14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜ
Sevgililer Günü’nün ortaya çıkışına ve geniş kitleler arasında yaygınlık kazanmasına ilişkin çok sayıda anlatım bulunuyor. Bunların arasında en çok üzerinde durulanı kuşkusuz Saint Valentine öyküsüdür.
Şubat ayı Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 2. ayıdır. Artık yıllarda 29, diğer yıllarda 28 çeker.
Artık yıllar 4 ile kalansız bölünebilen yıllardır. (400 ile bölünemeyen yüzyıl başları hariç). Örneğin, 2008 yılı artık yıl iken 2100 yılı artık yıl değildir.
Şubat ayının adı Türkçeye Süryanice Şabat sözcüğünden geçmiştir.
Şubat ayının batılı dillerdeki adları, Roma arınma Tanrısı Februus'un adından geliyor.
Arınma aynı zamanda bir pişmanlığı ama arınıp temizlendikten sonra gelecek aylar ve yıllar için planlar yapmayı da içerir.
Bilindiği gibi daha önceki Roma takviminde yılın son ayı şubat ve ilk ayı da Mart idi.
Şubat ayı, o güne kadar yapılanların gözden geçirilmesi ve gelecekte, gelecek aylarda neler yapılacağına ilişkin kararlar alınması, örneğin bir bütçe yapılması için insanlara ve yöneticilere ödevler ve olanak vermektedir.
Ülkemizde de 1983 yılına kadar mali yılbaşı 1 Mart tarihi iken bundan sonra 1 Ocak tarihi mali yılın başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Şubat, Februus Faunus'un, dolayısıyla doğurganlığın, bereketin de başka bir adıdır.
Februus ile Faunus’un yolları bir yerde birleşiyor. O yer de Roma’nın Palatinus tepesidir.
Faunus’u da kısaca anlatmalıyım. Roma’nın en eski tanrılarından biridir. Ficus’un oğlu Saturnus’un (Kronos)’un da torunudur. Kırların, tarlaların, kırlarda dolaşan koyunların, sürülerin koruyucusu bir iyilik tanrısıdır. Eski Yunan tanrısı Pan’ ın Roma’daki bir başka şeklidir. Roma’nın kuruluş söylencesinde onun da adı geçmektedir. Arkadia’dan bu günkü İtalya topraklarına gelişinden sonra Euandros’ a da yardımcı olmuştur. Faunus’un Roma’ nın tepelerinden birinde, Palatinus’ da yaşadığına inanılmaktadır.
Bir başka tanrı Lupercus da çobanların ve sürülerin kurtlara karşı koruyucusudur. Sonradan adı Faunus ile ilişkilendirilmiş ve adı birleştirilerek Faunus Lupercus olmuştur.
Ege denizinin iki yakasında Pan olan tanrının adı Roma’da Faunus giderek Faunus Lupercus olmuştur.
Lupercalia:
Roma'da, kötü ruhları -kurt gibi boğup-kovarak şehri temizlemeyi ve böylelikle sağlık ve bereketi serbest bırakmayı amaçlayan bir tanrısal işlevdir.
Bu arınma, temizlenme ve bereketi sağlama 13 Şubat'tan 15 Şubat'a kadar kutlanan çok eski bir Roma pastoral festivali içinde yer almıştır.
Bu rituelin adı önceleri Februa idi.
15 Şubatta Luper’ci rahiplerce Palatinus tepesinde düzenlenen bu bahar ve bereket bayramında, delikanlılar çıplak olarak dolaşmaktaymışlar ve kurban ettikleri bir keçinin derisinden yaptıkları kamçılarla önlerine çıkan genç kızları kovalayıp, yakaladıklarında döverlermiş ve böylelikle onların kısırlıktan kurtulacaklarına inanılırmış.
Faunus daha sonraki klasik çağda bir tanrı olmaktan çıkmış antik Yunan satyrleri gibi keçi ayaklı, sakallı, boynuzlu, dağda bayırda dolaşan güzel nympha’ları korkutan (=panic) yaratıklar olmuştur.
Daha sonraları ise Latium’da onu kurucu bir kral olarak görüyoruz
Şubat ayının ortası, üzerinde bulunduğumuz iklim kuşağında doğadaki canlıların, bitki ve hayvanların kızışma (febris) ayının da başlangıcıdır.
Febris, fevris sözcüğünün Arapçadaki, fevri, feveran sözcükleri ile akrabalığının bulunup bulunmadığı da araştırmaya değer bir konudur.
Antik Roma dininde, adı ve işi "arındırıcı" anlamına gelen Februus tanrıydı.
Februus, Febris'in Romalı hali olabilir, Febris ateş ve sıtma nedenidir. Bunlar büyük olasılıkla müshil, yıkama ve saflaştırma süreci olarak kabul edilen ateşin terletmesi ile bağlantılıdır.
Februus da yine bir olasılıkla daha eski olan Februa, bahar yıkama ve arınma festivali onuruna bir adlandırma olmuştur..
Februus'un kutsal ayı Februarius'dur Yani bizim şubat olarak adlandırdığımız ay.
Faun ve Februus sıklıkla aynı tanrı olarak kabul edilir.
Şubattan sonra gelen mart ayına adını veren de Mars yani Ares tanrıdır. Yeni yılın başlangıcın tanrısı Mars Romalılarca çok sevilirdi. Oysa Mars, yani Ares Anadolu'da pek önemsenmezdi. Örneğin 1,50-1,60 boyunda bir heykelini Gaziantep Müzesini gezerken görmüştüm. O tarihte yerden yeni çıkarılmış, toprakları üzerinde duruyordu. Yerde yatık bir durumda görmüştüm. Başkaca bir heykeline de rastlamadım. Belki benim bilmediğim bir heykeli daha vardır.
Mars tanrının annesi kadınlığın ve evliliğin tanrıçası, bizim ulu Zeus'umuzun karısı, başının belası Hera’dır. Ona, Roma’daki adıyla Juno’ya bir saygı ifadesi olarak yukarıda sözünü ettiğimiz Februa adı seçilmiş olabilir. O aynı zamanda tutkunun da koruyucusudur.
Bu festival ve bayram gençler için çok önemliydi. Hangi genç kadının hangi genç erkek ile bir çift oluşturacağı eski bir gelenek olan ve Lupercalia bayramının arifesinde bir çekilişle belirleniyordu.
Anlatılanlara göre Romalı genç kızlar adlarının yazılı olduğu küçük kâğıt parçalarını bir kaba koyuyorlar, genç erkekler de bu kaptan bir kâğıt çekerek ismi yazılı olan kızla bayram boyunca birlikte oluyorlardı. Genellikle de bu birlikte oluşlar bir evlilik getiriyordu.
Aziz Valentine Günü:
Anlatılan ve sorgulanmaksızın kabul edilen bilgilere göre "İmparator 2. Claudius, Roma’yı kendi katı kuralları ile zalimce yöneten bir hükümdardı. Onun için en büyük problem ordusunda savaşacak asker bulup bulamamaktı. Ona göre bu durumun tek sebebi Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleriydi. İşte bu yüzden Roma’daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırdı."
Aziz Valentine de Claudius’un hükümdarlığı zamanında Roma’da yaşayan bir papazdı. Kendisi gibi papaz olan "Aziz Marius ile birlikte Claudius’un koyduğu yasağa karşın gizlice çiftleri evlendirmeye devam etti. Ancak imparator bu durumu bir süre sonra öğrendi. Aziz Valentine insanları evlendirmeye devam ettiği için tutuklandı ve yaptıklarının cezası olarak sopa ile dövülerek öldürüldü. Milattan sonra (AD) 270 yılının 14 Şubat’ı Hıristiyan şehitliğine gömüldü."
Aynı zamanlarda Roma’daki putperestler, şubat ayı içinde Lupercalia Bayramı’nı kendi putperest tanrıları için kutluyorlardı.
Bayram öncesi yapılan geleneksel çekilişi ise seremoniye bağlı kalarak kendileri için uygulamaya başladılar.
Hıristiyan Kilisesi’nin ilk kurulduğu yıllarda hizmet veren papazlar bu törenlerin, özellikle de evlenmemiş gençlerin putperestler ile birlikte anılmasından rahatsız oldukları için bir çözüm buldular. Bu gençlerin isimlerinin azizlerle birlikte anılmasını istedikleri için
Lupercalia Bayramı’nın başladığı günü “Aziz Valentine Günü” olarak kutlamaya başladılar.
Bu olaydan tam 226 yıl geçtikten sonra 496’da Papa Gelasius Aziz Valentine’i onurlandırmak için Şubat ayının 14’ünü Aziz Valentine Günü olarak belirlemiştir.
Sevgililer Günü Kartı:
Sevgililer Günü, 1800'lü yıllardan sonra Amerika’da Esther Howland’ın ilk Sevgililer Günü kartını yollamasından bu yana günümüzde daha çok sayıda insanın kutladığı toplumsal bir olay haline geldi. Bunun doğal sonucu olarak olayın ticari yönü çok gelişti.
Tam bu noktada şu Claudius denen hükümdar ve adına Valentine denen papaz kimdir, bir bakalım.
Claudius’un tam adı Marcus Aurellius Divus Claudius Augustus Gothicus’tur.
10 Mayıs 213 veya 214 tarihinde bu günkü Hırvatistan-Sırbistan arasında kalan bir bölgede Syrmia’da, doğmuştur. Roma İmparatorluğunun 42. Hükümdarı olarak 268-270 yılları arasında 2 yıl gibi kısa bir süre görev yapmıştır. İllirya, Galya ve İber yarımadasında, Britanya gibi uzak yerlerde devleti adına büyük kazanımlar sağlamıştır. Ona verilen divus adıyla kutsanmış, ölümsüzler arasına katılmıştır. Adının sonunda yer alan Gothicus eki ise Got’ları yenen anlamını taşımaktadır. O, bu savaşlarla Roma Kültürünü İber yarımadasından Alp'leri aşıp, Romanya’ya, Besarabya’ya, Britanya’ya kadar ulaştıran başarılı bir hükümdardır. 56-57 yaşlarında iken yine bir sefer sırasında yakalandığı yılancıklı veba hastalığından kurtulamamış ve ölmüştür.
Papaz Valentine’in veya Valentinus’un doğduğu tarih kesin olarak bilinmiyor ancak öldüğü tarihte 40 yaşlarında olduğuna göre 230’ lu yıllarda doğmuş olması gerekir. Kendisi gibi bir Hristiyan papazı olan Marius le birlikte gençleri ve diğer Roma’lıları pagan inanç ve adetlerden ayırıp kendilerine göre hak dini olan Hristiyanlığa yöneltebilmek için çalışmaktadırlar. İmparatorluk ilke ve kurallarına aykırı bu davranışları İmparatorluk yetkililerince hoş karşılanmamaktadır.
Ancak II. Claudius’un diğer Roma imparatorlarından daha baskıcı, zalim olduğunu kanıtlayan elde hiçbir veri bulunmamaktadır.
Roma’da Lupercalia festivali bu iki papazın dikkatini çekmektedir. Claudius’un evlenen veya sevgili sahibi olan erkeklerin iyi asker olamayacakları yolundaki iddia palavradan ibaret bir Hristiyan uydurmasıdır.
a) Eğer bu papaz 269 yılında öldürüldüyse Claudius’un (268-270) dönemi ile çakışan süresi 1 yılı biraz aşkın bir zaman dilimidir.
b) Lupercalia şenlikleri özellikle Roma’da yapılmaktadır. Oysa koca Roma on binlerce kilometrekareye yayılmış büyük bir imparatorluktur. Topladığı muazzam ordu içinde Romalı asker sayısı gerçekten kayda değer değildir. Bunun için bu iki papazın Claudius evlilikleri, nişanlılıkları yasakladı bunlar ise onları gizli gizli evlendiriyordu gibi bir safsatalara inanmak saflık gerektirir.
c) İsa’nın çarmıha gerilmesinin üzerinden henüz 230 yıl geçmiş ve Roma hala pagan dünyanın tanrılarına inanmaktadır. Bu iki papaz ise bozguncu hareketleri için cezalandırılmıştır. İmparator ve gençler bu Lupercalia şenlikleri için her türlü kolaylığı sağlamaktayken niçin bu festivalin ruhuna aykırı olacak tarzda bir yasaklama getirsin? Buna inanmak güçtür. Kaldı ki bir imparator daha çok asker sayısı için evlilikleri yasaklamaz teşvik eder. Esasen festivalin ruhu ve amacı da budur.
d) Elbette bu papaz ölürken orada değildik ama ölümünün hiç de öyle ah vah ile karşılanmış olduğunu sanmıyoruz. Çok büyük bir olasılıkla öldüğü, öldürüldüğü hiç duyulmamış veya hiç kimsenin umurunda bile olmamıştır.
e) Hristiyan palavralarına göre papaz ölüyor epey bir zaman 14 Şubat gününe kadar cenaze kokmadan bekletiliyor, o gün defin işi yapılıyor. Bununla da kalınmıyor. Oradan cesedin parçaları gıdım gıdım alınıyor, Hristiyan coğrafyasına dağıtılıyor. Aynen bizim Myra'lı Aziz Nikola gibi.
f) Gerçekten bu adam ve onun yaptığı işler unutulup gidiyor. Aradan 226 yıl geçiyor. 496 yılında Roma’da bir Papa, Gelasius bunu yeniden keşfediyor. Bu adama bir azizlik sanı veriyor. Ve bilinen o yalanları inşa etmeye başlıyor.
Hristiyanlıkta azizlerin sayısını en sıkı papalar, papazlar bile bilemezler. Onlar işlerine geleni aziz yaparlar, gelmeyeni aforoz ederler. Papaların hikmetinden sual olunmaz.
Hristiyanlık Anadolu, Helen, Roma kültürlerini bir limon gibi sıkıp suyunu aldıktan sonra posasını çöpe atma konusunda çok mahirdir. Birçok konuda olduğu gibi bu Lupercalia’da da böyle olmuştur. Korkunç bir misyonerlik propagandası ile eskiyi unutturup kendi yalanlarını inşa etmektedirler.
g) Burada hemen şunu da eklemem gerektiğini düşünüyorum. Konunun öznesi Hristiyan inancının önderleri olduğu için bu eleştiriler onlara karşı yapılmaktadır. Bu ya da benzer bir konuda başka bir inanç olursa bu eleştiriler rahatlıkla onlara doğru yön değiştirirler.
Tüm bu çabalara karşın bizim Valentine efendi ne Avrupa’da ne de başka kıtalarda bir türlü yaygınlık kazanamıyor. Bu arada burjuvazi üretim araçları üzerindeki mülkiyetini eline aldıktan sonra kendi kültürünü de yaratmaya başlıyor. O da Hristiyanlığın işine gelen yanlarını alarak kendi çıkarları için ustaca kullanıyor. 1800’lü yıllara gelince artık kentler ve ülkeler arasındaki her türden ilişkiler, iletişim ve ticaret de gelişiyor. Haberleşme hızlanıyor, postaneler kuruluyor. Posta kartları diye bir kavram ortaya çıkıyor. Dönemin aristokrasisi için bu tür eylemler bir prestij konusu oluyor.
Derken A.B.D.’den, Massachusetts’li bir kitapçının kızı ortaya çıkıyor, adı Esther Howland (1828-1904) Bu hanım halkın romantik duygularını iyi gözlemliyor. Posta kartlarının bu duyguları iletmek için çok uygun olduğunu düşünüyor. İpekli, çiçekli, işlemeli posta kartlarını önce kendisi sonra çalıştırdığı işçilere yaptırıp satmaya başlıyor. Hazırladığı bu posta kartlarında da unutulmaya yüz tutmuş, hatta unutulmuş olan Aziz Valentine ‘i kullanıyor. İlk posta kartını 1847 tarihinde gönderiyor. Başlıca konular sevgi ve sevgili kavramları. Asıl amaç bu kavramların fütursuzca kullanılması ve bol bol para kazanılması.
Esther yaşadığı sürece para kazanma konusunda çok başarılı oluyor ama hiç sevgilisi olamıyor. Herkese sevgili olmayı öğütleyen kartlar üretiyor ama kendisi bir sevgili edinemiyor veya edinmiyor. Bu da ayrı bir çelişki olarak değerlendirilmelidir.
İnsanların duygularını, değer yargılarını kullanarak para kazanmanın çok kolay olduğunu keşfeden kapitalist sistem bunu sonuna kadar kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir. Posta kartlarından başlayan serüven hayatın her alanına yayılmıştır. Bunun benzer bir örneğini yılbaşı şenlikleri için görmekteyiz.
Benim asıl üzerinde durduğum insanların tek tek veya gruplar halinde bazı günleri kendileri için özelleştirmeleri değil bu konularda tarihi arka planı, değiştirerek, bozarak parasal amaçlar için araç olarak kullanmalarıdır.
Giderek bu uygulamalar öylesine yaygınlaşıyor ki karşı çıkılması mümkün olmuyor. Hatta bu kurala aykırı davranan gençler o topluluktan soyutlanıyor. 14 Şubat tarihi gelince “ben ne yapmalıyım” telaşı kaplıyor. Ortada artık Lupercalia geleneği olmadığına göre sevgili olarak belirlenen kişinin gönlünü almak için ona elle tutulur bir şey vermek zorunluğu ortaya çıkıyor. Bunun için kendisini sevgili veya sevgili adayı gören herkes AVM’lere akın ediyor.
Ve ben kavramların böyle amaçlar için sorumsuzca araçsallaştırılmasından doğrusu, çok rahatsız oluyorum.
SEVGİLİLER GÜNÜ
Yüreğinde bir sevgisi
Kolunda bir sevgilisi
Var mı
Hiç bilmiyorum
Ama bir sevgililer günü
Var
Bunu biliyorum
aCp
Bu işin aslı
"LUPERCALIA FESTİVALİ"dir
"VALENTINE DAY" çakmadır
"SEVGİ GÜNÜ" bilgisizliktir
Batı toplumları bu kavramın içini boşaltıp içeriğini bozarak "Valentine Day" adıyla ortaya bir ucube çıkardı. 150-200 yıldır bu yalanı piyasa ekonomisinin rüzgârını da arkasına alarak sürdürüyor.
Bizim gibi ülkelerde kimi utangaçlar ise Valentine isminin bir Hristiyan papazına ait olması nedeniyle rahatsız olduklarından
"SEVGİLİLER GÜNÜ" yerine "SEVGİ GÜNÜ" demeye çalışıyorlar.
Bu gün kutlanan şey insan soyunun üreme gücünün özendirilmesi, erotizmin kutsanmasıdır.
Birleşme ve soyun devamını sağlama olanağı bulunmayan "sevgi" ile bu günün uzaktan yakından ilgisi bulunmamaktadır. Aşk ile sevgi farklı şeylerdir. Çiçeği, böceği veya bir doğa parçasını da sevebiliriz. Ama bu aşk olarak nitelenemez. Örneğin bir şiir bir çiçeğe, böceğe ithaf edilmez, bir çiçeğe, böceğe sevgililer günü armağanı da alınamaz, verilemez. İnsan aşığım dediği kişi için şiir yazmak değil hiç akla gelmeyen şeyleri bile kolaylıkla yapar.
Ülkemizde böyle utangaç kutlamalara gerek yok. Eğer sevgililer günü kutlanmak isteniyorsa bu açıkça kutlanabilir.
Ancak dünya nüfusunun 8 milyarı aşmasından sonra hala üremeyi özendirecek bir kutlamaya gerek var mı, bunun sorgulanması gerekir..
İnsanlar arasında ayrıştırmanın, kutuplaştırmanın, hırs, kin ve nefretin yerine sevgi konulmak isteniyorsa bunun yolu sevgililer günü değil hoşgörünün ve empatinin geliştirilmesi için çalışılmalar yapılmasıdır.
Benim önerim şudur öncelikle bu günün anlamını ve önemini tarihi ile birlikte öğrenip değerlendirilmeli. Bu günün kökeni Lupercalia Festivalidir.
aCp
14.02.2021