerin, kanıtların doğru, gerçek ve yerinde olup olmadığını anlatmak, açıklamak yerine o kişinin konuyla ilgisi olmayan bir özelliğini gündeme getirip sözüm ona o düşünceleri çürütmeye çalışmaktır. Genel olarak karşı bir önermede bulunmaksızın önermeyi yapan kişinin özelliklerinin tartışılmasını sağlamak ve tartışma konusunu saptırmak amacıyla yapılır. Yani başka bir anlamla bunun adı safsatadır. Elbette bu safsatanın farkında olup olmama, yapılan demagojiye inanıp inanmama ayrı bir konudur.
Karalama türleri
1) Argumentum Ad Hominem
Bir önerinin reddedilmesini sağlamak için, önerinin kendisi yerine öneriyi yapan kişinin kişiliğine saldırmaktır.
2) Circumstantial Ad Hominem
Bir önerinin reddedilmesini sağlamak için, önerinin kendisi yerine öneriyi yapan kişinin etnik kökeni, politik tutumu, dini görüşü gibi niteliklerine saldırmaktır.
3) Tu Quoque Ad Hominem
Bir kişinin sözleriyle eylemleri çelişiyor diye iddianın yanlış olduğu savıyla “sen de aynı şeyi yapıyorsun” şeklinde bir karşı saldırıdır.
4) Poisoning The Well Ad Hominem
Dolduruşa getirme safsatası da denilir. İnsan Karalama Safsatasının bir alt türüdür: Bir insan hakkında önceden olumsuz bilgiler (doğru ya da yanlış) verilerek, onun söyleyeceklerini gözden düşürme ve önyargı oluşturmak şeklinde örtülü bir karşı saldırıdır.
Bir toplulukta, o topluluğu oluşturan bireyler arasında sağlıklı bir iletişimin sağlanabilmesi için öncelikle kavramların anlamlarıyla birlikte bilinmesinde ve yerinde, zamanında kullanılmasında kuşkusuz çok büyük yararlar bulunmaktadır. Bu iletişimin iyi kurulup iyi işletilmesi halinde toplumda yeni ve daha ileri düşünce ve kavramların yaratılması sağlanabilir. Bu yolla barış, refah ve huzur çok daha kolay sağlanabilir. Sağlıklı bir iletişim için bir başka koşul da bireylerin birbirlerine “topluluk halinde yaşama sözleşmesinden gelen” saygılı davranma ile düşüncelerini sağlıklı kurallar içinde aktarmalarıdır. Başka bir anlatımla tartışma ve eleştirilerin niçin yapıldığı ve hangi amaçları sağlamak için yapıldığı ve nasıl yapılacağı üzerinde bir uzlaşma sağlanmalıdır. Tartışma ve eleştiri kendi düşüncelerinin, kendi doğrularının başkaları tarafından kabulü için değil kendisinin ve karşı tarafın düşündüklerinin (tez ve antitezlerinin) bir potada eritilip yeni bir alaşım sağlayabilmek için yapılmalıdır.
Öncelikle eleştirmek ile yermek ve övmek kavramlarını birbirinden ayırmamız gerekmektedir. Eleştiri yin ve yang gibi iki zıt şeyin birlikteliğidir. Bu birliktelikten yeni bir şey üretmektir.
Toplumda “renkler ve zevkler tartışılmaz” şeklinde alışılmış bir düşünce kalıbı bulunmaktadır. Oysa sabahtan akşama kadar yaptığımız şey bunları tartışmaktan, bunlar arasındaki nüansları ve düşüncelerimizi karşı tarafa iletmekten ibarettir.
Bir kişi veya olay karşısında kabullerimizi, beğenilerimizi ve övgülerimizi dile getirmek elbette çok önemli bir şeydir. Ancak elinize sağlık, çok güzel olmuş, harika, mükemmel şeklinde bir açıklamamız o konu hakkında konuşulacak şeylerin sona ermesine neden olacaktır. Deyim yerinde ise sav ve savunma sözlerini söylemiş, yargıç da kararını vermiştir. Oluşmuş bir yargı ile birlikte yargıç o dosyadan elini çekmiştir. Artık yargılama sürecinde bir itiraz, temyiz süreci başlayacaktır. İşin doğası da bunu gerektirir.
Eğer bir konuda tartışmaya, eleştiriye “ama” diye başlıyorsak en azından ortaya konan şeyin veya kişinin mükemmel olmadığını, eğer şöyle olursa, böyle yapılırsa daha iyi bir sonuca ulaşılabilir şeklinde bir önermede bulunmamız gerekmektedir. Bu o konuya ve o kişi ya da kişilere karşı saygımızın ve iyi niyetimizin bir göstergesidir.
Bir sanat yapıtının eleştirisi, eleştiri yapanın tarihsel ve toplumsal sorumluluğu çerçevresinde ve çağdaş uygarlığın ilerleme çizgisinde yapılmalı ve mutlaka kendi içinde tutarlı ve nesnel olmalıdır.
Bir konu hakkında tartışma sorumluluğundan kaçmak için övgü kavramını, yapılan işe ya da yapan kişiye karşı sevgisizliğimizi göstermek için de açık ya da örtülü olarak yergi kavramını kurban etmemeliyiz. Aşırı övgülerden de temelsiz yergilerden (bunlara isterseniz iltifat veya küfür de diyebilirsiniz) de kaçınırsak sorunlarımızın daha kolay çözülebileceğini düşünüyorum.
Ali Can Polat
11.04.2022