VERİ ÇOK, VAKİT YOK: DİJİTAL OBEZLİĞİN ANATOMİSİ
1. Giriş:
Dijital çağın hızla gelişen teknolojik altyapısı, insanları bilgiye hızlı ve kolay erişimle buluştururken, aynı zamanda başta zaman olmak üzere kaynak ve zihinsel enerjinin sürdürülemez bir şekilde tüketilmesine yol açmaktadır.
Bu yazımda; bireylerin yoğun bilgi bombardımanı karşısında yaşadıkları karar yorgunluğu, yüzeysel okuma alışkanlıkları ve dikkat dağınıklığı gibi semptomlarla tanımlanan “dijital obezlik” olgusunu Dijital tüketim alışkanlıklarının birey ve toplum düzeyinde yarattığı etkiler, bilişsel kapasite, zaman yönetimi ve bilgi kalitesi bağlamında incelemeye çalıştım.
İçinde yaşadığımız dijital çağ, bilgiye erişimi kolaylaştırmakla birlikte, bilgiyle kurduğumuz ilişkiyi sığlaştırdı. Bugünün insanı (özellikle de genç nesil) her şeye erişebilmenin verdiği rahatlıkla, içeriğin ne kadar emekle üretildiğine, ne kadar derinlik ve değer barındırdığına bakmaksızın her şeyi hızlıca ve hoyratça tüketmeye alıştı. Artık çoğu kişi, karşısına çıkan bir veriye, bilgiye, görsele ya da metne yalnızca birkaç saniye tahammül edebiliyor. Eğer gördükleri, okudukları şey kolay anlaşılmıyorsa ya da “hemen bir fayda” vaat etmiyorsa, çabalamadan vazgeçiyorlar. Sanki içeriği anlamak için değil, elemek için okuyoruz. Bu durum, “Never judge a book by its cover” (Bir kitabı kapağına bakarak yargılama) sözünü ters yüz etmiş durumda. Bugün artık kapağa değil, başlığa bile bakmadan yargı veriyoruz.
Sosyal medyada, haber sitelerinde, dijital platformlarda mütemadiyen veri bombardımanına maruz kalıyoruz. Her saniye yeni içerikler, daha parlak başlıklar, daha çarpıcı görüntüler dikkatimizi çalıyor. Bu akışta gerçek bilgiyle yüzleşmek için gereken sabır, ilgi, merak ve eleştirel düşünme yerini anlık hazza ve dikkat dağınıklığına bırakıyor.
Dijitalleşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte bilgiye erişim demokratikleşmiş, fakat bu erişim aynı zamanda “veri seli” ile bireyleri boğmaya başlamıştır. Bilginin niceliksel olarak çoğalması, niteliğin geri plana atılmasına neden olmuş, bu da bireyleri, edinilen bilginin kaynağını, bağlamını ve güvenilirliğini sorgulamadan tüketmeye yöneltmiştir. Bu tüketim biçimi, fiziksel obeziteye benzer şekilde zihinsel bir doygunluk ama aynı zamanda boşluk, yararı olmayan şişkinlik yaratmaktadır. Bu bağlamda dijital obezlik, çağımızın sessiz salgını olarak değerlendirilebilir.
2. Dijital Obezliğin Tanımı ve Belirtileri:
Dijital obezlik; bireylerin ihtiyaçlarının çok ötesinde bilgi, içerik ve uyarıcıyı sürekli olarak tüketmeleri durumudur. Başlıca belirtileri arasında şunlar yer almaktadır:
• Dikkat süresinin kısalması: İçerikler birkaç saniyelik ilgi çekme yarışına girmiştir. Kullanıcılar içeriklere derinleşmeden geçmektedirler.
• Yüzeysel bilgi birikimi: Bilgiler hafızada uzun süre kalmamakta, “bildiğini sanmak” yaygınlaşmaktadır.
• Karar yorgunluğu ve zihinsel tükenmişlik: Sürekli seçenek sunulması karar alma süreçlerini sekteye uğratmakta, bireyin bilişsel enerjisini azaltmaktadır.
• Zaman yönetimi bozuklukları: Dijital tüketim kontrolsüzce artmakta, verimli çalışma ve dinlenme zamanları iç içe geçmektedir.
3. Nedenleri ve Dijital Ortamın Rolü:
Dijital mecralar, özellikle sosyal medya ve içerik platformları, dikkat ekonomisi üzerine kurulmuştur. Kullanıcının zamanını ve dikkatini maksimum süre boyunca platformda tutmak temel hedeftir. Bu doğrultuda içerikler algoritmik olarak “daha tahrik edici, çarpıcı, daha kısa ve daha yüzeysel” hale gelmekte, bu da bireyin muhakeme yetisini, düşünsel derinliğini azaltmaktadır. Ayrıca, bilgiye ulaşmanın kolaylığı, onu kötü niyetliler tarafından değersizleştirilebilir hale sokmuştur. Bir içeriğin üretiminde harcanan emek göz ardı edilmekte; kullanıcı, “hızlı tüket - bir sonrakini merak et-hızlı unut” döngüsüne mahkum olmaktadır.
4. Toplumsal ve Bireysel Etkileri:
Dijital obezlik bireysel düzeyde zihinsel performansı düşürürken; toplumsal düzeyde düşünsel yüzeyselliği, kutuplaşmayı ve eleştirel düşünme yoksunluğunu artırmaktadır. Hızlı tüketilen bilgi, kolayca manipüle edilebilmekte, bireyler algı yönetimine açık hale gelmektedir. Ayrıca, dijital içeriklere ayrılan zamanın artması, bireylerin anlamlı insan ilişkilerine, üretken faaliyetlere ve fiziksel aktivitelere ayırdığı zamanı azaltmaktadır. Bu durum yaşam kalitesinde genel bir düşüşe yol açmaktadır.
5. Sonuç ve Öneriler:
Ekrana sığmayan hiçbir şeye tahammül edemeyen bu yeni çağ alışkanlığıyla yüzleşmezsek, korkarım zihnimizin sınırlarını da ekran boyutlarına sıkıştırmış oluruz. Zamanı sadece hızla değil, özenle ve dikkatle kullanmayı yeniden öğrenmeliyiz. Çünkü bilgi, ancak zamanla yoğrularak gerçek anlamını kazanır.
Dijital obezlik, çağın kaçınılmaz bir yan etkisi gibi görünse de; farkındalık, dijital detoks, bilinçli tüketim ve dijital minimalizm gibi stratejilerle yönetilebilir. Bilgiye erişim özgürlüğü kadar, bilgi ile ilişki kurma biçimi de sorgulanmalıdır. Eğitim politikaları, medya okuryazarlığı ve zaman yönetimi becerilerinin kazandırılmasına odaklanmalıdır.
Zihinsel sağlık için bireylerin “veriye değil, teyidli bilgiye” ulaşmaya; “hızlı tüketime değil, derin düşünmeye ve analize” yönlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Serdar DURAT (https://fikirfabrikam.com/hakkimizda/serdar-durat)
29.06.2025