YERSİZ YURTSUZ BİR MİLLET: ÇİNGENELER
Çingenelerin yersiz yurtsuz bir millet olduğunu biliriz. Ne var ki, çeşitli dillerde güya birtakım ülkeler "bahşedilmiş" onlara. Hepsi de asılsız, hiçbirinin Çingenelerle ilintisi yok.
Mısır'dan başlıyoruz. Bu ülkenin Yunancası Aiguptos, Latincesi Aegyptus. Modern Avrupa dillerindeki karşılıkları buradan geliyor, hepsi aynı kelime. İngilizce Egypt (Fransızca Égypte), İngilizce Gypsy (çingene), Kopt (İngilizcede Copt / Coptic; Arapça ile Türkçede Kıptî) aynı kelimenin sözdizimindeki yerlerine göre biçimlenişleri. Fransızca gitan ile tsigane, İspanyolca gitano, İtalyanca zingaro, Almanca zigeuner, Portekizce cigano, Rusça tsygani, Macarca cigány aynı kelimenin türevleri. Kopt / Kıptî de Egypt kelimesinin bir değişkeni (variant). Bu etimolojiye göre, verdiğim adlarla anılan topluluklar, yani Çingeneler Mısır kökenli; güya oradan gelmişler... Oysa çifte yanlış bu. Çingenelerin ana yurdu Mısır değil. Onaltıncı yüzyılda Çingenelerin Avrupa'ya Mısır'dan geldiklerine ilişkin temelsiz bir kanı vardı. İkincisi, Kıptîler Çingene değil. Mısır'da yaşayan, Hıristiyan inancına bağlı bir etnik cemaat. Kiliseleri var Mısır'da. Türkçede Kıptî denince de akla gene Çingeneler gelir; yani bu iki etnik ad Türkçede eşanlamlı olarak kullanılıyor. TDK'nin Güncel Sözlük'ünde de hiçbir ek açıklama getirilmeden, Kıptî ile Çingene eşanlamlı olarak gösteriliyor.
Macarcada cigányzene "çingene musıkisi". Çingene ezgileri Brahms, Liszt gibi bestecilerin hoşuna gitmiş. Brahms'ın Macar Dansları, Lizst'in Macar Rapsodisi bu sevgiyi yansıtır. Çingene ezgilerinin çekiciliği, kıvraklığı daha birçok klasik esere esin kaynağı olmuştur. Georges Bizet'nin Carmen operası da bir çingene kızı olan Carmen'in hikâyesine dayanır.
Türkiye'de "Çigan müziği" adıyla tanınan bir tür vardır. Terim Macarcadan geliyor. Macar ve Romen (yani Romanya) ezgilerinden alınan temalarla biçimlendirilen bir popüler musıki türüdür. Macar asıllı keman virtüözü Sergey Darvaş (1912-1984) ile saz arkadaşları olan "sihirli kemanlar" Ankara, Istanbul radyolarında, Ankara Palas'ta, gece kulüplerinde çigan ezgilerini yıllarca büyük bir ustalıkla seslendirip halka sevdirmişlerdi.
Bohemya bugün Çekya toprakları içinde bulunan bir bölge. Türkçede de kullanılan "bohem", kelime olarak Bohemyalı demek. Yaşama biçimleriyle toplum çoğunluğunun alışkanlıkları dışında kalan, yarını düşünmeden, günü gününe, kaygısız tasasız, derbeder bir hayat süren, aile bağları zayıf, kurulu düzen karşıtı, genellikle sanatla, edebiyatla uğraşan, sanat ortamındaki kafadarlarıyla aynı çevrede yaşayan ama mutlaka sanatçı olması gerekmeyen avare, maceraperest kimseler, serseriler "bohem" diye nitelendirilir. Buna göre, bazı sanatçıların ya da sanatçı yaradılışlı kişilerin düzensiz yaşayışı Çingenelerinkine benzetildiği için onlara bohem denmiş. Fransızca bohème, bohémien Çingenelerin Fransa'ya Bohemya'dan geldikleri yolundaki yanlış bir kanıya dayanıyor. Ondokuzuncu yüzyılda Avrupa'da, özellikle Fransa'da olaylar yaratan, toplumun ilgisini üstünde toplayan bir çevreydi bohemler. Etkileri ABD'de de görülmüştü. Bohem yaşayış edebiyatta, musıkide, resimde bir konu olarak işlenmiştir. Puccini'nin La Bohème operası Fransız yazar Henri Murger'in kaleminden çıkan, ana kişileri bohem sanatçılar olan bir hikâyeye dayanır. İngiliz yazar W. M. Thackeray'in Gurur Dünyası (Vanity Fair) adlı romanının kadın kişilerinden Becky Sharp "ikisi de birer bohem olan bir ana ile babanın delişmen kızı" olarak tasvir edilmiştir.
Bohem kelimesine en yakın düşen Türkçe kelime "rind". Rind de biçimsel kurallardan uzak duran, derbeder, düzensiz, sanatçı, filozof yaradılışlı bir kişidir. Ama rind kelimesinde bir şark bilgeliği kokusu vardır. Rind-meşrep kişi dünya işlerini kendi iç dünyasındaki değerlere göre yorumlayan, hayatı gönül gözüyle gören, gönül ehli biridir. Yahya Kemal'in "Rindlerin Hayatı", "Rindlerin Akşamı", "Rindlerin Ölümü" adlı şiirleri Şark'a özgü bu tipin kimi özelliklerini şiirleştirir.
Flamenko, temelinde, güney İspanya'da Endülüs özerk belgesinde Çingenelerce bir üslup, bir tür olarak şekillenen bir halk musıkisi göreneğidir. Flamenko kelime anlamıyla, Flaman demektir; günümüzde Hollanda, Belçika ve Fransa topraklarında kalan Flandra bölgesinde yaşıyorlardı Flamanlar. İspanyolların gözünde, o Flaman çalgıcılar, şarkıcılar hep Çingene olduklarına göre, İspanya'ya gelmeden önce yaşadıkları bölge de Çingene diyarıydı.
Çingenelerin ana yurduna gelince, kuzeybatı Hindistan'dır. Araştırmalara göre, altıncı yüzyıl ile onbirinci yüzyıl arasında sürüp giden göç dalgalarıyla dünyanın dört bir yanına dağılmışlardır. Yirminci yüzyılda yeryüzünün bütün kıtalarına yayılmış durumdaydılar.
Türkçe "çingene", kelimenin Farsçalaşmış biçimi olan çingâne'ye dayanıyor. Bunun dışında Anadolu ağızlarında çengâne, çingâne, çingen, cingen, cingân vb çeşitli söylenişleri var. Çok eski kaynaklara inildiğinde kelimenin Türkçe olduğu görülüyor. Dîvânu- Lugati't-Türk'te çigay yoksul, fakir; çigan "Argu lehçesinde yoksul, fakir" (Argu, Asya Türk dillerinden biri); Clauson'un sözlüğünde çıgan /çıgaylık "yoksulluk"; İbnü-Mühenna Lûgati'nde (XIII-XIV. yüzyıllar) çigan "fakir"; Uygurca sözlükte çığay "fakir, yoksul" diye tanımlanıyor. Bu kökenler doğruysa, çingenelik zamanla yoksulluk ile bağdaştırılmış gibi görünüyor. Anadolu ağızlarında Çingeneler hakkında daha birçok kelime kullanılmıştır.
Çingene, ilkel bir harp olan "çeng"i de akla getiriyor. Bu eski saz ondördüncü, onbeşinci yüzyıllarda gözde bir sazdı Istanbul'da. Sarayda da çalınıyordu, saray dışında da. Çeng çalanların çoğu Çingene kadınlardı. Çengî bu sazı çalan demek. Zamanla anlamı biraz kayıyor; çengî, çeng nağmeleri eşliğinde raks eden bir oyuncu da olmalı ki, "oyuncu kız" anlamına gelmeye başlıyor. Daha sonra da oyunun kendisini adlandırıyor "çengî" ya da "çengi". Sazın adı Farsça; çengî'nin çoğulu Farsça kurallara göre "çengiyan". "Çingene"ye çok benzeyen bir kelime. Anadolu ağzındaki çingen ile çeng birbirine karışmış gibi.
Çingenelerin ana dilleri Hint-Avrupa dilleri ailesinin Sanskrit dalına bağlı lehçelerden biri olan Romanca ya da Çingenecedir. Avrupa dillerinde Romani, Romany, Romanes diye anılır. Ayrıca belirtmeye lüzum var mıdır, bilmiyorum, ama akla gelebilecek sorudur: bu kelimelerin Roma imparatorluğu ile de, Romanya ile de hiçbir ilintisi yoktur. Romanca, kendi dillerindeki Sanskrit terimdir.
Kısa bir süre önce, 2021 yılı içinde, bu dilin bir sözlüğünün hazırlanmış olduğunu öğendim. Onu da burada anmak isterim: Romanes - Türkçe Sözlük, hazırlayanlar Orhan Galjus, Ali Daylam, Halil İbrahim Nurbel, Akdeniz Roman Federasyonları Derneğinin yayımı.
Romanca, Çingenelerin yerleştiği her ülkenin dilinden kelimeler almış. Ama o dillere kelimeler de vermiş olsa gerek. Türkçeye girmiş Çingenece kelimeler, deyimler arasında argo sözlüklerine girenler var. Ferit Devellioğlu'nun, Hulki Aktunç'un argo sözlüklerinde bunları görebiliyoruz. Metin Kaçan (1961-2013) Ağır Roman (1990) adlı romanında —başta bu eserin adı olmak üzere— birçok Çingenece kelime, deyim kullanmıştır. Bunların çoğu Türkçede ilk kez kullanılmış kelimeler, sözlerdir. Sırp yönetmen Emir Kusturica Çingeneler Zamanı (1988) adlı filmini baştan sona Çingene dilinde çekmiş, bu filmiyle 1989'da Cannes'da en iyi yönetmen ödülünü kazanmıştı. Film Istanbul'da film şenliğinde gösterime girdiğinde bir Çingene vatandaş bulunmuştu; filmdeki diyalogları anında çeviriyle Türkçeye o çevirmişti.
1971'de toplanan Dünya Romanlar Kongresinde Roman halkı için kullanılan, gypsy ve benzeri bütün yabancı kelimelerin reddedilmesi oy birliğiyle kararlaştırılmıştır. Türkçede de, hiç olmazsa resmî bir bağlamda kullanıldığında, "Roman" kelimesi tercih ediliyor şimdilerde. "Çingene" kelimesinin olumsuz anlamları olduğunu biliyoruz. Ne var ki, "Çingene" olmak bir suçmuş gibi, "Roman" kelimesini onun yerine bir "yumuşatıcı" olarak kullanılmasından da sakınmak gerekmez mi? Bu kadar eski bir kelimeyi lanetleyip yasaklamaktansa onu olumsuz anlamlarından arındırıp tamamıyla nesnel bir terim olarak kullanmayı deneyemez miyiz? Nitekim, bunu böyle hisseden Türkiye Çingeneleri / Romanları Genel Ağ'da "www.cingeneyiz.blogspot.com" adresinde, "Çingenelerin Sitesi" adlı bir site kurmuşlar. Siteyi kuranları kutlamak gerekir. 2005'te gittiğim Makedonya'da devletin Makedon kökenli olmayan bütün Makedonya Cumhuriyeti halklarını, yani Arnavutları, Türkleri, Ulahları, Sırpları, Çingeneleri vb. bir cemaat olarak resmen tanıdığını, her birine kendi kültürlerini yaşatmaları için kanuna dayalı imkânlar sağladığını, bu arada devlet radyo-televizyonunda her birine program saati verdiğini öğrenmiştim. Çok değerli bir uygulamadır.
Bülent Aksoy
26 Aralık 2021
"Çingene" ile eşanlamlı olarak kullanılan kelimeler hakkındaki şu araştırmaya da başvurulabilir: Hüseyin Yıldız, "Türkçede Çingeneler için Kullanılan Kelimeler ve Bunların Etimolojileri", Dil Araştırmaları Dergisi, I. cilt, 1. sayı, Güz 2007.