ÇAĞRIŞAN KAVRAMLARIN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI (2)
Bundan birkaç gün önce, 04.08.2023 tarihinde “ Kavramların Çağrışımı ” başlığıyla bir yazı kaleme almıştım. Kendimce yazıya biraz şaka biraz gerçek bir kurgu hazırlamıştım. Yazının sonunda başıma gelebilecekleri düşünerek “Aydın Havası” yapıp yazıyı kısa tutmuştum. Dilimizde soyadı olarak kullandığımız bir sözcük tamlaması dikkatimi çekmişti. Neden bir kısım soyadlarımız (… oğlu) diye bitiyor sorusu üzerinde durmuştum. Bir erkeği örneğin Alemdaroğlu, Demircioğlu diye tanımlamak, çağırmak doğal da çağrılan kişi bir kadın olduğunda durum ne olacak? Bir kadının oğul/oğulu/oğlu diye çağrılması ne kadar doğrudur?
Bu soruya ilk eleştiri soyadında yer alan oğlu ekinin hem erkek hem de kadını kapsadığı şeklinde oldu. Bu eleştiri karşısında bu sözcüğün etimolojisini ve tarihsel kökenlerini elimden geldiğince araştırmak, irdelemek zorunlu oldu.
İsmet Zeki Eyuboğlu’nun Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü’ nde (s.500-501) Oğul sözcüğünün kökünün “oğ” olduğu ve bunun doğma, doğurma, yaratma anlamlarına geldiği belirtilmektedir. “ + ul ” eki ise; kızmak eyleminden “kız” köküne “ + ıl ” eklenmesiyle kızıl sözcüğünün türetilmesi gibi “oğ” köküne de aynı yöntemle “ + ul ” ekinin eklenmesiyle oğul sözcüğüne ulaşılmaştır.
Eyüboğlu’na göre, ok ve oğ aynı köklerdir. Oğan, ogan yaratan, yaratıcı, tanrı anlamlarındandır. Elbette bu tanrı Ortadoğulu tanrılardan farklı bir tanrı yani Tengri’dir
Mayıs 2023 ‘te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olan Sinan Oğan soyadının televizyon ve gazetelerde Ogan olarak yazılıp söylenmesine tepki göstermişti. Bu sözlük bilgilerine göre oğan ile ogan arasında bir fark bulunmamaktadır. Dolayısı ile Sinan beyin duyarlığını anlamak zordur. Ancak bir kimsenin soyadının olduğu gibi okunmasını, söylenmesini istemesi de en doğal hakkıdır.
Oğuz sözcüğü de yapan, yaratan, yaratıcı “ oğ ” kökünden gelmektedir. Oğuz boyu veya boyları kavramından iyi, kutlu doğumu sağlayan uz/ ata anlamını çıkartabiliriz. Bilindiği gibi Oğuz boyu Türklerin atalarıdır. (Oğ + uz) veya (Ok + uz) Ok aynı zamanda boy anlamındadır.
Oğlak sözcüğü de oğul sözcüğüne küçültme bildiren ak eki ile ulanarak bulunmuş bir sözcüktür. Zaman içinde oğulak oğlak şekline evrilmiştir. Oğlak yeni doğmuş, küçük keçi yavrusunu ifade eder. Yavrunun dişi veya erkek olmasının önemi yoktur. Oğlaman ise henüz bir yaşına gelmemiş koyun keçi yavrularına verilen bir addır.
Oğlan da oğul sözcüğüne yine küçültme bildiren an eklenmesiyle bulunmuştur. Zaman içinde türetilen oğulan sözcüğü oğlan şekline dönüşmüştür. Başlangıçta kavramın eril-dişil ayrımı yapılmamış ancak daha sonraki dönemlerde oğlan henüz ergenliğe ermemiş erkek çocukları için kullanılır olmuştur.
Arıların çoğalarak yeni bir kovana yerleşmesi oğul verme olarak adlandırılmaktadır. Yine bunlardan alınan balın adı da oğul balıdır. Dolayısı ile arılar için kullanılan bu kavramlarda da eril veya dişil bir ayrım yoktur. Aynı şekilde melisa bitkisine verilen oğulotu sözcüğünde de cinsiyet ayrımı bulunmaktadır.
TDK yayınları arasında bulunan Hasan Eren’in Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğünde ( s.s.383-384) İsmet Zeki Eyuboğlu’ nun verdiği bilgilere ek olarak oğlan sözcüğünün erkek çocuklarını ifade ettiği uşak, delikanlı anlamlarına da geldiği belirtilmiştir. Başkurtça, Nogayca ve Kazan Tatarca’sında oğlan sözcüğü ulan olarak kullanılmaktadır. Eski Kıpçak ve Orta Türkçe dillerinde ise oğlan olarak kullanılmıştır.
Ulan sözcüğü öfke, şaşkınlık ve nefret anlatan bir seslenme sözüdür. Lan/ ülen sözcüğü de ulan sözcüğünün bazen küfür ve aşağılama da içeren kısaltılmış bir hitap şeklidir.
Delikanlı ad olarak kullanıldığında çocukluk çağından çıkmış genç erkek, ünlem olarak kullanıldığında gençleri çağırma, sıfat olarak kullanıldığında da sözünün eri, dürüst, namuslu (kimse) anlamları taşımaktadır. TDK açıklamalarında sözcüğün sıfat ve ünlem olarak söylenmesinden kız ve kadınları da kapsadığı anlamı çıkarılsa da günlük konuşmalarımızda delikanlının erkek çocukları tanımlamak için kullanıldığını söyleyebiliriz. Aynı şekilde delikanlılık da erkek gençler için kullanılmaktadır.
Hasan Eren, sözlüğünde dikkat çeken bir konu da boyun-boyunduruk ilişkisinde olduğu gibi “ oğ ” kökünden türetilmiş olan oğulduruk sözcüğünün döl yatağı anlamına geldiğidir. Bu da “ oğ ” kökünün doğmak, doğum ile yakın ilgisini göstermektedir.
Sevan Nişanyan Sözlerin Soyağacı adlı kitabında (s.355) oğul sözcüğünün aslında oğlan sözcüğünün çoğulu olduğunu söylemektedir. Ancak bunu kanıtlayacak bir belge göstermemektedir. Türkçede çoğul durumu sözcüklerin sonuna eklenen ler ve lar eklerinden ibarettir. Ancak Nişanyan’ın oğul ‘ un çoğulu sözünü, kız ve erkek çocuklarını kapsadığı ancak zamanla erkek çocuk anlamına indirgendiği şeklinde anlamaktayız. Nişanyan bu açıklamanın hemen devamında oğul karşılığında erkek çocuk açıklaması yapmaktadır. Nişanyan’ın dijital ortamda yayınlanan sözlüğünde oğul sözünün eski Türkçe “yavru, evlat” sözcüğünden evrilmiştir açıklamasına da katılamayız. Yavru doğru ve yerinde olmakla birlikte evlat Arapçadır. Ek açıklamasında oğul sözcüğünün cinsiyetten bağımsız olarak kız ve erkek evlat anlamında kullanıldığını belirtmektedir. Arapçada çocuk veled onun çoğulu da evlad(t) dır. Bilindiği gibi Arapçada erkek çocukları için mahdum, kız çocukları için da kerime sözcükleri kullanılmaktadır.
Nişanyan’ın yakın zamanla hangi tarihi anlattığını bilememekle birlikte TDK 1966 basımı Türkçe Sözlük’ te (s.556) sözcüğün erkek çocuk anlamına geldiğini yazmaktadır. Halk arasında da ünlem olarak oğlum ve kızım ayrımı yapılmaktadır. Bir kız için oğlum şeklinde bir çağırma ünlemi bulunmamaktadır.
735 tarihli Orhun yazıtlarında oğlan, oğul ve oglıt sözcüklerinin cinsiyet farkı gözetilmeksizin kız ve erkek çocukları için kullanıldığını görüyoruz. Yine aynı yazıtlarda "beglik ogluŋun kul kıldıg, işilik kız ogluŋun küŋ kıldıg"
(beylik oğlunu kul kıldık, hanımlık kızını cariye kıldık)
İlhan Ayverdi’nin Kubbealtı, Misalli Büyük Türkçe Sözlük (s. 2408) de (Eski Türkçe’den beri kullanılan kelimenin kökü hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüşse de kesin bir sonuca varılamamıştır)
Cinsiyeti erkek olan evlât, erkek cinsten olan genç kimseler için kullanılan hitap sözü ve (İsim tamlamasının ikinci öğesi olarak) Sülâle isimlerini belirtmek için kullanılır, zâde: “Germiyan oğlu Mehmet Bey.” “Osman oğulları.” “Ekşi oğulları.” Gibi.
Oğlu olmak da bir erkek çocuğu dünyaya gelmek olarak anlatılmaktadır.
Oğ kökünün doğum ile ilgili olduğunu göstermek açısından şu bilgiler de önemlidir. Avuz ~ aġuz hayvancılık ile uğraşan Anadolu köylüleri arasında halen kullanılmakta olan bir sözcük olup anlamı deve, koyun, keçi ve inek gibi hayvanların doğumdan sonraki ilk sütüdür. Bu sütten mayalanarak yapılan yoğurttur. Dîvân-ı Lugâti’t-Türk’te kelime aġuj olarak yazılmıştır fakat -z ile de telaffuz edildiği anlaşılmaktadır,
Etimolog Hasan Eren de ağız sözü için “yeni doğurmuş ineğin ilk sütü” açıklamasını yapmaktadır. Bunun yanı sıra Türkçeden Moğolcaya ağuz sözü a/uğurağ, a/uğuruğ olarak geçtiği söylenmektedir.
Ağuz sözcüğü ile oğul/oğuz sözcüğü ve oğ kökü arasındaki fonetik yakınlık ve anlam komşuluğun da değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyim.
Şemseddin Sami’nin Kâmûs-î Türkî’sinde (s.167) oğul sözcüğü için erkek evlat, oğlan sözcüğü için de erkek çocuk, uşak (genel olarak erkek çocuklar), gulam (hükümdarı koruyan ve kölelerden oluşan birlik, kapıkulu), püser (Farsça oğul) açıklamaları yapılmıştır.
Farsça şeh (şah, padişah) ve zade (oğul) sözcüğün birbirine eklenmesiyle türetilmiş olan şehzade ise padişah oğullarına veya onların oğullarına verilen addır. Padişahların kız çocukları için zade veya şehzade adı hiç kullanılmamıştır. Osmanlı sarayı zade/oğul sözcüğüne eril bir anlam vermede bir adım daha ileri gitmiştir diyebiliriz.
Kızan sözcüğü de daha çok Trakya dolaylarında kullanılmaktadır. TDK sözlüklerine göre kızan ikincil, üçüncül anlamları bir yana konumuzla ilgili anlamı erkek çocuktur. Kızanlar sözcüğü ise yöresel anlatımlarda çoluk çocuk anlamına kullanılmakta olan bir sözcüktür.
Batı Trakya, Bulgaristan ve Gagauzya Türkleri arasında oğlan sözcüğü oğlan olarak telaffuz edilmekte ve “ne güzel oğlan, yalabık çoban” dizelerinde olduğu gibi erkek çocuklarını ifade etmektedir.
Dilimizde oğul sözü ile yapılmış tamlamalar da vardır.
Hinoğlu, İtoğlu, Eşşek oğlu/eşşoğlu gibi.
Bir de at oğlanı vardır. Seyis anlamına kullanılmaktadır.
İç oğlanı ise Osmanlı döneminde haremde bazı işleri gören ve henüz erginliğe ulaşmamış erkek çocuklarını ifade etmektedir.
Dilimizde bir de kız oğlan kız deyimi bulunmaktadır. Oğlan sözcüğünün “oğ” kökeninin doğmak olduğunu dikkate alarak bir anlamlandırma yaparsak bu deyimin anlamı için “kız doğduğu gibi kız” diyebiliriz. Arapça karşılığı ise bakire sözcüğüdür. Dile yerleşmiş olan ama bir cinsin özelliğini belli amaçlarla öne çıkaran ve genel olarak eril çevrelerce kullanılan bu deyimin sorunlu olduğunu ve bilinçli kişiler tarafından kullanımdan yavaş yavaş çekilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Ne zaman ve nasıl kullanıma girdiği elbette ayrıca araştırılabilir ama bir isim tamlaması olarak çok da yerini bulduğu söylenemez.
Burada şunu da belirtmekte yarar vardır ki; örneğin eşşoğlu eşek, it oğlu it gibi küfür, aşağılama deyimleri yanında eşşekkızı eşek, it kızı it gibi deyimler icat edilip kullanılmadığı için kız ve kadınlarımız şanslı sayılabilirler!
Konunun başına dönersek Eroğlu, Kasapoğlu, Çilingiroğlu, Eyuboğlu gibi soyadlarına neden eril bir ifade yüklemek gereksinimi duyuyoruz. Henüz soyadların olmadığı, kullanılmadığı dönemlerde oğul ve oğlan kavramları yeni doğmuş çocukları cinsiyet kavramından bağımsız olarak ifade etmiş olabilir ama zaman içinde dil de değişmiştir. Bu değişimi tarihsel süreç içinde izleyebilmekteyiz.
Kaldı ki dayanak olarak gösterilen Orhun Yazıtlarında [10] kızın ertingü uluğ törün oğlıma alı birtim. [ ...ertingü u]luğ [törün alı] birtim, ya[ ... ]t ertü[rtü]m [... başlığ]ığ yükündürtüm, tizligig sökürtüm. Üze Tengri asra yir yarlıkaduk üç [ün .. ]
[10] kızını fevkalâde büyük törenle oğşluma alı verdim … fevkalâde büyük törenle alı verdim … yaptırdım … başlıya baş eğdirdim, dizliye dik çöktürdüm. Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için.
Bu noktada eski Türkçede sanki kız sözü yokmuş da kız ve oğlan çocukları oğul olarak adlandırılıyormuş gibi bir anlam çıkarılmamalıdır. Nitekim yukarıda alıntıladığımız yazıt metninde açıkça kız sözcüğü de geçmektedir.
Yani bu yazıtlarda oğul ve oğlan dışında kız sözcüğünün de kullanıldığını görebilmekteyiz.
Bu yazıtlarda kullanılan oğul sözcüğünün daha çok yetişkin olamayan, cinsiyet ayrımı yapılmayan dönem için kullanıldığı kanısına varmaktayım.
Nitekim oğlak sözcüğünü esas alırsak oğlak bir yaşını doldurduktan sonra teke olarak adlandırılmaktadır. Aynı şey buzağı, düve ve tosunlar için de geçerlidir.
Osmanlı döneminde Arapça ve Farsça’ dan çok sözcük alınmıştır. Bunlardan bir tanesi de zade sözcüğüdür. Bu sözcüğün bir anlamı oğul diğer anlamı itibarlı kişidir. Nitekim zadegân asilzade, aristokrat bir aileyi anlatmak için kullanılmaktadır.
Türkçemizde ise daha çok mülkiyet ve ataerkil irsiyet ilişkileri dikkate alınarak Baklavacıoğlu, Mantıcıoğlu örneklerinde olduğu gibi “oğlu” ifadesi kabul görmüştür. Oysa baklavayı da mantıyı da en iyi yapanlar kadınlardır. Buna göre Baklavacıkızı, Mantıcıkızı da denmesi gerekmez miydi? Dolayısı ile deyime zaman içinde eril bir anlam yüklendiği anlaşılmaktadır.
Artık aşiretler, sülaleler dönemi kapanmıştır. Ulus devlette ve devamında sülaleyi, derebeylikleri çağrıştıran soyadları dönemi de sona ermelidir. En azından o aileyi toplumdaki baskın özelliğiyle tanımlamak gerekir ise Baklavacıgiller, Faytoncugiller gibi adlar kullanılmalıdır.
Ne ilginçtir ki soyadı kanunu yürürlüğe girdikten sonra bu uygulama azalacağına artmıştır.
Evlendikten sonra eşinin soyadını almakta veya kendi soyadını devam ettirmekte Türk kadını nasıl hakkını arayıp bunun yasalaşması için mücadele ettiyse analarını yok sayan yalnızca baba tarafının soyunu öne çıkaran uygulamanın da sona erdirilmesi için aynı şekilde çalışmalıdırlar. Kadınlarımız “ben ana ve babamın oğlu değil kızıyım” diyebilmelidirler. Bu konuda görev öncelikle kadınlarımıza, kadın örgütlerimize düşmektedir.
10.08.2023
Ali Can Polat