Lütfen aramak istediğiniz kelimeyi yazıp Enter tuşuna basın..

Logo

Kullandığımız dil; bugün ne olduğumuzu, yarın ne olacağımızı belirler..

 MENÜ

FRANKLAR, FRENKLER

  Frank, Frenk kelimeleri Avrupa dillerinde  olsun, Türkçede olsun, pek çok yerde, pek çok anlamda kullanılmış.  Hepsinin kaynağı bir kavmin adı. bir Cermen kavmi olan Franklar.  Daha doğrusu birkaç  Cermen  boyunun ortak adı. Franklar Almanya'da  Ren nehri ile Weser ırmakları arasındaki bölgede yaşıyorlardı.  Üçüncü yüzyılda tarih sahnesinde görünmeye başlıyorlar.  Üçüncü yüzyılın ortalarında topraklarını Romalıların elindeki  Galya içlerine doğru  genişletmeye çalışıyorlar. Burası bir Kelt boyu olan  Galyalıların yaşadığı  bölgeydi. Bu geniş bölge bugünkü Fransa, Belçika, Lüksemburg topraklarının tamamı ile  Hollanda'nın, İsviçre'nin bir kısmını,  Almanya'da Ren'in batısındaki bölgeyi, İtalya'nın da Po ovasını   içine alıyordu.  Frankların Galya'yı istila etme girişimleri dördüncü yüzyılda da sürdü. Dördüncü yüzyılda Romalılar  kuzey Galya'daki gücünü kaybedince, Franklar topraklarını bugünün Belçika'sı ile bugünün Fransa'sını içine alacak biçimde genişlettiler. Zamanla batı Frank Krallığı, Frank unsuru  daha eski kavimlerle karıştığı halde, kendi yönetimindeki halkı "Frank" olarak adlandırmaya devam etti. 

    Bu halkın konuştuğu dil, yani Frankça (Cermen lehçelerinden biri) yavaş yavaş unutuldu. Ama bu Cermen kavmi bu  ülkede konuşulan dile kendi adını verdi. Ülkenin adı da Fransa diye anılmaya başladı. Galya, yani bugünün Fransa'sı beş yüzyıl Roma egemenliğinde  yaşadığı için kültür olarak Latin kültürüne bağlı bir ülke olarak görülür; Fransızca da bir Latin dilidir.  Ama daha eski köklere  inildiğinde Fransız toprağında  Kelt ve Cermen kültürlerinin de bulunduğunu görüyoruz.     

  Kavmin adı Almanya'da da unutulmadı.  Rhineland'ın doğusu ile Main ırmağı boyunca uzanan bir dükalık olan bölgenin adı Franconia' ydı (Almancada Franken). Eski Franconia halkının bir parçası olan halk eski Franklardı. Frankfurt şehrinin adı bu geçmişten geliyor. Bu şehrin Almanya'da resmî  adı  bugün  Frankfurt am Main.  Şu demek:  Main ırmağı üzerindeki Frank geçidi. Frankfurter adını bu şehirden alan bir sosis türü.  Şehrin Eski İngilizcedeki adı Frankfort'tu. Bu adın bu yazımı  şu ABD şehirlerinin hâlâ kullanılan adlarıdır: Kentucky,  New York, Illinois eyaletlerindeki Frankfort şehirleri.

    Asıl çarpıcı olan, Fransa, Fransız kelimelerinin yanı sıra eski bir topluluğun etnik adından pek çok kelime türetilmiş olmasıdır. Eski İngilizcede francfranca   "özgür, soylu kişi" anlamına geliyordu. Sanki Franklar  Gallileri, Keltleri yenip egemenlikleri altına aldıkları zaman bu ülkenin  "özgür" insanlarının kendileri olduğunu  ilan etmişler gibi! Frankların egemenliğindeki Galya'da yalnız Franklar özgürdüler. 

   İngilizcede frank sıfatı bugün serbest, açık sözlü, dürüst, içten, cömert  anlamına geliyor. Kaynağı Eski Fransızcadaki franc. Fransızcada da aynı anlamda tabii. Daha eski kaynağı, yine özgür anlamına gelen  Latince francus.  Franc aynı zamanda Avrupa Birliği kurulmadan  önce Fransa, Belçika, Lüksemburg'un  resmî para birimiydi.  Franc bugün de, başta İsviçre olmak üzere  daha birçok francophone (aşağıda) ülkede geçerlidir.  

   Frank kelimesi Avrupa dillerinin pek çoğunda özel ad ve soyadıdır. Bu adın ya da soyadının birçok türevi de var:  Francis, François, Françoise, Franz, Franco, Francisco, Francesca, Franklin, vb.  Tanınmış katolik tarikatlerinden biri Fransisken adını taşır; 1209'da Assisili Aziz Francesco'nun kurduğu  tarikat  varlığını günümüzde de sürdürüyor. 

    Mary Shelley'in  bilim kurgunun erken örneklerinden biri sayılan  ünlü gotik romanı Frankenstein ya da Modern Prometheus   (1818) adını taşır.  Frankenstein (Almancada "Frank taşı" anlamına geliyor)  romanın başkişisi olan bilimcinin adı. Romanı okumayanların Frankenstein'ı hikâyede yaratılan canavarın adı sanması çok yaygındır. Yazarın  hikâyenin başkişisine bu adı,  kocası,  İngiliz romantizminin  önde gelen şairlerinden Percy Bysshe Shelley ile çıktığı bir seyahat sırasında tanıdığı, Almanya'nın Hessen eyaletindeki Gernsheim şehri yakınlarında  bulunan Frankenstein Kalesi ile, simyacı Johann Konrad Dippel'in  1673'te buradaki şatoda doğmuş olmasından esinlenerek verdiği sanılıyor.      

   Franchisefranchising  terimi Türkçe sözlüklere girmemiştir, ama 1990'lardan bu yana ticari hayatta kullanılıyor.  İngilizceden geliyor. İzin, ruhsat, imtiyaz hakkı demek.  Kelimenin "özgür, serbestlik" damarından  çıkıyor. Bir şirketin belirli şartlar çerçevesinde bir işin yönetimine ve yürütülmesine maddi destek sağlayarak belirli bir bedel karşılığında bağımsız yatırımcılara markasını kullanma hakkı tanımasına deniyor.   

  Lingua franca:  kelime  anlamıyla "Frank dili".  Akdeniz denizcilerinin Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Yunanca, Arapça, Türkçe kelimelerden oluşan ortak dilidir. Bu deyimdeki Frank kelimesinin Arapçada  Haçlı Seferlerinden sonra  bütün Avrupalılara  Frank denmesinden  kaynaklandığı sanılıyor.  Avrupa dillerine onyedinci yüzyılda  İtalyanca üzerinden yayılmış.      

   Hikâyesi şu olsa gerek...  Akdeniz bir iç deniz. Denizin doğusunda, kuzeyinde, güneyinde değişik dillerin konuşulduğu ülkeler bulunuyor. Bu iç denizde iç ticaret öteden beri canlı. Gemiler limandan  limana geçiyor.  Kaptanlar, tayfalar  her limanda bir iki gece konaklıyorlar.  Konakladıkları yerlerde hangi dil konuşuluyorsa o dilden birkaç kelime öğreniyorlar. Bunlar birike birike  denizciler  arasında ortak bir söz dağarcığı oluyor, ana dilleri farklı  denizcilerin anlaşmasına yardım ediyor...  Akdeniz  yüzyıllar boyunca  dünyanın en önemli  bölgesi oldu. Bundan dolayı Akdeniz dili demek dünya dili demekti. Bugünün  dünyasında İngilizce en yaygın dil olduğu, ana dilleri farklı olan insanlar en çok İngilizce üzerinden anlaşabildikleri için, İngilizce zamanımızın lingua franca 'sı sayılabilir.   

    "Frank", batı Avrupa  dillerinde Fransızlıkla ilintili olarak kullanılır;  Francophone (Fransa  dışında yaşayan, ana dili Fransızca olan insanlar),  francophile (Fransız sever)  kelimelerinde görüldüğü gibi.  Arapçada ise bu kelime ne Frankları, ne de Fransızları akla getirir.  Bir anlam kaymasıyla  batı Avrupalı anlamına geldiğini gördük. Deyim bu anlamıyla  Arapçadan Türkçeye geçmiş. Türkçede Frank  değil, Frenk diyoruz,  yine batı Avrupalı  anlamında, bazen de hıristiyanlar kastedilir. Kelimenin Türkçedeki başka bir yazımı da "efrenc";  başka kelimelerde de görülen bir katma ses eklenmiş başına.  Frenkçe ise batı Avrupa dillerinden herhangi biri, Avrupalılara özgü olan demek. 

    Karacaoğlan'ın bir şiirinin şu dizelerinde ilginç bir yeni kelime vardır: İndim seyran ettim Firengistan'ı / İlleri var bizim ile benzemez. "Benzemez" redifli bu şiirin öteki dörtlüklerinde  Firengistan'ın dininin, dilinin, güllerinin, beylerinin yabancılığı vurgulanır.  Prof.  İlhan Başgöz Karac'oğlan adlı incelemesinde halk edebiyatımızda  Karac'oğlan mahlaslı beş şair bulunduğunu, bunlardan birinin Kanuni Sultan Süleyman'ın  1542'de çıktığı Budin seferine katılan bir bektaşi, asker  şair olduğunu belirtir. Bu şair, Firengistan'ı söz konusu sefer sırasında tanımış olsa gerek. Firengistan pek  hoş bir türetme.   

    Frenk gömleği:  yakası kravat takmaya uygun, çoğu uzun kollu, ceket altına giyilen erkek gömleği, yani bildiğimiz gömlek.  Giysinin bu adı bugün unutulmuş gibi görünüyor, ama 1960'larda  belki 70'lerde de— hâlâ kullanılıyordu.

   Frenk sicimi:  Avrupa'dan gelen iyi cins sicim.

   Frengi locası  ( deliği, oluğu): fırtına sırasında gemiye giren ya da gemi yıkanırken biriken suyun boşaltılması için bordaya açılan delikler.   

   Frengi lombarı: yine aynı iş için açılan  ufak delikler, menfez.  

   Frengi morilası: frengi deliklerini kapatmak için kullanılan tıpalar.

   Frengi hastalığı: daha çok cinsel temasla  bulaşan bir hastalık. Kelime  anlamıyla "Avrupalı hastalığı" demek! 

   Francala:  has undan yapılan beyaz ekmek. Kaynağı belirsiz. Sözlüklerde İtalyanca frangiola, frangiula, frangella kelimelerinden —bu üçünden biri— geldiği yazılmış. Sevan Nişanyan bu kelimeleri ya da benzerlerini İtalyanca sözlüklerde bulamadığını belirtiyor. 

  Tatlı su Frengi deyimi,  Levantenler hakkında, ondokuzuncu yüzyılda uydurulmuş, biraz nükteli, biraz alaycı bir deyimdir.[1]

    "Frenk"li daha  pek çok kelime var Türkçede.  Şu meyve, bitki adları:  frenk armudu, frenk üzümü, frenk inciri (kaktüsgillerden;  öbür adları: frenk yemişi, hint inciri, kaynanadili), frenk çileği, frenk soğanı, frenk arpası (kabuksuz arpa), frenk maydanozu, frenk lahanası (Brüksel lahanasının öbür adı), frenk patlıcanı (domatesin eski adı), frenk salatası (hindiba), frenk menekşesi, frenk lalesi, frenk patı (bir çiçek),  frenk asması (bir çeşit sarmaşık). Bunlar herhalde bu bitkilerin tohumları, fideleri Avrupa'dan geldiği için böyle adlandırılmış. Benim göremediğim daha başka "frenk"li bitkiler, meyveler olabilir.     

    Osmanlı-Türk musıkisinin usûllerinden biri frenk-çîn (firenk-çîn) adını taşır.  Günümüzde  on iki zamanlı, on vuruşlu, 12/8'lik bir usûl olarak tanımlanır. Farsça "çîn", toplayan, düzene sokan  demek.  İlginç bir hikâyesi var bu ritim kalıbının. 1543'te Fransa Kralı I. François, o dönemin en usta çalgıcılarından kurulu bir topluluğu,  Kanuni Sultan Süleyman'ı hoşnut edeceğine inanarak  Istanbul'a göndermiş. Bu topluluk sultanın huzurunda birkaç konser vermiş. Bu konserlerde çalınan parçalar arasında  üç zamanlı 1 + 2 / 1+ 2 düzenindeki bir ritim unsurunun sık sık tekrarlanması  padişahın dikkatini çekmiş, saray çalgıcılarından bu ritmi unutmamalarını,  aynı ritim kalıbını kullanarak eser bestelemelerini istemiş.  Bu hikâye çeşitli batı kaynaklarında tekrar tekrar anlatılmıştır.[2]      

    Bir musıki usûlü daha var "frenk"li: frengi-fer. "Avrupa işi fer' " demek; fer'  başka bir ritim kalıbı. Frengi-fer yirmi sekiz zamanlı, on üç vuruşlu, 28/4'lük bir usûl olarak  tanımlanır.  Müzikolog Rauf Yekta bu usûlü şöyle açıklamış:  "Bu usûlün  kuruluşu dikkatle incelenirse, bunun 'alafranga' olarak adlandırılmasının sebebi anlaşılır. Bu hususta frenkçîn usûlü dolayısıyla vermiş olduğumuz tarihî izahatı hatırlatmak  ve bu iki usûlün başlangıçlarını mukayese etmek kâfidir. Böylece frengi fer'i de, I. François tarafından Istanbul'a  yollanmış olan Fransız musıkişinaslarının üç zamanlı usûllerinin tesirini de tanımak kabil olacaktır."[3]

   Bu iki ritim kalıbındaki "frenk"ler hem genel olarak Avrupa'yla , hem de özel olarak Fransa'yla  ilintili oluyor. Türkçede "frenk"lerin  en meşhuru herhalde "alafranga" kelimesidir.  Bu kelimeye geçmeden önce  "alaturka"nın ne olduğunu görmemiş gerekiyor.

   Türkçede "alaturka" diye yazılıp okunan  kelimenin aslı batı dillerinde kullanılan İtalyanca alla turca'dır. Türk üslubu, Türk tarzı demektir.  Avrupa musıkisinde Türk musıkisi, özellikle  mehter musıkisi öğelerinin işlendiği pek çok beste var.  Batı dillerinde bunlara topluca alla turca denmiştir;  mehter musıkisi esinli olanları ise  "Yeniçeri musıkisi" diye nitelendirilmiştir.  Haydn'ın  Askerî Senfoni 'si, Mozart'ın Saraydan Kız Kaçırma operası ile Türk Marşı, Beethoven'ın bir tiyatro oyunu için yazdığı Atina Harabeleri uvertüründe yer alan "Türk Marşı"  bu türün akla gelen ilk örnekleri. Bu tür besteler onyedinci yüzyılda ortaya çıkmış, onsekizinci yüzyılda Avrupa'da başlayan Türk modası ile gitgide yaygınlaşmıştır.  Kısacası, alla turca  denilen besteler Avrupalı  bestekârların eserleridir.

    Sultan II. Mahmud  1826'da Yeniçeri Ocağını kaldırdıktan sonra bu ocağın bir parçası olan mehterhaneyi de kaldırmış, Osmanlı ordusunu batı yöntemlerine göre yenilerken, Avrupa işi bir askerî bando kurulmasına da karar vermişti. Sultan 1828'de bu iş için, Sardinya Krallığı'ndan, Istanbul'a davet ettiği,  ünlü opera bestecisi İtalyan Gaetano Donizetti'nin ağabeyi Giuseppe Donizetti'yi görevlendirmişti. Giuseppe Donizetti batı türü bandoyu kurdu, bandoyu kısa zamanda geliştirerek orkestraya dönüştürdü, daha sonra da Muzika-i Hümayun adı verilen bir batı musıkisi okulu kurdu. Istanbul'da geçirdiği yirmi sekiz yıl boyunca öğrencisi olan Türklere batı musıkisini öğretti. Sonradan "paşa" unvanı verilen  Donizetti  ömrünün sonuna kadar Istanbul'da yaşadı, bu şehirde öldü. Onun ölümünden sonra yine bir İtalyan olan Guatelli  Muzika-i Hümayun'un başına getirildi. Daha birçok İtalyan öğretmen bu kuruluşta  yer aldı. Bu İtalyanlar Osmanlı sarayında icra edilen geleneksel Türk musıkisi ile tanışınca bu musıkiyi kendi dillerindeki alla turca terimiyle, yani Türk tarzı  diye nitelendirdiler. Yanlış bir adlandırmaydı bu. Çünkü alla turca denilen eserler Avrupalı bestekârların eserleri için kullanılıyordu.  Osmanlı sarayında dinlenen musıki  "Türk tarzı"nda değil, doğrudan doğruya Türk musıkisi besteleriydi. Ne yazık ki,  bu yanlışlık toplumda gitgide yaygınlaştı,  Türkler arasında da benimsenmeye başladı.  Müzikolog, yazar Hüseyin Sadettin Arel'in  geleneksel musıkimize "alaturka" denmesindeki yanlışı düzeltmek için pek çok yazı yazmıştır.                   

    Alafranga (Frenk işi),  alaturkanın karşıtıdır.  Ondokuzuncu yüzyılda batı musıkisi saraya, oradan da şehirdeki  musıki çevrelerine girince geleneksel musıkiye bağlı çevrede kaçınılmaz olarak bir hoşnutsuzluk doğdu. İki musıkinin taraftarları  arasında bir gerginlik başgösterdi.  Alafranga sözü bu tepkinin ifadesidir. Türkçede türetilen, hiçbir dilde bulunmayan bir terimdir. Kelime olarak Avrupa musıkisi anlamına geliyorsa da, yan anlamları, çağrışımları hoş değildi. 

    Bu iki terim ilkin musıki dünyasında kullanıldı. Ama zamanla başka alanlarda da kullanılmaya başladı. Yaşama biçimi, giyim kuşam, yeme içme alışkanlıkları, ahlak, adap,  terbiye konularında da kullanıma girdi, Doğu-Batı kültür çatışmasının günlük hayata yansıyan bir simgesi haline geldi.

    Alla turca teriminin Avrupa'daki anlamı küçültücü değildi. Oysa Türkiye'de alaturka sözü  musıkide batılılaşma akımı hızlandıkça  geleneksel musıkimizi küçümseyen, hor gören, aşağılayan bir anlama büründürüldü.  Musıki bir zevk meselesidir. Bir musıki türünü herkesin sevmesi beklenemez, sevmeyen dinlemez, olur biter.  Ama bu musıkiyi severek dinleyenlere tepeden bakmak, onları küçümsemek, küçültmeye kalkışmak kabul edilebilir bir tutum olamaz. Sadece bir nezaket meselesi de değildir bu. Yüzyıllar öncesinden gelen bir musıki geleneğini  batırmak, dinleyicilerini hor görmek bir insanın entelektüel seviyesini de aşağıya çeker.   

   "Alaturka" anlam genişlemesiyle "modern hayata ayak uyduramamış, geri kalmış, ilkel, basit, gelişmemiş" anlamında da sık sık kullanılmıştır. Bir kimseye "ne alaturka adam, ne alaturka kadın" denmesi şu anlama gelir: sen Türkler gibisin!..  

   Alafranga sözü  de anlam genişlemesiyle "batı taklitçisi, geleneklere saygısız, köksüz, züppe, bopstil" anlamlarında kullanılmıştır. Ne yazık ki bu söz batı kültüründen nasibini almış kimseler  hakkında da kullanıldığı için alaturka kadar olumsuz bir anlama büründürülmüştür.  Bütün ondokuzuncu yüzyıl Türk romanlarında abartıyla çizilip alay edilen "alafranga" tipler  kelimenin bu anlamını pekiştirmiştir.  Yine bu bağlamda,  sadece Avrupa'da değil, doğu ülkeleri de içinde olmak üzere bütün dünyada benimsenen uluslararası  sanat musıkisi seviyesine yükselmiş olan bir musıki türünü "alafranga" diye adlandırmak bugünün diliyle "ötekileştirmek" anlamına gelir.   

      Alaturka, alafranga kelimeleri eski takvim ile yeni takvim, eski saat ayarı ile yeni saat ayarı  hakkında da kullanılmıştır. Bunlar artık kullanımdan düştü.  Alaturka da, alafranga da  geçmişte olduğu kadar yaygın değil artık. Ama hâlâ kullananlar var. Gerek musıki bağlamında,  gerekse yan anlamları kastedilerek kullanmakta ısrar etmek geçmişteki tartışmaları kaldığı yerden sürdürmek anlamına gelir. Bu iki kelimenin gösterdiği anlam genişlemesinin son durağı helaların tanımında.

   Küçültücü anlamları  olan kelimeler sözlüklerden çıkarılamaz. Bir kelime bir dile girmişse, o dilin sözlüklerine de girer. Çıkarılsın denemez. Sözlükçülüğün ilkelerine uymaz bu. Birtakım kelimeleri, deyimleri  dilin tarihinden silmeye kalkmak demektir.  Ama bizim yapabileceğimiz bir şey var, o da bu gibi kelimeleri artık kullanmamaktır. Kullanabileceğimiz bir yer var, o da, bu kelimeleri tarihe havale etmek, yani geçmişe, tarihe gönderme  amaçlı  olarak kullanmaktır.     

Bülent Aksoy

12 Kasım 2021

 

[1] Deyimin içeriğine eğilen şu ilginç denemeye bakınız:  Murat Belge, "Tatlı su Frengi", Radikal,  7 Mayıs 2002. 

[2] Bkz. Rauf Yekta, Türk Musıkisi, Pan Yayıncılık, 1986, s. 116;  Bülent Aksoy,  Avrupalı Gezginlerin  Gözüyle Osmanlılarda Musıki, Pan Yayıncılık, 2003,  s.  44-45.  

[3] Rauf Yekta, aynı yerde, s. 121.  

Yorumlar

SON EKLENEN MAKALELER

Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)-2
Farklı Akıl(lar)!
Farklı Akıl(lar)!
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
CANCER, CARCINOME, SARCOME, / KANSER, KARSİNOM, SARKOM
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
OENOTHERA BIENSIS / EZAN ÇİÇEĞİ 
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
ANGRAECUM SESQUIPEDALE / DARWIN ORKİDESİ DARWIN BUTTERFLY /  DARWIN KELEBEĞİ
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
Felsefe Sorunları Görünür Kılmaktır
SAMİ SELÇUK
SAMİ SELÇUK
ÖRTMENİM
ÖRTMENİM
UYUTMA YASASI
UYUTMA YASASI
HAFIZA-İ BEŞER
HAFIZA-İ BEŞER
KAIROS - SENKRON
KAIROS - SENKRON
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
TESPİH, TESPİH AĞACI, ÇİÇEĞİ, TESPİH BÖCEĞİ VB…
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
KOBANİ VEYA KOBANE SÖZCÜĞÜ ÜZERİNE KÜÇÜK DEĞİNMELER
MEB ve Maarif Modeli
MEB ve Maarif Modeli
SEVAN NİŞANYAN
SEVAN NİŞANYAN
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
Demokrasi Sadece Bir An mıydı?
PROKRUSTES’ in YATAĞI
PROKRUSTES’ in YATAĞI
KARNAVAL
KARNAVAL
DİSİPLİN
DİSİPLİN
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
NÜFUS KÜTÜĞÜ, NÜFUS KÂĞIDI, KAFA KÂĞIDI KAVRAMLARI
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
CADI-ENGİZİSYON / CADILAR GÜNÜ/AZİZLER GÜNÜ/ CADALOZ
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
İMPARATORLUK  – İMPARATOR – EMPERYAL- EMPERYALİZM
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
YAŞADIKLARIMIZ VE BİR DAHA YAŞAMAK İSTEMEDİKLERİMİZ
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
KENTSEL DÖNÜŞÜM KAVRAMI VE ANLAMI
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
Puslu Havalar, Sakin İnsanlar Ülkesi Vietnam, Hüzünlü Kamboçya (17-25 Mart 2024)
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İKTİDAR – MUHALEFET – HİZİP/KLİK- FRAKSİYON
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
İSTANBUL, YA ARON ANGEL’İN TASARLADIĞI GİBİ OLSAYDI…
Yazarak Gitmek
Yazarak Gitmek
ALFABE
ALFABE
DEVE
DEVE
MERKANTİLİZM
MERKANTİLİZM
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
PEŞKEŞ / PİŞKEŞ
Yakın Dil
Yakın Dil
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
Persepolis ile ilgili olarak gezide tuttuğum notlardan- Parsayı Toplamak
KUTU KUTU PENSE 
KUTU KUTU PENSE 
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
DAYAK CENNETTEN ÇIKMADIR
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
BİR GÜNLÜK ZAMANIN BÖLÜMLERİ
ŞERİAT
ŞERİAT
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
Türkçe Sorunları: BİRBİRİNE  KARIŞAN, KARIŞTIRILAN  İKİ KAVRAM:  EĞİTİM İLE ÖĞRETİM 
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
SAPYOSEKSÜELLİK KAVRAMI ÜZERİNE (SAPIOSEXUALITÉ / SAPIOSEXUALITY)
NOSTALJİ
NOSTALJİ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
AKIL DARALTICI ÖN YARGILARIMIZ / ZİHİN KÖRLÜĞÜ
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
TEVHİD VE HİLAFET KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
MÜSTEHCEN VE ÇIPLAKLIK KAVRAMLARI ÜZERİNE
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİL DEMOKRATİK TOPLUM KURULUŞU
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
ZEHİRİ ZEHİR YAPAN DOZUDUR (DOSIS FACIT VENONIUM)
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
UMUT VE SEVGİ HER ZORLUĞU YENER ya da PANDORA'NIN KUTUSU
SADAKA VE SADAKAT
SADAKA VE SADAKAT
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
HAMİLELİK ŞÜPHESİ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
FİKRE SAYGI KONUSUNA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
İZLEMEK / İZCİ - İZCİLİK 
BULUTTAN NEM KAPMAK
BULUTTAN NEM KAPMAK
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
PISA NEDİR?
PISA NEDİR?
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ŞOFÖR ve ŞOFBEN KAVRAMLARI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
ÖLÜM - ÖLÜ ve SONRASI
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
MNEMOSYNE (Bellek, Anımsama ve Akılda Tutma Tanrıçası)
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
THESEUS’ UN GEMİSİ PARADOKSU
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
ŞAMAR OĞLANI ve 24 KASIM ÖĞRETMELER GÜNÜ
IKAROS
IKAROS
LABYRINTHOS / LABİRENT
LABYRINTHOS / LABİRENT
PYGMALION
PYGMALION
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
NARKİSSOS ve METAMORPHOSE
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
YARGININ MİLLİSİ OLMAZ
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ANACHRONISME / ANAKRONİZM 
ÜMMET – MİLLET
ÜMMET – MİLLET
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
O SINIR TAŞLARINIZ, O DUVARLARINIZ…
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
KUTLAMA/ ANMA – SON AKŞAM YEMEĞİ
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
MISOPHONIA-misofoni & AMUSIA - amuzi
YAS VE YAS TUTMA
YAS VE YAS TUTMA
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
TERÖR / TERÖRİZM ve HEROSTRATOS
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
MARKA – MODA KAVRAMLARINA KÜÇÜK BİR DOKUNUŞ
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
EMOJİ VE MOLATİK KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
ÖZELEŞTİRİ (ÖZ ELEŞTİRİ) 
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
BOTOX – BOTULUS/ SOSİS GÜZELLİĞİ
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
BEN BU ZAFERİ POPOMLA DEĞİL KAFAMLA KAZANDIM
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
DİPLOMASİ  -  DİPLOMA
PİRİNÇ
PİRİNÇ
PEYGAMBER
PEYGAMBER
UMUT - UTKU
UMUT - UTKU
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
HAYDAN GELEN HUYA GİDER
DİNGO’ NUN AHIRI
DİNGO’ NUN AHIRI
DARISI BAŞINA
DARISI BAŞINA
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞIMI
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ÖDEV, GÖREV, İŞLEV
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
ATLIKARINCA - DÖNME DOLAP
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
FİLENİN SULTANLARI DEĞİL ALTIN KIZLARI
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
GREEDFLATION-Türkçesi aranıyor
DANSÇI MAYMUNLAR
DANSÇI MAYMUNLAR
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
ANCADA BERABER KANCADA BERABER
GELİN – GÜVEY- GERDEK
GELİN – GÜVEY- GERDEK
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
ÖLÜLER,   ÖLÜM SÖZLERİ
GÜNAH KEÇİSİ
GÜNAH KEÇİSİ
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
KURNAZLIK - FIRSATÇILIK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
BAM – BAM TELİ – BAM TELİNE BASMAK, DOKUNMAK
TROLL - TROL
TROLL - TROL
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
VEDA / HÜZÜN - ÖZLEM - VUSLAT/ SEVİNÇ
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
SANAT ÜRÜNÜ MÜ / SANAT ESERİ Mİ ? SANAT ÜRETİCİLİĞİ Mİ / SANAT YARATICILIĞI MI ?
NEFRET DİLİ
NEFRET DİLİ
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
İLETİŞİM ve PROPAGANDA DİLİ ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SÖZ VERMEK VE SÖZÜNDE DURMAMANIN KIRK ŞEKLİ
SECCADE
SECCADE
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RAMADAN/ RAMAZAN – KANDİL VE MAHYALAR/ ŞEHR-İ RAMAZAN
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
RETORİK, HİTABET, KIRAAT VE TİLAVET
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
ENERJİ /ÉNERGIE  –  SİNERJİ/ SYNERGIE
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
DEPREMDE BÜYÜKLÜK VE ŞİDDET FARKI
KARIŞIK – KARMAŞIK
KARIŞIK – KARMAŞIK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
HELALLEŞMEK, HESAPLAŞMAK
ANASININ GÖZÜ
ANASININ GÖZÜ
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
TEŞEKKÜR ETMEK –  ÖZÜR DİLEMEK
İLETİŞİM, MİZAH ve HOŞGÖRÜ
İLETİŞİM, MİZAH ve HOŞGÖRÜ
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
NESEP NEDİR, NESEPSİZ NE DEMEKTİR?
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
AŞAĞILAMA, SÖVGÜ VE HAKARET
NARTHEX
NARTHEX
MÜJDE
MÜJDE
İBRET
İBRET
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
DİLDE YABANCI HAYRANLIĞIMIZ
APERİTİF
APERİTİF
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN
AHMAK
AHMAK
BÜTÇE
BÜTÇE
AHLÂK
AHLÂK
Başparmaklarımız
Başparmaklarımız
MENDİL
MENDİL
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
BODRUM'DA YABAN HAYATINI YOK EDEN İMAR PLANLARI
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
RÛM,  RÛMÎ, RÛMELİ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
ORGANİZE ÖRGÜT VEYA ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTÜ
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
Türkçedeki Yunanca kökenli kelimeler
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TANRI ve ADALET/ İLAHİ ADALET / TANRI SEVGİSİ / TANRININ İNSAN SEVGİSİ
TUTUM
TUTUM
SÜRTÜK
SÜRTÜK
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DİL ÖĞRETİMİNDE ETİMOLOJİ BİLGİSİNİN YARARLARI
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
DEKOLTE – TESETTÜR – MÜSTEHCEN – PORNOGRAFİ - EROTİZM
ETİYOLOJİ
ETİYOLOJİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
ETİMOLOJİNİN ETİMOLOJİSİ
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
REÇETELERDEKİ KISALTMALAR
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
ATLAS ve KARYATID KAVRAMLARI
BAY -  BAYAN
BAY -  BAYAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
LALE – TÜLBENT – TULIPE - TÜRBAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
POSTULAT-CREDO–İMAN
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
AKRABA - HISIM KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RAMAZAN, BAYRAM VE RAMAZAN/ŞEKER BAYRAMI KAVRAMLARI ÜZERİNE
RÜZGÂR
RÜZGÂR
KALPAZANLIK
KALPAZANLIK
POLİTİKA
POLİTİKA
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
CIMON-PERO' NASIL CHARITY ROMANA OLDU?
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
İDEOLOJİ– DEMAGOJİ – PROPAGANDA -DEMOKRASİ
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
YABANCI DİLLERDEN ALINAN KAVRAM VE TERİMLER SORUNU
BANLİYÖ
BANLİYÖ
SATRANÇ
SATRANÇ
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
GAZİLER HELVASI – ŞÜKÜR HELVASI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
ABDEST KAVRAMININ KÖKEN VE ANLAMI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
AYLARIN ADLARI, KÖKEN VE ANLAMLARI
Ahmet Vefik Paşa
Ahmet Vefik Paşa
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
TARTIŞMAK, ELEŞTİRMEK VE AD HOMINEM KAVRAMLARI
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
POLİS, POLİ, POL,  BOLU
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
GÜN ADLARI, KÖKENLERİ VE ANLAMLARI
KITA ADLARI
KITA ADLARI
POLO - MİNYATÜR
POLO - MİNYATÜR
AMATÖR-PROFESYONEL
AMATÖR-PROFESYONEL
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
İSKAMBİL KÂĞITLARINDAKİ ŞEKİLLER
BURUK  ACI
BURUK  ACI
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
HİSSEDİLEN SICAKLIK / AĞIRLIK, KATLANILABİLEN İNSAN, DAYANILABİLİR ENFLASY0N
KARGA TULUMBA
KARGA TULUMBA
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
AFORİZMA – AFOROZ – PERSONA NON GRATA - HAYMATLOS
ANLAM SANATLARI
ANLAM SANATLARI
ACABA
ACABA
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
ÖKSÜZ VE YETİM KAVRAMLARI ÜZERİNE
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
KELİMELERİN BİZE ETTİĞİ
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ÜNİVERSİTE  NE DEMEK?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
ADLARIMIZIN KÖKEN VE ANLAMLARINI YETERİNCE BİLİYOR MUYUZ?
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
FENOMEN – İDOL - İKON – ROL MODEL
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
ETİMOLOJİ  NE İŞE YARAR?
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
14 MART TIP BAYRAMI İLE İLGİLİ KAVRAMLARIMIZ
DOSTA VİSKİ
DOSTA VİSKİ
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
TAKDİREN – TEŞDİDEN - TAHFİFEN
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
SORUNLU KAVRAMLARIMIZ
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
ÇARPICI  ETİMOLOJİLER
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
UYKULARIMIZIN TANRISI HYPNOS, ÜÇ BİN ÇOCUĞUNDAN BİRİ MORPHEUS
P H A E T H O N
P H A E T H O N
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
NAPOLYON KİRAZI – CHAMPS ÉLYSÉES ’nin  AT KESTANELERİ
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
BASAMAKLAR,  MERDİVENLER
NATO KAFA NATO MERMER
NATO KAFA NATO MERMER
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
DOĞUM GÜNLERİ VE DOĞUM GÜNÜ KUTLAMALARI
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
TÜKENMEZ KALEM - ALKOLSÜZ BALIK ÇEŞİTLERİ
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
MİT, MİTOLOJİ, EFSANE, MASAL, DESTAN, HİKÂYE, TARİH, TRAJEDİ, KOMEDİ VE OPERA
İBADET YERLERİ
İBADET YERLERİ
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
Yenilik Kavramı ve Yenilik Politikaları
FİKİR VE ZİKİR
FİKİR VE ZİKİR
ADAM GİBİ ADAM
ADAM GİBİ ADAM
Diderot Etkisi
Diderot Etkisi
MİLKA
MİLKA
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
ACABA BUNLARI BİZE HANGİ DIŞ GÜÇLER YAPIYOR; YOKSA?
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
İŞTE  İNSAN  -  ECCE HOMO
KOT PANTOLON
KOT PANTOLON
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
RAKAM  BİLDİREN  ÖNEKLER
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Taciz, Tecavüz, İstismar terimleri hakkında
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
Dilimiz ya da Alkolün Beyazı 
AKINTILAR,  AKIMLAR
AKINTILAR,  AKIMLAR
KUTSAL
KUTSAL
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
T A B U   ve   T A B U L A R I   Y I K M A K
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
PROLETER  VE  PROLETARYA   KAVRAMLARI
ESOTERIC,  BÂTINÎ,  İÇREK
ESOTERIC, BÂTINÎ, İÇREK
BOYKOT
BOYKOT
SABO - SABOTAJ
SABO - SABOTAJ
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
Alavere - Dalavere (il dare e l'avere)
OPERALAR
OPERALAR
SINCERE - Sine Cera
SINCERE - Sine Cera
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
İTİBARDAN TASARRUF veya TEMSİLDE TASARRUF
BELLONA ve SHELL
BELLONA ve SHELL
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
HALKIMIZIN KAVRAM İCADI
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
YANLIŞ KULLANILAN KAVRAMLARDAN DÖRDÜ
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
KİMİ KISALTMALAR VE ANLAMLARI
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
BAŞSAĞLIĞI-TAZİYE KAVRAMLARI ÜZERİNE
AYAK
AYAK
DİASPORA
DİASPORA
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
HUKUK TERMİNOLOJİMİZDEKİ BİR KAVRAM-BİR TERİM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
Z Ü H R E V İ  (Sorunlu Kavram)
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
(ATIN ŞAHLANIŞI) deyimi
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
TESTOSTERON  EGEMENLİĞİ (Domination de la Testostérone)
URBA
URBA
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
İki Dirhem Bir Çekirdek ve Keçiboynuzu
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
Zat İşlerinden İnsan Kaynaklarına
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
ROMAN
ROMAN
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
"TARİH"İN ÇİFTE ANLAMI
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
YUNANCA "DOXA"DAN LATİNCE "DOCTOR"A
KORO, BALE, HORON
KORO, BALE, HORON
FRENGİ
FRENGİ
LOJİ'LER
LOJİ'LER
TUZ
TUZ
ENTELEKTÜEL
ENTELEKTÜEL
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
Günlük Hayattan 30 Kelimenin kökenleri
ENERJİ
ENERJİ
PORT, YANİ LİMAN
PORT, YANİ LİMAN
Turunçgiller
Turunçgiller
Nomos'tan Namusa
Nomos'tan Namusa
Ev
Ev
Fil
Fil
Kültür Nedir?
Kültür Nedir?
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
CIVILISATION, MEDENİYET, UYGARLIK
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Bozbulanık İki Kelime: Ansiklopedi, Sempozyum
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan II
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Dilde Bildirişimin Kopması Üstüne Bazı Notlar
Aristokrat
Aristokrat
Despot, Tiran, Diktatör
Despot, Tiran, Diktatör
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Felsefeden Safsataya, Sufiden Sofuya
Efendi
Efendi
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Latinceden Türkçeye Yansıyanlardan
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
Akdeniz Dilinden Dört Kelime: Tersane, Damacana, Fırtına, Forsa
"Kosmos"tan Gelenler
"Kosmos"tan Gelenler
Barbarlar
Barbarlar
"Kapital"in Eserleri
"Kapital"in Eserleri
İlk Konservatuvarlar
İlk Konservatuvarlar
Tekhne, Ars, Sanat
Tekhne, Ars, Sanat
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
"Modern"in Geçmişi, Bugünü
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
İki Nobel Ödüllü Marie Curie'nin Dramı
Terim Ne Demek?
Terim Ne Demek?
Ütopya
Ütopya
Melankoli
Melankoli
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Şurup, Şarap, Şerbet, Meşrubat
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Matematik Terimlerinin Kökenleri
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Tercüman, Dragoman, Dil Oğlanı, Dilmaç
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
Telaffuz Hatası mı, Türkçeyi Bilmemek mi?
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"Post" Önekinin Önlenemez Tırmanışı
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
"MAGAZİN"İN YOLCULUKLARI
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
PATLICANIN YAZDIĞI TARİH
YALAMA OLAN  "SÖYLEM"  TERİMİ
YALAMA OLAN "SÖYLEM" TERİMİ
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
Türkçe dilindeki yabancı kökenli sözcükler
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
El, Yüz ve Zihin Temizliği!
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 4- "SANA NE!"
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
Zihinsel Virüs No 3- SİYASET, VATANDAŞIN SORUNLARINI ÇÖZMEK İÇİN YAPILIR
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2:  EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 2: EVET AMA YİNE DE!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1:  BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 1: BAŞKASI YAPMASIN, BEN DE YAPMAM!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
ZİHİNSEL VİRÜS NO 0: SÖZ KONUSU OLAMAZ!
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
KAVRAM EVLENDİRME ya da KAVRAMLAR AKADEMİSİ
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
AKLA YERLEŞEN HER KAVRAM SONRAKİLER İÇİN BİRER SÜZGEÇ OLUR!
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"KAVRAM TABANI" ÜZERİNDE UZLAŞI GİRİŞİMİNİ KİM ÜSTLENEBİLİR?
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!
"Kavram Tabanında Uzlaşma" ulusal bütünlüğün ta kendisidir!