DÜŞÜNCEYE SAYGI VE DÜŞÜNCEYE TAHAMMÜL
Herkes herkesi sevmek zorunda değildir
Herkes herkese saygı duymak zorundadır
aCp
İlgisi bakımından önce hoşgörü ve tolerans/tolérance sözcüklerinin anlamlarını kısaca not edelim.
HOŞGÖRÜ
Hoşgörü yapılan yanlış veya kötü davranışları anlayışla karşılayarak affetme, sert ve katı hükümlü olmama halidir. Eş anlamlısı da müsamaha veya tolerans olarak gösterilmektedir. TDK Güncel Sözlük yukarıda alıntıladığımız açıklamasında “anlayışla karşılamak” ifadesini kullanmaktadır. Bu ifadenin günlük kullanımda da yaygın olmasına karşın yerinde olduğunu söyleyemeyiz.
Yanlış veya kötü davranışların, yazılı veya sözlü iletilerin anlayışla karşılanması hoşgörü ise anlayışsızlıkla karşılanmasına ne denecektir?
Anlayışın kişiden kişiye değişken oluşu da işleri daha da zorlaştıracaktır.
Yanlış olan bir şey, bir olay niçin anlayışla karşılanmış olsun? Bunların akla uygun açıklaması yoktur.
Anlayış/ idrak/izan kavramları ile anlayışa konu olacak davranışa karşı hoşgörülü olma, hoş görme kavramları arasında semantik bir bağ kurulması bana göre doğru değildir. İlerleyen satırlarda hoşgörü yerine saygı sözcüğünün kullanılmasının daha uygun olacağı tarafımdan savunulmaya çalışılacaktır.
Hoşgörü sözcüğünün morfolojisinde iki ayrı sözcüğün yan yana getirilerek türetildiğini görmekteyiz. Farsça hoş (huş) ve Türkçe görü sözcükleri birleştirilerek hoşgörü sözcüğü oluşturulmuştur. Hoşgörü sözcüğü bu tamlama yapılmadan Farsça söylenmiş olsaydı “hoş-bîn veya huş-bin” şeklinde söylenmesi gerekecekti. Etimolojisine baktığımız hoş sözcüğünün kökeninde Farsça χʷoş veya χoş خوش , güzel, sevimli, memnun edici anlamları ile karşılaşıyoruz.
Farsça χoşnūd “ hoşnut=memnun” anlamına gelen sözcüğün kökeni de aynıdır.
Hoşab/f (hoş+ab) sözcüğü de yine Farsçadan alınmış hoş, tatlı su anlamına gelmektedir.
Dilimizdeki hoşbeş sözcüğünün kaynağı da Farsça χōş bāşad (baş) خوش باشد , hoş olsun, hoş geldin anlamındadır. Günlük dilimizde hal hatır sormak, hoşa giden şeylerden söz etmek anlamlarını kapsamaktadır.
Türkçemizdeki höşmerim (=bir tatlı) sözcüğünün kökleri de Farsça χʷoş خوش sözcüğüdür. Buna süt kaymağı, kreması anlamına gelen maram sözcüğü eklenerek hoşmaram, huşmaram birleşik sözcüğü türetilmiştir. Türkçemizde zaman içinde fonetik değişimle höşmerim şeklini almıştır.
Hoşgörü kavramının Türkçe görü eki de görme yetisi, kavrama anlamlarına gelmekte ve görmek eyleminden türemektedir. Dolayısı ile hoşgörü sözü Farsça ve Türkçe karışımı bir sözcüktür.
TOLERANS
Fransızca tolérance "tahammül" sözcüğünden alıntıdır. Fransızca bu sözcük Fransızca tolérer, kaldırmak, tahammül etmek eyleminden türetilmiştir. Sözcük Latince aynı anlama gelen tolerare eyleminden Fransızcaya alınmıştır. Eylemin kökeni Antik Yunanca telə-es- biçiminden evrilmiştir. “ Telə- “ kaldırmak, tartmak, ağırlık taşımak anlamlarına gelmektedir.
Tolerans, hoşgörü, müsamaha/göz yumma, aldırış etmeme, tahammül, tesamuh/ kayıtsız davranma, katlanma, görmezden gelme veya göz yumma, başkalarını eylem ve yargılarında serbest bırakma, kendi görüşüne veya çoğunluğun görüşlerine aykırı düşen görüşlere sabırla ve yan tutmadan katlanma demektir. İzin verme, aldırmama, iyi karşılama anlamlarına da gelir.
Görüldüğü gibi hoşgörü ve Fransızcadan dilimize girmiş olan tolerans sözcüklerinin anlamları aynı veya birbirine yakındır.
Fransızca indulgence ile tolérance sözcükleri arasında bir anlam birliği kurmaya çalışanlar da vardır. Endüljans kavramı içinde en önemli unsur affetmek, bağışlamak veya hoşgörü göstermektir. Bilindiği gibi Ortaçağ Avrupa’sında özellikle Katoliklerde belli bir bedel karşılığında günahların bağışlanması, bağışlatılması şeklinde bir uygulama vardı. Indulgence’nin sözlük anlamı da hoşgörüdür.
Bir tanımın “Efradını Cami Ağyarını Mani” olması hep beklenir ama yapılan tanımlar her zaman bir eksiği veya yanlışı içerisinde barındırır. Ve yine hiç kuşkusuz konusu ne olursa olsun yapılacak tanımlar, doğaları gereği doğru veya yanlış olup olmamalarından çok o tanıma yüklenen anlamlarla bir değer ifade etmektedirler.
Bir halk ozanın dizelerinde yer alan “ hoş gör garibi” şeklindeki bir ifade benim bir kusurum var, sen büyüksün, bağışla beni olarak anlaşılabilir. Ancak konu felsefi tartışma ise düşünceler arasında büyük küçük veya değerli değersiz ayrımı yapılamaz. Tutarlı veya tutarsız olarak değerlendirilebilir. Tüm düşünceler aynı şekilde değerlidir. Dolayısı ile düşünce için bağışlama veya bağışlanma asla söz konusu edilemez.
Endüljans kavramının açıklamasında da karşımıza hoşgörü ve tolerans kavramlarında olduğu gibi bağışlama, affetme eylemleri çıkmaktadır. Bağışlanma için öncelikle ortada işlenmiş bir suç olması, bu suçun bağışlanabilir nitelikte olması gerekmektedir. Daha sonra da bağışlama hak ve yetkisi bulunan bir gücün olması ve o gücün bu suçu bağışlaması gerekmektedir. Konumuz düşünce ve o düşüncenin ifade edilmesi ise konuyu daha derine götürerek düşünmemiz gerekecektir. Düşünme eylemi ve düşüncenin ifade edilmesi eylemi bir suç değildir. Düşünmek, düşündüğünü söylemek bir suç olamaz. Suç olarak niteleyen anlayışların çağdaş bir dünyada yeri yoktur, olamaz. Bağışlama ve bağışlanma konusunda her zaman bir ast üst ilişkisi vardır. Endüljans konusunda tanrı ve insan vardır. Kilise de bu işe aracılık etmektedir. Düşünce ve ifade özgürlüğünde ise düşüncelerin eşitliği vardır, ast-üst ayrımı yoktur, olamaz.
TAHAMMÜL
Şimdi de tahammül ve saygı sözcüklerini inceleyelim.
( Şemseddin Sami Kâmûs-I Türkî s. 304 )
Tahammül sözcüğü Arapça olup kökü Arapça “haml” dır. Anlamı: a) Bir yükü üstüne alma, yüklenme, b) Ağır bir işe katlanma, ses çıkarmayarak çekmedir.
(Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı s. 462) Tahammül sözcüğünün Arapçası hml kökünden türeyen tahammul’ dur. Türkçemizdeki anlamı yükü üstlenme, taşıma, dayanmadır.
Tahammülfersa da Arapça ve Farsça karışımı bir birleşik söz olup dayanılmaz, tahammül edilemeyecek kadar, aşırı ağır anlamına kullanılmaktadır.
(İlhan Ayverdi Misalli Büyük Türkçe Sözlük - Kubbealtı Sözlüğü) ﺗﺤﻤّﻞ) i. (Ar. ḥaml “yüklenmek, taşımak”tan teḥammul) 1. Zor şeylere dayanma gücü, ses çıkarmadan katlanma: 2. Ses çıkarmadan katlanmak, dayanmak.
Fevkattahammül (Fevk-at tahammül) Tahammülün üstünde, tahammül edilmez, dayanılmaz, dayanılması imkânsız. Gayr-ı kabil-i tahammül. Tahammül edilmesi mümkün olmayan bir durum anlamını taşımaktadır.
Tahammül / تحمل / تَحَمُّلْ. Yüklenmek. Bir yükü üstüne almak demektir.
Luggat/ Osmanlıca-Türkçe Sözlük tahammül / تحمل / تَحَمُّلْ sabretmek. Dayanmak. Katlanmak. Kaldırmak. Yüklenme. Sabretme, Yükü üstüne almak şeklinde açıklamaktadır.
Ferit Develioğlu’nun Osmanlıca Türkçe Lûgat (s.1186)’ de tahammül sözcüğünün Arapça haml kökünden geldiği ve yüklenme, bir yükü üstlenme, dayanma, katlanma, kaldırma anlamlarına geldiği anlatılmıştır.
İsmet Zeki Eyuboğlu Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (s.634)’de Arapça tahammül sözcüğünün haml kökünden türetilmiş olduğunu ve yüklenme, yük altına girme anlamına geldiği ifade edilmiştir.
Taşıyıcı hamal sözcüğü de aynı kökten türetilmiştir.
Tahmil ve tahliye de yine hml köküyle ilintilidir. Dilimizde de kullanılan ve anlamı yükleme boşaltma olan sözcüklerdir.
Hamil yüklü, taşıyan (Hamili kart yakınımdır gibi)
Hamilin taşıdığı, yüklendiği yüke de hamule denmektedir.
Hamile (dişil) sözcüğü de dilimizde gebe, Türkçe olarak da yüklü ve taşıyan anlamlarında kullanılmaktadır.
SAYGI
Saygı sözcüğünün kök ve kökenlerine gelince:
Türk Dil Kurumunun saygı sözcüğüne verdiği tanımlar şöyle: Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram. Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu.
Sevgi duygusu ile saygı duygusunun arasında çok fark olduğunu da not etmemiz gerekmektedir.
Saygı adı verilen duygu, tutum ve davranış ilişkisi içindeki birey veya kurumların tek tek veya bu kişilerin ait oldukları, inandıkları din veya ulusların birbirlerine karşı kırıcı olmama, yapıcı olma halidir.
Saygı, ilişki içinde bulunulan ve iletişim kurulan varlıklar, haklar, ortak değerler, inanç ve her türlü özellikler karşısında önyargısız olmaktır. Saygı kavramı söz konusu olan şeylerin haklılığı, doğruluğu ve gerçekliği kavramlarından önce gelir
Zaman zaman kibarlık veya görgü ile eş anlamlı imiş gibi kullanılsalar da ikisi arasında fark vardır. Bu sayılanlar, görgü, nezaket, incelik davranış biçimleri iken saygı bir tutumdur.
Saygı kavramının anlamı biçimsel veya içselleştirilmiş şekillerde karşımıza çıkabilmektedir. Gözlemlenebilen, biçimsel davranış biçimindeki saygı kişiden bağımsızdır, uyulması kişinin isteğine bağlı değildir ve uyulma zorunluğu vardır. Zorun kaynağı bazen hukuktan bazen dinden, bazen de gelenekten kaynaklanır. İçleştirilmiş saygıda zorlama yoktur, insanın isteği vardır. Saygı duymak veya duymamak insanın içinde olup biten bir olaydır. Bu anlamda saygı ile sevgi kavramları iç içe de girebilir. Ancak ikisinin arasında yine de bir fark vardır. Bir kişinin kendisine saygı duyulmayıp yaptığı işe saygı duyulmuş da olabilir. Sevgi denilen duyguda ise bu şekilde bir bölünme olamaz.
Saygı sözcüğü saymak eyleminden türetilmiş olup Türkçenin 1932 yılındaki Dil Devrimi ile birlikte literatüre girdiği iddia edilmektedir. Yine bu görüşü ileri sürenlere göre saygı, bir kişiye hürmet göstermek ve ona karşı nezaket kurallarına uygun bir şekilde davranmak anlamına gelir. Bu kelime ihtiram ve tekrim( kerim sayma-ululama-yüceltme) sözcükleriyle eş anlamlıdır.
Türkiye Türkçesindeki say- eyleminden Türkiye Türkçesindeki + gU ekiyle türetilmiştir. Özgün anlamının düşünce, considération olduğu anlaşılıyor.
Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı (s.420)’de Saygı sözcüğünün anlamı hürmet, itibar, hatır olarak açıklanmıştır.
Saygı saymak eyleminin say kökünden gelmektedir. Nişanyan’a göre say düşünmek, itibar etmek anlamlarına da gelmektedir.
İlhan Ayverdi’nin Misalli Büyük Türkçe Sözlük/ Kubbealtı Sözlüğünde
1. Bir şeye, bir kimseye değer vermekten ileri gelen ölçülü davranma hissi, çekinme ile karışık bir sevginin verdiği dikkat ve îtinâ gösterme duygusu, hürmet,
2. Başkalarına karşı nâzik davranma, karşısındakini düşünüp hakkına riâyet etme duygusudur. “Bir toplulukta herkesin birbirine saygı göstermesi gerekir.” açıklamaları vardır.
Saygı duruşu: Bir kimsenin hâtırasına saygı göstermek için alınan hazır ol vaziyeti: Saygı duymak: Bir kimseyi takdir edip saygıya değer bulmak.
Saygıdeğer: birleşik. ad ve eylem ekinin birbirine eklemlenerek kalıplaşmasıyla saygı değ-er halini almıştır.
1. Hürmete lâyık:
2. Konuşma ve yazışmalarda hitap edilen veya adı geçen kimselerin isimleri başına getirilen saygı sözü, sayın, muhterem: “Saygıdeğer meslektaşlarım” gibi.
Saygılı- sıf. Saygı gösteren, saygısı olan, terbiyeli, edepli, hürmetkâr:).
Saygın sıf. (< say-gın) [say-mak etken bir fiil olduğu halde saygın edilgen bir anlam taşıdığından kelime eleştirilmiştir]. Çevresinden saygı gören, îtibarlı, mûteber: Son zamanlarda “mûteber” yerine “saygın” kelimesi kullanılıyor.
Bu düşünceye katılmak zordur. Ergin, tutkun, sargın gibi sözcükler aynı şekilde ermek, tutmak ve sarmak gibi olumlu eylemlerde aynı tarzda eklemelerle türetilmiştir. Türevlerin etkin veya edilgin oluşları türetme işlemine engel değildir.
Saygılı, i. Saygın olma, saygı ve îtibar görme durumu:
Saygısız sıf. Saygı göstermeyen, saygılı olmayan, terbiyesiz, edepsiz:
Saygısızca sıf. ve zf. Saygısız bir kimseye yakışacak biçimde.
Saygısızlık 1. Saygısız olma durumu.2. Saygısızca davranış:
Hasan Eren Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü’ nde (s. 451) sayın sözcüğünün muhterem, saygıdeğer karşılığı olduğu belirtilmektedir.
İsmet Zeki Eyuboğlu Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü (s.588) Saygı Türkçe saymak eyleminden türetilmiş olduğunu ve önem vermek, değer vermek (hürmet) anlamına geldiği anlatılmaktadır. Aynı sözlükte Türkçe say sözcüğünün düşünme, yollama, ölçme, değer verme gibi anlamlara geldiği de anlatılmaktadır.
Şemseddin Sami Kâmûs-I Türkî (s. 637) Türkçe saygı sözcüğünün saymaktan geldiğini, sayı, hazm, hürmet, itibar, riayet, hâtır, hâtırşinâslık, edep ve perva gibi anlamlara geldiği ifade edilmektedir. Hazm burada doğru ve sağlam rey ve karar, (hazâmet) anlamında kullanılmıştır. Felsefedeki karşılığı Fransızca prudence (sağduyu/ basiret/sakınganlık/dikkatli olma) sözcüğüdür.
Saygı sözcüğünün Fransızca ve İngilizcesi respect, Almancası da respekt
Hoşgörü, tolerans veya katlanma, tahammül gibi bana göre sorunlu olan bu kavramlar yerine daha uygun bir kavram ne olabilir? Bu soruya yanıt olarak önerebileceğim iki sözcük var, bunlardan birisi sayışım diğeri saygılaşımdır.
Sayışmak ve sayışım kavramları öncelikle karşılıklı hak ve alacakların birbirleriyle takas-mahsup yoluyla ödeşme anlamına gelmektedir. İngilizcede bu anlamı contra account ve Fransızcada da compte de contre partie kavramları karşılamaktadır. Dilimizdeki Sayıştay ve sayışman sözcüklerinin sayışmak ve sayışım sözcükleri ile ilintili olduğunu söylememiz gerekmektedir.
Sayışmak kavramının ikinci anlamı da karşılıklı saygıdır. Fransızcası respect mutuel, İngilizcesi de mutual respect olup Türkçe ile birlikte bu üç dildeki saygı sözcüklerinin birleştiği nokta karşılık, karşılıklılık, mütekabiliyettir. İnsandan, adamdan saymak, insan yerine koymak gibi saygılı oluşu ifade etmektedir.
Konumuz bir düşünce ve bu düşüncenin ifade edilmesi yani iletişim ise düşüncelerin eşitliği ve iletişimin karşılıklılığı esastır.
Sayışım yerine saygılaşım veya saygılaşma da hoşgörü, tolerans, tahammül, katlanma, sabretme gibi sözcüklerin yerini alabilir.
Saygı ve tahammül sözcüklerinin sözlüklerimizdeki anlamları ve kökeni, etimolojisi bunlardan ibarettir.
Bu durumda tahammülün, dayanmanın, katlanmanın, sabretmenin iyi ya da kötü bir şey olduğunu söylemenin yararı yok. Tahammül sözcüğünün semantik irdelemesi sonucu şunu söyleyebiliriz. Yüklenmiş olan kişi veya yüklenilen bir şey yahut taşınan bir şey belli bir zaman sonra o durumdan kurtulmayı amaçlar. Yani sür git tahammül söz konusu olamaz. Sabır denilen şey de atasözünde olduğu gibi bir süre sonra çatlar. Kaldı ki; bazı durumlarda katlanılacak şey tahammülfersa da olabilir. Örneğin bir kadın hamile kalmışsa, yani bir cenini yüklenmişse bunun bir süresi vardır. 9 ay 10 gün gibi bir süre sonunda bu yükünden kurtulması, doğurması gereklidir ve hatta zorunludur. Aksi halde çocuk için de anne adayı için de çok ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar.
Tahammül durumunun herhangi bir şekilde sona ermesi de bizi işin içinden çıkılmaz bir noktaya, kaosa doğru götürür.
Dolayısı ile insanların varlığına ve varlıklarını yani yaşam biçimlerini sürdürmelerine karşı bizim tahammül etmemiz söz konusu olamaz. Bu sözcük yerini bulmamaktadır, yanlıştır. İstenen amacı sağlayacak başka bir söze gereksinim bulunmaktadır. Bu sözcük karşılıklı saygı, sayışım veya saygılaşım olabilir.
Hoşgörü gibi kültürümüzde ve dilimizde yüzyıllar boyunca çok derin izler bırakmış bir kavrama karşı çıkmanın ne kadar aykırı olduğunun farkındayım. Ancak bu zorluk beni bu düşüncelerimi ifade etmekten alıkoymuyor. Amacım bu kavramlar üzerine kafamda birikmiş olan kuşku ve kaygılarımın tartışmaya açılmasıdır.
Amacı hakaret içermeyen her türden düşünce ve ifade özgürce iletişime açılmalıdır. Yukarıda anlamlarını ve etimolojilerini açıklamaya çalıştığımız hoşgörü, tolerans, katlanma, tahammül etme, dayanma sabretme gibi kavramlar zorunluluk nedeniyle boyun eğiliyormuş havası vermektedir. Bu zorunluluk kişiden kişiye değişir veya fırsatını bulur bulmaz düşüncenin ifade edilmesine engel olur.
Saygılı olmak bizim düşüncemize aykırı olsa bile asıl olan o düşüncenin ifade edilmesine yardımcı olmaktır. Eleştiri hakkını kullanırken eleştirinin kurallarına uymak koşuluyla her şey konuşulup tartışılabilir. Örneğin bir kişiyi tanımlamak için alçak sözcüğü yetersiz kalıyorsa çukur da denebilir. Saygılı olmak kötü bir durumu iyileştirmeye araç edilemez. Bizim Anadolu’ muzda hıyara hıyar denir, ona badem diyerek hıyarlığını değiştiremeyiz. Saygılı olmak gerçeği anlatmak için dilimizin zenginliklerini kullanmaktan vazgeçmek anlamına da gelmez. Aksi halde konuyu saptırmak amacıyla hareket edenlerin, ikiyüzlülük edenlerin yaptıklarını görmezden gelirsek, demokrasi, insan hakları veya çok genel olarak bazı sözleri bağlamlarından kopararak onların yaptıklarının üzerini örtersek, onlara kol kanat gerersek yarın onların daha saygısız davranış ve sözleri ile karşılaşırız.
İsmet İnönü’nün söylediği kabul edilen söz her yer ve zamanda geçerliğini korumaktadır.
"Bir Memlekette, Namuslular, Namussuzlar Kadar Cesur Olmadıkça, O Memlekette Kurtuluş Yoktur."
Fransız devriminin ilk çoban ateşlerini yakanlardan, aydınlanma hareketinin öncülerinden birisi olan François Marie Arouet, Voltaire’in (1694-1778 ) söylediği iddia edilen bir özlü söze göre de;
“Fikirlerinize Katılmıyorum Ama Fikirlerinizi İfade Edebilmeniz İçin Canımı Bile Veririm.”
Bu sözü söylemiş olan kişi her şeyden önce karşı tarafı kendisi gibi bir insan ve kendisinin eşiti olarak görmekte, fikirlerini de kendisinin fikirleri veya o güne kadar başkalarınca ifade edilmiş olan fikirler kadar değerli kabul etmektedir. Bunun adı saygıdır. Voltaire toplum yaşamının kendisine verdiği ödevi yerine getirmedir. O çoğulcu demokrasiye olan umut ve inançtır. Bu tutum ve davranış karşı tarafın düşüncelerine katlanma, tahammül etme, sabretme, hoş görme, tolerans gösterme değildir. Endüljans kavramının içeriğine, ast-üst ilişkisine, bağışlanma ve bağışlama gibi alçaltıcı durumlara taban tabana zıt seküler bir anlayıştır. Büyük Fransız Devrimi monarşiye, teokrasiye ve feodalizme karşı liberté, égalité, fraternité kavramları ile yeni bir düzen inşa etmeye başlamıştır. Devrim sloganının içinde yer alan bu sözcükleri düşünceye ve onun ifade edilmesine saygı olarak anlamak gerekmektedir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz İsmet Zeki Eyuboğlu’nun Türk dilinin Etimoloji Sözlüğü’ nde (s.587) Türkçe “SAY” sözcüğünün anlamlarından birinin de düşünme olduğu açıklanmıştır. Sevan Nişanyan da say sözcüğü için aynı (considération) anlamları vermektedir.
Saymak eylemi, ciddiye almak, o düşünceye değer vermek anlamlarına da gelmektedir. Saymak eyleminin say köküne “+ GI” eklenerek bulunan “SAYGI” sözcüğü, değer verilen şey veya kişi anlamına gelmektedir. Toplumu oluşturan bireylere ve onların düşüncelerine değer vermek saygı duymak ile eş anlamlıdır. Bu nedenlerle yukarıda anlatmaya çalıştığımız sözcükler yerine sayışım veya saygılaşım sözcüğünün konması düşünülmelidir. Saygı bu açıklamalara göre düşünceye değer anlamına gelmektedir.
NOT: Yerini, zamanını ve cümle içindeki bağlamını iyice anımsamıyorum ama saygılaşım sözcüğünü ilk kez Tınaz Titiz’in yazı veya konuşmalarınn birinde duymuş olabileceğimi düşünüyorum.
Bu yazıyı okuyan tüm okuyuculara saygılarımla…
12.09.2023
Ali Can Polat