KARNAVAL
Bir televizyon haberi: "Bu yıl Adana Portakal Çiçeği Karnavalının 12. yılı kutlanıyor". Sokaklar dolup taşmış, insanlar rengârenk elbiseler içinde, sokaklarda tam bir cümbüş havası... Karnaval öyle büyük bir ilgi görüyormuş ki, yurt dışında bulunan, hattâ oralarda yaşayan Adanalılar bile koşup şehirlerine gelmişler. Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanı övünerek konuşuyor kameralara: "Halkın karnavalı bu..."
Belediye başkanı "halkın karnavalı" deyince yerimde bir doğruldum. Sonra baktım, bu "karnaval" Vikipedi'de bile madde başı olmuş. Bakın ne yazmışlar oraya:
"Uluslararası Portakal Çiçeği Karnavalı, 2013 yılından beri Adana’da Nisan ayında sivil inisiyatifle gerçekleştirilen sokak karnavalı. Türkiye'de halkın hazırlayıp sahip çıktığı ilk sokak karnavalıdır. Kimisi kapalı, kimileri açık alanda gerçekleşen konser, sergi ve gösterileri içeren karnavalın en önemli etkinliği, katılımcıların renkli kostümler giydiği kortej yürüyüşüdür. Yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, kanaat önderleri, ünlüler ve özel sektörün ortak çabası ile gerçekleştirilir. Adana halkının yanı sıra yerli ve yabancı turistlerin de katıldığı ve şehre turizm geliri yaratan bir etkinliktir."
"Sivil inisiyatifle... (...) halkın hazırlayıp sahip çıktığı" dendiğine göre, biraz durup düşünmek gerekir herhalde. Bahar aylarında yurdun değişik beldelerinde meyve-sebze şenlikleri düzenlenmesi eski bir Anadolu geleneğidir. Bağbozumu bunların en eskisidir, İlk Çağ'dan kalmadır. Günümüzde benim bildiğim, kiraz, karpuz, kayısı şenlikleri vardır. Bir meyve-sebze türünün ünlendiği yerlerde yeni yeni şenlikler düzenlenmekte olduğunu da duyuyoruz.
Resmî bayramlara oranla halk bayramlarının apayrı bir tadı, bir içtenliği, sıcaklığı vardır. Bu şenliklere katılanların içlerinde adeta antik çağdan beri süregelen bir halk sevinci doğar. Bu kutlamalara eskiden şenlik, bayram denirdi. Şimdilerde "festival" diyenler çoktur. Neden festival? Bilirim, Frenkçe kelimeler kimilerimizin üzerinde tılsımlı bir etki bırakır. Hadi bu Latince "festival" kelimesinin de bir cazibesi vardır, anlamı iyi bilinmeyen kelimeler yepyeni bir şeymiş gibi kalabalıkları kendine daha çok çeker diyelim... "Festival"e de alışmıştık artık. Ama şimdi o da yetmiyor demek ki, basbayağı tumturaklı bir kelime yakıştırmışlar bir meyve şenliğine: karnaval!
"Karnaval"ın ne olduğunu, kelime anlamını bile öğrenme merakı duymayan birileri bizde de carnaval gibi coşkun taşkın bir cümbüş bizde de olsun demiş olsa gerek. Karnaval Eski İtalyanca carnelevare, carnelevale biçimlerinden geliyor: caro "et" (daha eski anlamıyla "et parçası"), levare de "kaldırmak, ortadan kaldırmak, çıkarmak, uzak durmak" demek. Yani eti, et yemeğini sofradan kaldırmak anlamına gelir. Karnaval şenliği de budur zaten. Şenlik bitince "ete elveda" denecektir. Batı hıristiyanlarının (özellikle katoliklerin) bayramıdır karnaval. Bu bayram kırk gün süren büyük perhiz (oruç) günlerinin başlamasından hemen önce kutlanır. Bir "hoşgeldin" sevincidir. Oruç başlayınca hıristiyanlar perhize başlarlar; et yemeklerini, ağır tatlıları sofralarından kaldırır, süt, peynir, tereyağı gibi hayvanî besinleri çok az tüketir, sebze yemekleri yer, lüks sayılan yiyeceklerden, israftan sakınırlar. Bu perhiz günlerinin gerektirdiği sade yaşayış İslam dinindeki ramazan orucuna benzer. Perhiz bitince Paskalya (Diriliş) bayramı başlar. Bu aslında bir bahar kutlamasıdır. Eski çağlardaki bahar ayinlerinin hıristiyanlığa uyarlamasıdır.
Bilindiği gibi, karnavallar geniş katılımlı sokak eğlenceleri ile sirklere özgü seyirlik gösterileri birleştiren coşkun, taşkın kutlamalardır. Halkın bu şenlik sırasında çok değişik, süslü püslü giysilerle sokaklara çıkıp herkesin yüzlerine çeşit çeşit maskeler geçirmesiyle bireyler benliklerinden sıyrılırlar, böylece kalabalık bir cemaat içinde bir dayanışma duyarlığı uyandırılır. Bu arada, perhiz sırasında alkollü içkiler de içilmemesi gerektiğinden, et ve öteki yasak yiyeceklerin yanı sıra bol bol içki de içilir. Perhiz boyunca birçok nimete el sürülemeyeceği için, bu kısıtlı yaşayışın yoksunluğuna karşı mideler önceden doldurulur.
Karnaval bu! Bizim karnavalı seyrediyorum televizyondan. Hiçbir meyve şenliğinde görülemeyecek manzaralar... Batı ülkelerindeki karnavallardan pek de eksik kalır yanı yok. Aynı cicili bicili giysiler, aynı kılık kıyafet. Maskeler de unutulmamış. Her şey yerli yerinde...
Hani "biz bize benzeriz" diye bir söz vardır. Taraftarı çoktur. Böyleleri her şeyi "biz" dediği kendine uydurmakta pek mahirdir. Kökeni, içeriği, uygulaması bütün dünyada bilinen bir şey vardır, ama bize gelince bambaşka bir şey olup çıkar, ondan sonra da, "Efendim, onlar başkadır, bu bizim yerli imalatımız" denir... İşte bu da bizim karnavalımız!.. Ya da müslüman karnavalı!..
Bülent Aksoy
22 Nisan 2024